Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN

ZEYTİN DALI

Ortadoğu tarihin her döneminde emperyalist güçlerin satranç tahtası olmuştur. Arap Baharı sonrası Suriye’ye bulaşan kıvılcımın üzerine küresel çıkar gruplarının benzin dökmesi sonrası bölge istikrarsızlığın sürdüğü, ölümlerin kol gezdiği bir alan haline geldi.
Önceki gün itibariyle Türk Ordusunun Afrin’e harekat başlatmasını gerektirecek şartlar nasıl oluştu. Türkiye bu oyunun neresinde yer aldı? AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan “Kardeşim” dediği Esad’la nasıl kanlı bıçaklı düşman oldu? Esad’la defalarca bir araya gelip samimi pozlar veren, hatta ailecek tatile çıkılan, ülke tarihinde ilk kez başka bir ülke ile ortak bakanlar kurulu toplanan bir ilişki nasıl bu hale geldi? Emine Erdoğan tek başına ilk yurtdışı gezisini Suriye’ye yaptı. Suriye ziyaretinde “saygıdeğer Cumhurbaşkanı kardeşim” diye başlayan Tayyip Erdoğan konuşmasında “Suriye, bizim Orta Doğu’ya açılan kapımız ve ikinci evimizdir. Türkiye de Suriye’nin Avrupa’ya açılan kapısı ve ikinci evidir.” demesinin ardından neler değişti? Suriye’de dengeler değiştikçe Erdoğan ve AKP politikaları nasıl değişti? Dikkat ederseniz Türk Dış politikası diyemiyorum.
Türkiye dış politikası bugün en çetin mücadelesini, en büyük daralmasını Suriye’de veriyor. Irak’ın ardından Suriye olayı, Türkiye dış veya bölgesel politikasının ana gündemini oluşturuyor. Aslında bu politikaları Davutoğlu öncesi ve sonrası olarak değerlendirmek lazım. Davutoğlu’nun görevden azledilmesiyle birlikte birçok alanda olduğu gibi Suriye politikasında da keskin bir U dönüşü yaşandı. Öncesinde Amerika’yı yanında hissedip Rusya’ya rest çeken “uçağı ben düşürdüm” diyen iktidar, sonrasında Amerika ile arasında mesafe koyup, hatta Şangay Beşlisine girmek ile tehdit edip Putin’e yanaşmak, Ondan af dilemek zorunda kaldı. Başlangıçta İran’a rest çeken, İran’ı mezhepçilikle suçlayan ve “Mezhep fitnesi bir kez daha İslam dünyasını sarsıyor, Müslümanları karşı karşıya getiriyor” diyen Erdoğan, Astana’da Rusya ve İran’la aynı masaya oturmak zorunda kaldı. O masaya PYD’nin oturması son anda önlenebildi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş bile “Baştan beri Suriye politikasının büyük yanlışlarla dolu olduğuna inananlardanım.” diyerek politik yanlışlıkları ifade etti. Son dönemlerde ülkenin başına gelen, daha doğrusu Erdoğan iktidarının başımıza getirdiği belaların büyük bölümü, yanlışı çok aşan, suç sınırına dayanan Suriye politikasının ürünüdür.”
Yaklaşık 7 yıldan beri devam eden bu sürecin bize bıraktığı izler; İŞİD terörünü ülkemizin her köşesinde hissetmemiz, büyük şehirlerimizde sivillerinde içinde olduğu yüzlerce can kaybı, katliamlar, PKK terörünü sonlandırmakta yaşadığımız çaresizlik, Rusya ve bölge devletleriyle yaşadığımız gerilimler sonrası turizm, gıda ve inşaat sektörü olmak üzere sanayici, işadamlarımızın yaşadığı sıkıntılar, hepsinin sonunda Fırat Kalkanı, El-Bab gibi ülke dışı askeri harekatları yapmak zorunda kalmamızdır. Bunların hepsinden önemlisi ise uygulanan yanlış ve tutarsız politikaların sonrasında Mehmetçiklerimizin şehit olması, anaların ağlamasıdır.
Elbette ordumuzun Afrin’e başlattığı Zeytin dalı harekatı sınır güvenliğimizin sağlanması ve sınırlarımızın teröristlerden arındırılması açısından önem taşımaktadır. Ancak O gün Suriye politikasının yanlış olduğunu ileri süren, yapılanların ülkemizin başını belaya sokacağını ifade edenleri “Esadçı” olarak damgalayan, hain ilan edenlerin büyük kısmı bugün savaş çığırtkanlığı yaparak vatanseverlik taslamaları da kimsenin dikkatinden kaçmamalı.
Son Söz; Akılsız başın cezasını Mehmetçikler çekmesin. Tüm askerlerimiz burnu kanamadan, tırnaklarına zarar gelmeden vatanlarına, ailelerine kavuşsunlar.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER