Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ÜÇ MAYIS 1944 TÜRKÇÜLÜK-MİLLİYETÇİLİK OLAYLARI -4

Muharrem Günay 6 Mayıs 2017 Cumartesi 11:18:21
 

(İNÖNÜ KOMÜNİSTLERE ARKA ÇIKIYOR)
O zamanın şartlarında Türkiye’de bir dikta rejimi kurmuş olan İNÖNÜ VE İNÖNÜ Türkiye’sinde bakanları tenkit veya takdir etmek kimin haddine düşmüştü. Bu iş ancak Milli Şef İnönü’nün hakkıydı. Hasan Ali YÜCEL, öyle ahım şahım, tahsilli, bilgili bir adam olmamasına rağmen İnönü’nün gözüne girmiş ve kendini sevdirmişti.
Saraçoğlu, “Ben Türkçü bir başbakanım” dese de İnönü’nün ve kadrosunun Türk milliyetçilerine sıcak bakmaları beklenemezdi. Hasan Ali YÜCEL, Başbakan SARAÇOĞLU, Saraçoğlu’da Milli Şef İNÖNÜ ile görüştü, Türk Milliyetçilerine karşı uygulanacak strateji tespit edildi. Hükümet olaya doğrudan müdahale etmeyecek ve Sabahattin ALİ, kendisini vatan hainliği ve komünistlikle suçlayan ATSIZ’ı mahkemeye verecekti. Ne hazin bir tecellidir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca Cumhurbaşkanı ve Milli Mücadele Kahramanı İNÖNÜ, Başbakan SARAÇOĞLU ve devletin Milli Eğitim Bakanı Türkçülere karşı bir vatan haini ile işbirliği içine girmişti. Sabahattin ALİ’nin avukatlığını Rusya’ya methiyeler düzen Ulus Gazetesinin hukuk müşaviri Falih Rıfkı ATAY yapacaktı.
Atsız, mahkemeye verilmişti. Ardından, Hasan Ali YÜCEL, İsmet İNÖNÜ’den aldığı emirle ATSIZ’ı Boğaziçi Lisesi’ndeki Edebiyat öğretmenliği görevinden aldı. Bakanlar Kurulu Kararı ile de ORHUN dergisi kapatıldı.
Ankara Ayakta
ATSIZ-SABAHATTİN ALİ davasının ilk duruşması Ankara’da 26 Nisan 1944 günü yapılacaktı. ATSIZ, trenden Ankara garına inmişti. Kalabalık bir üniversite gençliği garda ATSIZ’ı bekliyordu. ATSIZ, çiçeklerle karşılandı, omuzlara alındı. ATSIZ, sevgi gösterileri arasında bir otele yerleştirildi. Otel, bir süre sonra polis birlikleri tarafından kuşatılmıştı. Ankara’da olan bitenden korkan İNÖNÜ’nün emriyle ordu birlikleri olağan üstü önlemler aldı. Atsız’ın otele yerleşmesinden sonra üniversiteli gençler, “KAHROLSUN KOMÜNİSTLER”, “YAŞASIN ATSIZ” sloganları atarak yürüyüşe geçtiler. Sabahattin ALİ’nin kitapları Ulus Meydanı’nda yakıldı.
İlk duruşma 26 Nisan 1944 günü yapılmış, mahkeme salonu üniversiteli gençler tarafından doldurulmuştu. Duruşma öğleden sonraya ertelendi. Savcı iddianameyi okudu  ve taraflara söz verdi. Atsız son derece ciddi ve bir Türk Milliyetçisine yakışan bir duruşla sözlerini bir kurşun gibi ağır ağır söylemeye başladı:
“Bir vatanperver olarak Türkiye’nin inkıraz uçurumuna doğru sürüklendiğini görüyorum. Komünistler ve memleketi batırmak isteyenler birbirlerine destek olarak memleketin en yüksek mevkilerine çıkarken, vatanseverler her türlü darbeyle saf dışı edilmek istenmektedir…” diyordu. ATSIZ’ın yaptığı savunma bir savunmadan daha çok bir suçlamaya benziyordu.
Hâlbuki Atatürk “Türk Milletine vasiyet ederim ki başına geçireceği insanların kanındaki cevheri asliyi tayin etmekten bir an fariğ kalmasın” demiş; devlet kademelerine getirilecek idarecilerin iyi seçilmesini ve Türk soyundan olmasını vasiyet etmişti. İnönü döneminde ise vatan hainleri ve komünistlikleri tescillenmiş insanlar önemli mevkilere getiriliyordu.
 Dava 3 Mayıs 1944 gününe ertelenmişti.
Ankara’da yaşanan bu olaylar halkı derinden etkilemişti. Herkes Saraçoğlu’nun da H. Ali YÜCEL’in de birer kukla olduğunu emirleri bizzat İNÖNÜ’nün verdiğini biliyor ve söylüyordu. Halk:
— Mutlaka emirleri İnönü vermiştir.
— İnönü, Nazım Hikmeti’i hapishanede besletiyormuş ha!
— Sabahattin ALİ’yi konservatuara İNÖNÜ koydurmuş… Şeklinde konuşuyordu.    
 Bu dedikodular başta İNÖNÜ olmak üzere Hükümeti ve yandaşlarını rahatsız ediyordu.
Nihayet o, 3 Mayıs 1944 tarihi gelip çatmıştı.
Bu sefer sayı daha da artmıştı. Binlerce üniversiteli genç Ankara sokaklarındaydı. Ankara sokakları “KAHROLSUN KOMÜNİSTLER” sloganları ile inliyordu. İNÖNÜ ve Tek Parti İktidarı ne yapacağını şaşırmıştı. Ankara’da yetkililer toplantı üstüne toplantı yapıyor, hükümetin yok olan itibarını yeniden kazandırmak için neler yapılması gerektiğini tartışıyorlardı. İnönü sonunun gelmesinden korkuyordu ve emir üstüne emirler veriyordu. Ankara adliyesinin önünü hınca hınç dolduran gençler ” Kahrolsun Komünistler ” diyerek ortalığı çınlatıyorlardı. Yıllardır Tek Parti iktidarından rahatsız olan halk ve gençler bu rahatsızlıklarını açığa vurma fırsatı bulmuşlardı.
            (Devamı Yarın)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER