TÜRKİYE YÜZYILI BAŞLARKEN

Bu haftadan itibaren Türkiye Yüzyılı da başlamış olmaktadır. Kurulduğu 1923 yılından bu yana 100 yılı gerilerde bırakmış olan Ülkemizin geleceğine umutla, inanarak, güvenle bakmamız gerekir. 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde iki büyük seçim yaptık. Bu seçimlere halkımızın katılım oranı, geçmişteki seçimlerden daha yüksektir. Ayrıca dünyanın pek çok ülkesindeki katılım oranlarından da fazladır.
Gerek Cumhurbaşkanımızın, gerekse şuurlu insanlarımızın sık sık vurguladıkları gibi, bu seçimlerin, Milletimizin bütünüyle, birlik ve beraberlik bilincine erişmesini diliyorum.
Selçuklu da Osmanlı da, Türkiye Cumhuriyeti de içinde, birçok etnik toplulukları barındıran Türk Devletleridir. Bu Devletler içerisinde Türkmen, Azerbaycanlı, Arap, Kürt, Laz, Gürcü, Avar, Çerkez, Abhaz, Arnavut, Boşnak, Ermeni, Sürnyani, Yahudi-Karay, Tatar, Özbek, Kırgız, Kazak, Uygur vb. gibi etnik gruplar yaşamışlar; Devletin yönetim kademelerinde yer almışlar, asker olarak savaşlara katılarak, can alıp can vermişler ve şehit olmuşlardır. Örneğin Osmanlı Sadrazamlarının çoğun Arnavut’tur…
Savaşarak Ülkemizi işgalden kurtaran ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu Devlet içerisinde yaşayan bütün insanların ortak kimliklerinin “Türk” olduğunu söylemiş ve tüm bu insanların eşit hak ve özgürlüklerinin olduğunu defalarca yinelemiştir. Keza, geçtiğimiz Pazar günü, yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Recep Tayyip Erdoğan da, Milletimize hitaben yaptığı konuşmada, Ülkemizde yaşayan 84 Milyon insanın eşit seviyede olduklarını, vurgulayarak, seçimi kazananın, ne kendisi ve ne de Partisinin değil, tüm Halkımız olduğunu vurgulamıştır.
Ben beş yıldan fazla bir süre, Diyarbakır’da görev yaptım. Çoğu Kürt kökenli olan çok sayıda arkadaşım oldu. Orada kiralayıp konakladığımız iki evin sahipleri Kürt idiler. Ben bu evlerin sahipleri ve sakinlerinin erkekleriyle, Afyonkarahisar doğumlu olan eşim, kadınları ile, kızların ve oğlum, kendi yaşlarındaki çocuklarla çok samimi ve olumlu ilişkiler kurmuştuk. Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen ben hâlâ Diyarbakırlı dostlarımla buluşur, görüşür ve birbirimizi ararız.
Maalesef, Diyarbakır ve çevresinde, Milletimizin birlik ve beraberlik bilincini olumsuz yönde etkilemeye çalışan kişi ve gruplar vardır!. Bunlar, kötü niyetli ve kökü dışarıda olan bazı unsurların destek ve tahrikleriyle, faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Demek istediğim odur ki; başta ABD olmak üzere, bazı Batı ülkeleri, istikrarlı bir şekilde gelişmekte olan Ülkemizin hızını kesmek ve hatta bölüp parçalamak amacıyla, Abdullah Öcalan adlı hainin liderliğinde kurulan PKK terör örgütünü desteklemek suretiyle, başımıza bela etmişlerdir. Hiçbir zaman Türkiye’nin dostu olmayan ABD, bugün dahi bu terör örgütüne silah ve para desteği sağlamaktadır. Aynı ABD bu kadarla da yetinmeyip, Ülkemizin başına FETÖ belasını da sarmıştır.
Ülkemizi yöneten iktidarlar 1984 yılından bu yana PKK ile mücadele etmişlerdir. Ancak en etkili mücadele son yıllarda yapılmaktadır. Bu konuda Cumhurbaşkanımız Sn.R.T.Erdoğan olmak üzere, Milli Savunma Bakanı Sn.Org.Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Sn.Süleyman Soylu’nun ciddi çabalarını takdirle belirtmek isterim. Yeni Hükümetimizin de aynı kararlı tutum ile, ülkemizi terör belasından kurtaracağına inanıyorum.
Cumartesi günü TBMM’nde, yeni vekillerimizin yemin törenini izledim. Tüm dikkatim, HÜDA-PAR’li olan 4 vekilde idi. Bunların dördü de şu yemini ederlerken, memnun oldum:
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyet’e ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa’ya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Kuşkusuz tümü Kürt kökenli olmayan HDP Milletvekilleri de aynı yemini ederek; “Büyük Türk Milleti önünde” and içtiler. Onlar da “Atatürk ilke ve inkılaplarına” bağlı olduklarını belirtmişlerdir. Hâl böyle iken ve yemin de ettiklerine göre, içlerinden herhangi birisi, T.C.Anayasasına aykırı bir davranış ve söylemde bulunurlar ise, elbette yasaların emrettiği hususlar uygulanacaktır. Uygulanmalıdır…
Bazı Milletvekillerinin Cuma günü İstiklâl Marşımızın okunuşu ve Cumartesi günü de Cumhurbaşkanımızın Meclisteki yemin töreni sırasındaki saygısızlığı ise, ayıpların en büyüğüdür…Bu törenlere katılmış olan kişi, Devletimizin Başkanı, 84 milyon insanın Cumhurbaşkanıdır. Devletimizin imkanlarının ve maaşların en büyüğünü alacak olan o vekillere sormak gerek: “Yahu sen şu dizelerin neresine karşısın?”

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan, Milletimin istiklal!

Millet sözcüğüne mi?…Bu dizelerdeki Millet kavramı, Türkiye sınırları içerisinde yaşayan tüm insanları içermektedir. Millet kavramı içerisinde kendi etnik kimlik adını koymayı düşünen kişi, ancak bir cahil olabilir…Tekrar ediyorum. Türkiye sınırları içerisinde yaşayan bütün insanların ortak kimlik adı TÜRK’tür…Ama hiç kuşku yoktur ki, herkesin bir etnik kimlik adı vardır ki, o da Türkmen’dir, Kürt’tür, Arnavut’tur, Çerkez’dir, Ermeni’dir, Süryani’dir vb…Bu etnik kimliklere göre Türkiye’deki bölgeleri, insanları, kimlikleri ayırmaya kalkarsanız, güçlü ve büyük Türkiye kalmaz! Buna da hiçbir Türk, Türkiye vatandaşı razı olamaz!…Türkiye Yüzyılını, tüm Milletimizin lehine ve yararlanabileceği biçimde oluşturabilmemiz, birlik ve beraberliğimize bağlıdır.