Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

VE MELEKLERDEN MÜMİNLERE CENNETTE VERİLEN SELÂM

Muharrem Günay 18 Ocak 2018 Perşembe 13:54:46
 

Müslümanların cennetteki durumlarını ve orada Allah (c.)’ın selâmının kendilerine nasıl ulaşacağını Allah (c.c.) şöyle açıklıyor : “İnanan ve salih ameller işleyenler, Rablerinin izniyle, ebedi kalacakları ve içlerinden ırmaklar akan cennetlere konulacaklardır. Oradaki esenlik dilekleri ‘Selâm’dır.” (İbrahim suresi, 14/23)
“Onlar için orada (cennette) meyveler vardır, arzu edecekleri her şey onlarındır. Rahman olan Rab’den bir söz alarak (kendilerine) ‘selâm’ da vardır.” (Yasin sûresi, 36/57-58)
Bir başka ayet-i kerimede de Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor:
Onların oradaki duaları: “Sübhânekellâhümme” (Allah’ım! Seni anar ve seni her türlü noksanlıktan tenzih ederiz) demeleridir. Orada (birbirine iyilik) temennileri: “Selâm” ve dualarının sonu da: “Elhamdülillâhi Rabbi’lâlemîn” (Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun) demeleridir.” (Yunus suresi, 10/10) [krş. 13/23-24; 33/44; 36/58; 56/25-26]
“Orada boş ve günah bir laf işitmezler (ve konuşmazlar da); ancak (işittikleri) söz; “selam, selam”dır.” (Vakıa suresi; 56/25-26)
“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: ‘Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedi kalmak üzere buraya girin.”( Zümer suresi,39/73)
“Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meşeklerin) ‘Selâm’ (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır.”  Meryem sûresi,19/62
“İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanacaklardır.”  Furkan sûresi, 25/75
Orada, o cennetler âlemindeki müminlerin duaları, “Sübhanekellahümme”dir. Yani “Ey Allah’ım seni tesbih ve tenzih ederiz.” derler ve orada kendi aralarında konuşmaları da, sağlık temennileri de “Selâm” kelimesidir. Selâm kelimesini bu dünyada çok söyleyenler, Esmaül Hüsnası olan Allah (c.c.)’ın (Darüs-Selâm) diye isimlendirdiği cennetine gireceklerdir. Duaların sonunda da “Elhamdulillahi Rabbil âlemin” diyeceklerdir. Yani dünyada beş vakit namazında kırk defa “Elhamdulillahi Rabbil âlemin…” diyenler, âlemlerin Rabbine hamd olsun ki, Allah (c.c.) vaad ettiğinin de ötesinde bize rahmetinden azıcık ibadetlerimizin karşılığı olarak çok büyük nimetler vermiştir, diye Allah (c.c.)’a hamd ve senalar edeceklerdir.
Gönüller arasındaki sevgi, gözle görülmeyen bir şeydir. Gözle görülmeyen bir sevginin bir insandan diğer insana nakledilmesi, yine gözle görülmeyen bir şeyle olmalıdır. Yani bir vasıta ile olmalıdır ki, o da gönüller arasındaki “selâm” kelimesidir.
Haşr sûresinin son ayetinde bildirildiği gibi selâm, Allah (c.c)’ın Esma-ül Hüsna’sındandır. Müminleri İslâm’a sokan, onları dünyada selâmette kılan ve ahirette de onları “Darü’s-Selâm”ına ulaştıran Allah (c.c.)’ın ismidir. Bir gün akşama kadar eğer bin kişiye selâm verirseniz, Allah’ın (c.c.) ismini de bin defa zikretmiş olursunuz. Ayrıca karşı tarafa selâmetler dilemiş olursunuz. İnsanlar arasındaki kini, nefreti yok edebilecek en iyi ilaç selâm vermektir. En fazla küs olduğunuz bir insana bir defa selâm veriniz. Belki sizin selâmınızı almayacaktır. Ama ikinci defa selâm verdiğinizde biraz gönlü yumuşamış olacaktır. Üçüncü selâmınızda size doğru gönülsüz de olsa selâmınızı alacak, dördüncüsünde ise verdiğiniz selam kucaklaşmayı sağlayacaktır. Onun içindir ki Allah (c.c.) bir başka ayet-i kerimesinde : “Bir selâmla selâmlandığınız zaman, size biri selâm verdiği zaman siz, onun selâmından daha güzel bir şekilde veya aynı ile selâmını alınız.” (Nisa sûresi, 4/87) buyuruyor.  
Selâm da bir kelimedir. Kelimeler toprağa düşen bir tohum gibidirler, ama tohum gibi çürümezler. Bazen anında çiçeklenirler, bazen de elli sene gönülde durur, elli sene sonra meyve verirler. Ud’un tellerinden daha fazla akorda muhtaçtır sözlerimiz. Kendimizi ayarlarken karşımıza hayat vermeliyiz. Hani âşıklar ve şairler birbirleriyle atışmaya başlamadan önce bir diğerine “ayak” veriyor. Mesela “gül” diyor, gül üzerinden başlıyor şiir. Ona ‘ayak’ tabir ediliyor. Ayak vermemiz gerekiyor. Dostça mıyız, düşmanca mıyız, hayır mıyız, şer miyiz? Sözlerimizden önce bir elçinin varıp karşımızdakinin yüreğinde dostane bir ortam hazırlamalı. İnsanların yapmış oldukları arabalar, uçaklar, uydular her türlü teknolojik vasıtalar insan içindir. Selâm ise bütün insanları birbirine bağlayan, aralarındaki kini yok eden görülmez bir ilaçtır.
Selâm, insanların gönlünü hoş eden bir ilaçtır. Gönlü hoş olmayan, her tarafı sızım sızım sızlayan bir insanı, dünyanın en konforlu bir aracına bindirseniz yine ağrısını dindiremezsiniz. İçi kinle, düşmanlıkla dolu bir insan, dünyanın en lüks köşkünde yaşasa rahat edemez. Öyle ise onun öncelikle gönlü tedavi edilmelidir. Selâm olan Allah (c.c)’a iman onun gönlüne girmeli ve selâmla o insan tedavi edilmelidir.
Müslümanlar birbirine selâm verdikten sonra, Efendimiz (s.)’ın hadisine uyarak ellerini uzatır, dostça tokalaşır ve musafaha yaparlar. Hadis-i şerifte bildirdiğine göre “İki mümin tokalaşırken, onların tokalaşması, güz mevsiminde ağaçlar üzerinden yapraklar döküldüğü gibi günahlarının dökülmesine sebeptir.” (Ebu Davud, Edeb,142) İnsanlar barışın sembolü olarak zeytin dalını kullanmışlardır ve eli tavsiye etmişlerdir. Yani elin, elle tokalaşmasını tavsiye etmişlerdir. Peygamber (s.) elle tokalaşmayı bizzat kendisi yapmış ve “Tokalaşın, tokalaşmak kini giderir.” buyurmuştur. Zeytin dalı toprağın ürünüdür. Elimiz kendi canımız ve kanımızın ürünüdür. Onu için elimizden daha güzel bir elçi yoktur ve selâmımızdan daha güzel bir elçimiz yoktur.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER