Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

MİLLÎ KAHRAMAN ALİ ÇETİNKAYA’YI MİNNETLE ANARKEN -VI-

Ali Çetinkaya’nın namuslu, dürüst, vatansever ve milliyetçi yönlerinin vurgulandığı yazılar, ölümünden yıllar sonra, namuslu kalemler tarafından yayımlandı. Ben burada sadece 2 ünlü kalemin yazılarını özetleyeceğim…
KEL ALİ VE MEHMETÇİK
Yıl:1905. Makedonya’nın yalçın ve sarp dağlarındaki barınaklarda sığınan palikaryalarla gospodinler birbirlerine fısıldıyorlar:
-Kel Ali yakınlarda imiş, sakınalım kendimizi ondan!
Ertesi sabah, her kayanın dibine zehirli bir akrep gibi yapışan çeteler. Bir adam bin adım daha geriye kaçıyorlar. Çünkü fethine özendikleri ufkun fecrinde kel bir baş, değirmi bir ay gibi doğmakta ve çarıkları yırtılmış iki ayak, ezici birer silindir dehşeti ile ağır ağır onlara yaklaşmaktadır!.
Onun arkasında çeşitli tüfeklerle teçhiz edilmiş bir ordu, onun arkasında atıldıkça mermileri tükenmeyen cephane sandıkları ve onun arkasında haşmetli sultanın sarsak kudreti yoktur!..Kel Ali fermanını tarihten alan, dermanını ırkındaki asalette bulan bir iradedir!. Fetvasız ve iradesiz bir ilhamla belindeki tabancayı avuçlamış ve evhamsız, kuşkusuz bir imanla şu yalçın bayırlara tırmanmıştır!. Onun tipine dikkatle bakarsanız görürsünüz ki karşınızdaki adam kahramanlığı bir kel vasfı ile izah olunan Mehmetçik’tir. Türk’ün folklor tarihinde kel demek, yiğit demek, yılmaz demek, yıkılmaz demektir. Tıpkı Kara Osman, Kara Mustafa, Kara Ahmet gibi…
Yıl 1908. Kel Ali Hareket Ordusu ile İstanbul’a gelmiş ve Vezir Ali adını almıştır. Vezirlik rütbesini ona padişah değil, millet vermiş ve Ali bu rütbeyi kahramanlığın sonu bulunmaz merdivenlerine basa basa kazanmıştır!.
…Sert olduğu kadar şefkatli, asabi olduğu kadar yumuşak, hızlı olduğu kadar temkinli, cesur olduğu kadar da durendiş idi. Vatanını namuslu bir evlâdın engin heyecanı ve milletini vakur bir babanın gösterişsiz imanı ile sevdi.
…Afyon’umuz böyle taçsız bir şehsuvarı bağrından çıkardığı ve bağrına gömdüğü için, sonuna kadar övünmelidir.
Faruk Şükrü YERSEL (Taşpınar, 21.02.1949)
ALİ BEY’İN HİKAYESİ
…Merhum Ali Çetinkaya’yı hatırlar mısınız? Aleyhinde çok şeyler yazılıp söylenmiş bir zattır. Eski İttihatçılardandır. Sertliği, hüşuneti ile anılır. Orijini askerdi. Kurmay da değildi. Mille Mücadelede hizmetleri geçti.
…Atatürk bu Ali Beyi 1934’de Bayındırlık Bakanı yaptı. Tam beş yıl Bakanlıkta kaldı. O zaman Ulaştırma, Bayındırlık Bakanlığı bünyesindeydi. Sonra ikiye ayrıldı. Ali Bey bir yıl da Ulaştırmada bulundu. Mühendis miydi, bu Ali Bey, Karayolcu, Demiryolcu, Limancı veya Büyük Projeci miydi; Asla…Piyade Yarbaşlığından öteye hiçbir ihtisası yoktu.
…Atatürk gibi bir Devlet Başkanına biş yıl Bayındırlık Bakanlığı yaptı. Hem de nasıl bilir misiniz? Ulaştırmayı, haberleşmeyi ve diğer pek hayati kamu hizmetlerini imtiyazda tutan kıyamet kadar irili ufaklı, güçlü kuvvetli yabancı şirketi peşi peşine devletleştirdi. Eee Atatürk otoritesiyle demeyiniz. Sırf otoriteyle olmayacak işlerdi bunlar. Zira ağır uluslararası komplikasyonlar çıkabilirdi. Lozan’da Lord Curzon’uin “şimdilik cebime atıyorum, ama zamanı gelince önünüze koyarım” dediği cinsten meseleler… Tek taraflı çözülecek işler değildi. İkincisi, kuruldu kurulalı en ağır zamanlar içinde, en ezici kesatlık içinde çalışan demir yollarımızı ihya etti. Trenler yolcu taleplerini karşılayamaz hale geldi. Cumhuriyet tarihinde Ali Çetinkaya’dan daha güçlü herhangi bir Bayındırlık Bakanı olmuş mudur, bilemiyorum. E peki neydi, Bu Ali Sey?…
Yukarıda anlattım kısacık…Mühendis değildi, projeci değil, işletmeci değil…
Ali Bey Nafia’dan ne anlar: Kur İstiklâl Mahkemesini, getin onu başkan yap. Dedikleri bir adamdı. Fakat dikkat ediniz Atatürk gibi birisinin, Türkiye’nin bayındırlığını ve ulaştırmasını beş yıl müddetle kendisine tevdi ettiği adam. Devletleştirme, millileştirme hareketini gerçekleştiren adam. Denizyollarımıza, hele demiryollarımıza altın devrini yaşatan adam. Yani tam manasıyla Nazır, Vekil, Bakan. Sadece ministre değil, üstelik ve bilhassa ministrable olan adam. Atatark’ün etrafına bakındığı zaman, yüzlercesinin içinden, ministrable olduğunu görüp, herkesin hayretleri arasında gnç cumhuriyetin bayındırlığının ve ulaştırmasının başına getirdiği adam ve elhak, böyle bir intihabatın hakkını, cumhuriyet tarihinde hiç kimsenin veremediği şekilde veren adam. Kavga adamı, mücadele adamı.
Boşuha methü sena etmiyorum. Hiçbir yakınlığımız yoktur. Birçok kere yüzünü gördüm. O da hasta idi…
Mukbil ÖZYÖRÜK (Tercüman Gazetesi, 24 Temmuz 1977)
İNANMIŞ BİR KEMALİST
…Başkent Ankara’ya bakanlık binalarını, Türkiye’de yeni yapılan pek çok demiryolunu, limanı ve garları kazandıran Ali Çetinkaya özellikle müteahhitlerin yapılan köprülerde ve yollarda bir yolsuzluk yapıp yapmadıklarını anlamak için işletmeye açılan her yeni demiryolu köprüsünün üstünden tren geçerken altında bu inşaatın müteahhit ve mühendislerini tutması, trenlerde kimlik değiştirerek yolculuk yapıp DDY personelinin vatandaşa karşı davranışlarını denetlemesi, yabancı pek çok demiryolu şirketini millileştirmede gösterdiği kararlılık ve heyecanla ünlünmiş, inanmış bir Kemalist devrimcidir.
İlhami SOYSAL (Milliyet Gazetesi, 20 Şubat 1983)
SON SÖZ
İşte, Ali Çetinkaya budur…
Tükenmiş olan Osmanlı Devletini ayağa kaldıran; İngiliz, Fransız, Yunan askerlerinin işgal ettiği vatan topraklarını kurtaran; yönetim biçiminin en iyisi olan Cumhuriyeti kuran, ardından demokrasiyi de getiren Atatürk ve arkadaşlarını sevmemek, onların ruhlarını şad’etmemek mümkün müdür?
Siyasi düşünceler, yalan yanlış bilgilerle şartlandırılmalar yüzünden Atatürk ve onunla birlikte kellesini koltuğuna alan mücahitler yerilmeye, sövülmeye layık değildirler.
Atatürk’ün en yakın arkadaşı olan Ali Çetinkaya bizim hemşehrimizdir. Bizim kuşaklar daima onunla gurur ve onur duymuşlardır.
Ali Çetinkaya bu yazıyı okuyan herkesten daha milliyetçi, herkes kadar Müslüman ve mukaddesatçı bir hemşehrimizdir.
Şehrimizdeki asri mezarlıktaki anıt mezarının bakımsızlıktan çok kötü durumda olduğu görmekle içim acıyor!…Ve bazen diyorum ki; Ali Bey’in mezarı Ayvalık’ta olsaydı, daha mı iyi olurdu, acaba?…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER