Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ÜÇ AYLARDA YAPILACAK İBADETLER

Namaz Kılmak
Üç aylık zaman diliminde namaz ibadetine ayrı bir önem vermek gerekir. Namaz dinin direği, Mü’minin Miracı’dır. Elçisiz, vasıtasız, aracısız Allah ile buluşması ve konuşmasıdır. Onun için mübarek gün ve gecelerde bol bol namaz kılmak gerekir.
Bu aylarda beş vakit namazın yanında İşrak, Duha, Evvabin ve Teheccüd gibi nafile namazlarının kılınması daha faziletlidir.
Bir mü’minin Allah katında sorumlu olduğu ibadetler farz ve vacip olan ibadetlerdir. Nafile, farz ve vacip olan ibadet yerine getirildikten sonra, onlar dışında Allah’ın rızasını kazanmak ve daha fazla sevap elde etme amacıyla yapılan ilâve (Tatavvu) ibadetleri ifade eder. Bunlar müstehap ve mendup namazlardır. Nafile kapsamında yer alan sünnet namazları mümkün oldukça kılmak, kılmaya çalışmak, Allah ‘a (c.c.) yakınlaşmak bakımından önemlidir.
Farz namazlardan önce kılınan sünnet namazlar, şeytanın hevesinin, hile ve vesvesesinin kesilmesine vesiledir. Şeytan. Bu adam farz olmayan namazları bile bırakmıyor, hiç farz olanı bırakır mı diye bizi kandırmaktan ümidi keser, hevesi kırılır. Ayrıca farzlardan sonra kılınan sünnetler namazlardaki eksik ve kusurları tamamlamak içindir. (bk. İbni Abidin, Reddü’l-Muhtar, 2/12-13)
İslâmda nafile ibadetlerin ne kadar önemli olduğunu görmek için sûfîlerin üzerinde özenle durdukları şu hadîs-i şerife bakmak yeterlidir. Kutsî hadiste Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
“Kulum farz ibadetlerle yaklaştığı kadar başka hiçbir şeyle bana yaklaşamaz. Nâfile ibadetlerle de bana yaklaşır. O kadar çok yaklaşır ki ben onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Artık o benimle görür, benimle işitir, benimle tutar, benile yürür. Böyle bir kul bana sığınırsa onu korurum, benden bir şey isterse dileğini yerine getiririm.” (Buhârî, “Rikak”, 38, Ahmed 6/256).
Bir hadis-i kudside Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Allah’ın farz ibadetlerle kulum azaptan kurtuldu. Nafile ibadetlerle de kulum bana yaklaştı.” (İ.Gazali, ihya 1.cilt,433)
Bir başka Hadis-i kudside Allahü Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında bana en sevgili olanlar, ona farz kıldığım şeyleri yapmasıdır. Kulum nafile ibadetleri yapmakla bana o kadar yaklaşır ki, onu çok severim. Onu sevince, onun duyan kulağı, gören gözü ve tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Her istediğini veririm. Benden yardım isteyince, imdadına yetişirim.” (Buhari)
Ummü Habibe (r.anha) dan rivayet edilen hadis-i şerifte, Resulullah (sallallahü aleyhi vesellem)’den işittim şöyle buyurdular: “Müslüman bir kul her gün farz namazlardan başka nafile olarak on iki rekat namaz kılarsa, Allah onun için Cennette bir köşk bina eder.”Bu nafile namazlar sabah namazının iki, öğlenin ilk dört ve son iki, akşamın iki, yatsının son iki rek’at sünnetleridir.” (Riyazü’s- Salihîn, II, Hadis no: 1101; Tirmizi; Salât, 189; Nesâi, Kıyâmül-Leyl, 66; İbni Mace, İkâme,100)
Vaktin farzlarını kılan kimse esas itibarıyla Allah’a olan borcunu ödemiş olur. Ancak; nafile ibadetler Allah sevgisini kazanmaya vesile olmanın yanında kılmadığımız farz namazların yerini de dolduracaktır. Kıyamet günü Cenabı Allah, “Getirin bakalım kulumun farz namazlarını” farz namazlar eksik çıkınca “farzların yerine varsa nafile namazları sayın” diyecektir. Gerek namazların başında ve sonunda kılmış olduğumuz revatib sünnetler olsun gerekse bunların dışında kıldığımız İşrak, Duha, Evvâbın, Teheccüd gibi nafile namazlar olsun, kılamadığımız namazların yerine geçeceği gibi, Allah’ın bize, bizim de Allah’a yakınlaşmamıza vesile olurlar.
Oruç Tutmak
Bu aylarda özellikle kaza ve kefaret borcu olanlar borçlarını öder. Borçları olmayanlar nafile oruç tutarlar.
Recep ayının en az üç günü oruçlu geçirmek sünnettir. Buhari ve Müslim’in nakline göre Sevgili Peygamberimiz:
“Her ayda üç gün oruç tutmak, bütün hayatı oruçla geçirmek gibidir.” buyurmuşlardır.
Kameri ayların 13–14–15. günlerini oruçlu geçirmek menduptur.
Haftanın Pazartesi ve Perşembe günlerini oruçlu olarak geçirmek sünnettir. Ayrıca İmkânı olanlar Davud (a.) gibi bir gün oruç tutup bir gün tutmasınlar. Davud aleyhisselam böyle yapar, bir gün yer bir gün oruç tutardı. Böyle tutulan oruca “Davud Aleyhisselam Orucu“ denir.
Sadece Cuma günü veya sadece Cumartesi günü oruç tutmak mekruhtur. Ya Cuma ve Cumartesi birlikte tutulacak ya da Perşembe Cuma günü birlikte tutulmalıdır. Çünkü Cuma mü’minin bayramıdır, bayramı oruçlu geçirmek mekruhtur. Cumartesi günü ise Yahudilerin kutsal günüdür onun için o gün oruç tutulmaz. Yine Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört gününde de oruç tutmak mekruhtur. İslam âlimlerimiz Üç ayların tamamını oruçlu geçirmekte bir sakınca görmemişlerdir. Üç ayları hiç ara vermeden tutmak sünnet ve müstehap değildir, sadece sâlih zatların güzel bir âdetidir.
Senenin Tamamını Oruçlu Geçirmek Mekruhtur
Senenin tamamını oruçlu geçirmekte mekruhtur. Sevgili Peygamberimiz : “Devamlı oruç tutan kimse oruç tutmamış olur.”, (Buhari, Müslim ) Yine devamlı oruç tutanlar konusunda “O ne oruç tutmuştur, ne de iftar etmiştir.” buyurmuşlardır. (Tirmizi, Müslim Ebu Davud )
Bir kadın Sevgili Peygamberimize gelerek, kocasının devamlı oruç tuttuğunu ve kendisini ihmal ettiğini şikâyet etmiştir. Peygamber Efendimiz ise o zatı çağırarak, “Sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır. Orucu bir gün tut, bir gün ye“ demiştir.
Bol Bol Kur’an Okumak
Tıpkı namaz kılmak gibi Kur’an okumak da en büyük zikirdir. Cenab-ı Allah Kur’an’da “ Yâ eyyühellezîne âmenûzkirullâhe zikran kesirâ“ ( Azhap 41 ) (Ey Allah’a iman edenler Allah’ı çokça anın-zikredin “ buyrulur. Namaz bir zikirdir. Kur’an okumak bir zikirdir. Kur’an okumak da tıpkı Allah (CC)la aracısız, vasıtasız konuşmak, sohbet etmek demektir. Çünkü Kur’an Allah’ü Teâlâ’nın kelamıdır.
Hz. Peygamberimiz:
“Evlerinizi Kur’an okuyarak, namaz kılarak nurlandırın.”
“En hayırlınız, Kur’an öğrenen ve öğreteninizdir.”
“ Kur’an, okuyana, kendisi ile amel edene kıyamet gününde şefaatçi olacaktır.” buyuruyor.
Kur’an’ı sadece okumakla yetinmeyelim, meal ve tefsirini de okuyalım, manasını öğrenelim. Allahü teâla bize Kur’an-ı anlamamız için göndermiştir.
Kur’an-ı kerimin manasını anlayarak, tefekkür ederek okumak asıl olmakla beraber, Hadisi şeriflerden öğrendiğimize göre Kur’an-ı kerimin yüzüne bakmak bile ibadettir. “Kâbe’ye, ana babanın yüzüne ve Mushaf’a bakmak ibadettir.”(Ebu Davud) Manasını anlamasak da okuduğumuz Kur’an Allah’ın kelamıdır, yani sözüdür. Bu bakımdan insana huzur ve sükûnet verir, haz verir. Okumaya devam edelim, okunurken saygı ile dinleyelim. Kur’an’ı okumak sünnet, dinlemek farzdır.
Okuduklarımızla Amel Edelim
Kur’an-ı kerimi okumakla beraber O’nun ahkâmı ile amel etmek gerekir. Kitabı okudukları halde O’nunla amel etmeyenler Yüce kitabımızda “Kitap yüklü merkeplere” (Bk. Cuma suresi. 5) benzetilmişlerdir.
Zina ayetini oku, ama zinaya devam et; bu nasıl okumadır. Faiz ayetini oku, faiz yemeye devam et, bu nasıl okumadır. Bu okumanın insana bir faydası olur mu?
Zekât ayetini oku, zekatını verme, Allah’a kıldığın namazda “Ben ancak sana ibadet, ancak senden yardım diler, bizi doğru yola ilet” diye duada bulun, verdiğin sözünde durma. Zaten “Oku”maktan mana bilmektir. Bilmezsen, bildiğini yerine getirmezsen, yaptığın iş , Yunusun dediği gibi . “Okumaktan mana ne kişi hakkı bilmektir, Sen okudun bilmezsin ha bir kuru emektir” dediğinden ibarettir.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER