Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

KOVA BURCU – 2 –

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 30 Haziran 2017 Cuma 12:25:30
 

-16-
 “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiası ile dûniHİ algı ve zann’larında zirve yapan Kova Burcu insanı, kendi adına “BEN” diyerek takdim ettiği bu nefsinin şerri mütekebbir yapı ile yaşar ve ölürse Kur’ân’a göre karşılığı cehennemdir, ashâbı nâr olmaktan kurtulamayacaktır. Buraya kadar özellikleriyle tanımladığımız yaşantıya müslümanlık amelleri eklemek kurtuluş için çözüm olmaz.
Esfele safiliyn hayattaki bu mütekebbir insanın kurtuluşuna vesile olacak bir numaralı aralanmış kapısı onun kibir ve kendini beğenmişlik özelliğidir. Diğer burçlarda olmayan ondaki Kibir Kere Kibir hal onun en önemli aralanmış kapısıdır, onu kurtaracak şey budur. Onu küfre sokan da kurtaracak olan da odur.
Kendi adına “BEN” derken aslında kullandığı “HİS” ona emanet edilmiş “BEN” diyebilme yetkisidir. Ona hediye edilen “BEN” diyebilme yetkisinin nuru Kibir Kere Kibir sebebiyle o derece yüksektir ki; ancak Kova Burcu insanı bu hediye ile kendisini dûniHİ algı içerisinde bulunca, dünya hayatının gereği, esfele sâfiliyn karakterin gereği olarak vehmin zulmetine, Zanlar Havuzu’na düşer ve bu “BEN” gücüyle bu havuzda yüzer. Hem bâtılın gereği olarak hem de vehmin zulmetinin zulmet yanı olarak “BEN” gücü dışarıya zâlim olarak belirir. Allah ona bu kadar yüksek bir “BEN” nuru vermiştir. Burayı iyi göremedikleri için, Kova Burcu insanının dinde ve tasavvufta önünün çok açık olduğunu zannederler. Önü çok kapalıdır! Nurun frekansı bu kadar kuvvetlidir, yani kibri! Eğer bir de kadınsa… Onda bulunan rahim organının önemliliği ve frekansı nedeniyle esfele sâfiliyn hayatta bu iki frekansı birden kaldıramaz. Şöyle düşünün: Çok neşeli bir arkadaşınız var, bir olay oldu, birkaç gündür kendine gelemiyorsa ona “neyin var?” dersiniz ya, Kova Burcu insanı doğduğundan beri işte böyle “neyin var?” pozisyonundadır. Bu enerjiyle, bu frekansla sürekli sarsılır. Dolayısıyla bu güce kişi dûniHİ algı ve zann’larıyla müstakillik verdiği için, o özellik dışarıya zulüm olarak çıkar. Onun esfele sâfiliynde merhamet olarak çıkması mümkün değil. Bâtıl içerisinde Hakk olmaz! Esfele sâfiliynin gereği olarak dışarıya zulüm çıkar. Zâlim olan, Kova Burcu insanının Kendinde Kendine Göre Var olan hâli değildir. Onun “BEN” gücünün esfele sâfiliyndeki “Müstakilen VAR ve Muhtar” hâlinin yaptırım gücüdür. Bu sebeplerden Kova Burcu insanının aralık kapı zannedeceği özelliklerinin yolunu zulmetteki kibri hep kapatır. Bazı aralık kapıları vardır ama esfele sâfiliynde durma ısrarı yüzünden bu kibir onların hepsini örter, hiçbirinden yararlanmasına fırsat vermez. Aralık kapılarına Kibir Kere Kibir yüzünden tenezzül bile etmez. Bu yüzden tek yolu “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasından hızla vazgeçmektir. Ahiretini kazanmak istiyorsa bir an önce “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasını didikleyerek tam öğrenecek ve hızla bu iddiadan vazgeçecek!
DûniHİ algı ve zann’larına tüm gücüyle sırtını dönmeli ve kendisine hediye edilen “BEN” diyebilme yetkisi üstün gücünü Hakk yola hicret ettirmelidir. Sonra da kendi adına söylediği “BEN” demeyi sahibine teslim etmelidir. Hızla muhsin olarak vechini Allah’a teslim etmelidir. Esfele sâfiliynin bile korktuğu işte bu güçtür. “Ya görürse” diye onu engeller. Yani Kova Burcu esfele safiliynin içerisinde öyle bir haldedir, öyle bir kıskaçtadır ki. Efendimiz (SAV) Mirac yolundayken şeytanlar nasıl önünü kesmek istedi! Onların diliyle söyleyeyim, eğer Efendimiz (SAV) için “Muhammed gerçekleri görür, gider ümmetine öğretirse, onlara gücümüz yetmez!” dediler. Kova Burcu’na da esfele safiliyn onu yapar. Onun kibrini dûniHİ algı ve zann’larıyla ona öyle bir gösterir ki, aralık kapılarını hiç önemsemez ve görmez. O kibir yüzünden! Esfele safiliyn der ki; “Eğer Kova Burcu insanı, ona verilmiş olan bu gücü bir görürse, bir kullanırsa, zulmâni “BEN”i siler atar.” Ve lâ havle ve lâ kuvvete illa Billâh!
Biz yine de Kova Burcu’nun bazı özellikleriyle, aralık kapılarıyla ilgili bir kaç örnek verelim. Aralık kapı ama esfele safiliyn yüzünden nasıl gözüküyor? Birkaç örnek verelim.
Mekân değiştirmeyi ve seyahatleri sever ve yapar. Bu özellik, onun Kendinde Kendine Göre Var halinin, kuvvetli “BEN” duygusunun, yani sabırsız nefsinin değişik şanlarda bulunmak istemesidir. Bunu tekrar edeyim, çünkü o başka burçlarda da var, o yüzden ortak bir özellik. Esfele safiliyn aynasında kişiler Kova Burcu’nu överken, “Yenilikleri sever. Aynı mekânda duramaz, değiştirmek ister, gezmeyi görmeyi sever, seyahatler yapar” derler. O da bunları okuyunca “Ben zaten böyleymişim” der, tuzağa düşer. Aslında bu neyin izi, görün: Onun Kendinde Kendine Göre Var halinin, az önce bahsettiğimiz Kibir Kere Kibir nuruyla, kuvvetlenmiş “BEN” duygusunun, yani sabırsız nefsinin değişik şanlarda bulunmak istemesidir. Anlayabilirlerse o böyle bir şeydir. Oysa Kova Burcu insanı bununla ne yapar? DûniHİ algısı yüzünden Birbirine Göre Var halinin fiziksel yer değişikliği ile meşguldür. Esfele sâfiliyn aynası ona diyor ki; sen ne kadar dünyaya uygun bir insansın, yenilikçisin, gezmeyi seversin, aynı mekânda duramazsın, monotonluğu hiç sevmezsin. Bu yorumları okuyunca veya kendinde bu özelliği fark edince Kova Burcu, Birbirine Göre Var olan bu halini gezdirir, bedenine fiziksel mekânlar gezdirir, çünkü özelliğini öyle zanneder. DûniHİ algı yüzünden! Oysa “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasından sıyrılırsa, o özelliğin şöyle bir iz olduğunu görür: Nefsi bu kadar enerjiyle, Kibir Kere Kibir nuruyla, öyle bir sabırsız ki! Şandan şana geçmekte sabırsız! Nefs mertebeleri için o kadar sabırsız ki; o duygu esfele safiliynde bu bedeni gezdirmek olarak açığa çıkıyor. Bu durumu ona “astronomik pozisyon açılımı” olarak sunuyorlar. Oysa astronomik pozisyon insanlarda küfür açmaz, Hakk Yol’a gidiş kapıları açar. İnsan dûniHİ algı ve zann’ları sebebiyle bu olumlu açılımı küfür amaçlı kullanır. İşte BURÇLAR ve KÜFÜRLER böyle ortaya çıkar. Astronomik pozisyon Kendinde Kendine Göre Var’ı muhatap alır, Birbirlerine Göre Var olan doğrudan muhatap değildir. Oysa Birbirine Göre Var olan esfele sâfiliynin doğrudan muhatabıdır.
Bir diğer özelliği, kendisinin kimseye ihtiyacı yok sanması ve başkalarının ona ihtiyaç duymasını istemesidir. Bu ise, Allah’ın Samed vasfına sahip çıkan mütekebbir yapısının onu dûniHİ algıyla aldatmasıdır. “Benim kimseye ihtiyacım yok ama çevremdekilerin bana ihtiyacı var” düşüncesi Samed isminin özelliğidir. Allah’ın Samed vasfının mânâsına bakarsanız bu onun izidir. Ancak o Samed vasfının izini dûniHİ algıyla müstakilleştirmiş, onu kendi Sözde İlâh’ına mâl etmiştir. Kendi ilâhlığı için; “Benim ilâhlığımın başkasına ihtiyacı yoktur ama başka “BEN”lerin benim ilâhlığıma ihtiyacı vardır” diyerek Allah’ın Samed vasfını küfür alanında insani duygularla taklid ederek küfür kaynaklı bir hata yapmaktadır.
Kendisini özgürlüğe çok düşkün sanıp, bununla da övünmesi ise; Billâhi anlamındaki Sınırsız Hürriyet’e mütekebbir yapısının gücüyle, dûniHİ algı içerisinde sahip çıkması ve kendine mal ettiği bu hürriyetin müstakilliğini ilân etmesidir. Kendisine verilmiş olan Billâhi anlamındaki sınırsız hürriyeti, dûniHİ algıda mütekebbir yapıyla müstakilleştirdiği için kendisinin hürriyeti, yani kendi ilâhlığının hürriyeti zannederek önemsemektedir. Ama “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasından vazgeçtiği zaman onun aslında Billâhi anlamda hürriyet olduğunu ve sınırsız olduğunu görür ve oraya teslim olur. Neden? Çünkü daha önce hürriyet zannettiklerinin aslında esaret olduğunu öğrenir. “Hürriyet, hürriyet” diye peşinde koştuklarının küfür olduğunu öğrenir, onu esir aldığını öğrenir. Esas hürriyetin Billâhi mânâda olduğunu öğrenir ki işte bu iz, onu öğrenmesini kolaylaştıracak izdir.

 

Burçlar ve Küfürler -16-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER