Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

MİLLİ EGEMENLİK VE TAM BAĞIMSIZLIK

Muharrem Günay 23 Nisan 2010 Cuma 03:00:00
  Atatürk, bilimde, teknikte ve üretimde uygarlaşmak ve muasırlaşmak istiyordu. Üstelik batı ile savaş yaptığı bir dönemde bunları düşünüyordu. Atatürk’ün; Batının her türlü ilminden ve fenninden, gelişmelerinden yararlanmak ama asıl özü kendi içimizden ve değerlerimizden çıkarmak anlayışına dayanan Milli Uygarlık modeli aynı, zamanda “TAM BAĞIMSIZLIK” tan yanaydı. O, bu konuda İzmir İktisat Kongresi’nde şöyle diyordu:
“Milletimiz, düşman ordularını yenmişti. Fakat tam bağımsızlık için şu kural geçerlidir: Milli egemenlik mali egemenlikle elidir. Bizleri bu hedefe götürecek kuvvet ise ekonomidir. Siyasal ve askeri zaferler, ne ölçüde büyük olsa da ekonomik başarılarla taçlandırılmadıkça bir anlam ifade etmez…” Tam Bağımsızlıktan yana olan Atatürk, yabancı sermayeye karşı değildir, Atatürk;
1-Halkın yaşam düzeyini yükseltmesi,
2-Bayındırlığı ve üretimi artırması
3-Gelir kaynaklarının geliştirilmesine yararlı olması şartıyla yabancı sermayeye karşı değildir. (Prof. Dr. Ahmet MUMCU ve Arkd. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi 2, 245)
Atatürk, milli egemenliğin mali egemenlikle desteklenmesi konusunda titizlikle durur. O’na göre mali egemenliğini kaybeden milletler milli egemenliklerini de kaybeder. Atatürk yine bir başka konuşmasında mali egemenliğe değinir ve şöyle der:
“Bu günkü uğraşımızın amacı, Tam Bağımsızlıktır. Tam Bağımsızlık ise, ancak mali bağımsızlıkla gerçekleşebilir.”
Özelleştirme, devleti küçültmek ve AB’ye uyum yasaları adı altında devletin ve devlet otoritesinin ortadan kaldırılmasının Atatürk’ün “DEVLETÇİLİK“ ilkesi ile uzaktan, yakından bir alakası yoktur. Bu günkü özelleştirme devletin sahip olduğu üretim araçlarının yabancılara ve onların yerli işbirlikçile-rine peşkeş çekilmesinden ve Türk insanının işsiz bırakılmasından ibarettir. Söz gelişi Telekom bir buçuk yıllık kar tutarı karşılığında yabancılara satılmıştır.
Türkiye’nin 5 MART 1995 belgesiyle tek yanlı olarak Gümrük Birliği kanalı ile AB’ye bağlanmış olması da Milli ve Mali Egemenlik ilkesi ile taban tabana zıttır. Atatürk’ün de belirttiği gibi “Biz barış istiyoruz“ dediğimiz zaman “TAM BAĞIMSIZLIK İSTİYORUZ“ dediğimizi herkesin bilmesi lazımdır. Bunu istemeye hakkımız ve kudretimiz vardır. On sene, yirmi sene sonra aşağılaşarak ölmektense şimdiden şeref ve haysiyetle ölmeyi üstün tutmalıyız.” (Söylev ve demeçler cilt 2, s.89)
Mevcut yapısı ve Türkiye’ye bakış açısı ile Avrupa Birliği: “Atatürk’ün ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’ diye kurduğu Cumhuriyetin, egemenlik haklarının kayıtlı ve şartlı olarak Brüksel’e devri demektir.”
TÜRKİYE’YE BİÇİLEN ROL: FİGURANLIK
Türkiye rahmetli Atatürk’ün ölümünden sonra başta ABD olmak üzere batılılar tarafından yazılan senaryolarda figüran bir ülke olarak kendine biçilen rolü oynamaya mahkum edilmiştir. Bu süreç Avrupa Birliği üyelik başvurusu ve uyum yasaları ile iyice hızlanmış. AKP iktidarı ile tam bir teslimiyete dönüşmüştür.
ATATÜRK ZAMANINDA TÜRKİYE LİDER ÜLKE İDİ
Atatürk Türkiye’si, dünyada sözü geçen, bölgesinde lider bir ülke idi. Atatürk zamanında dünyada Türkiye’nin itibarı en az bir ABD, İNGİLTERE, FRANSA, ALMANYA ve RUSYA kadardı.
İnönü dönemi ile başlayan silik ve batıya bağımlı politikalar Türkiye’yi bu günkü hale getirmiş ve AKP iktidarıyla neredeyse MİLLİ EGEMENLİĞİMİZ yabancılara devredilmiştir. Türk milleti MİLLİ EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI’NI kutladığı günlerde bütün bunları hatırlamalıdır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti