Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Aziz Aslan

MİLLİYETÇİLİK KÖTÜ BİR ŞEY DEĞİL…

Türkiye’de öteden beri “Türk Milliyetçiliği” üzerinde fırtınalar kopartılır ve “Türk Milliyetçiliği” yerden yere vurulur. Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna vesile olan İstiklal Mücadelesini, Türk Milliyetçileri yapmış ve Türkiye Cumhuriyeti devletini bedelini kanla ödeyerek kurmuşlardır. Bu durum bizim kaynaklarımızda göz ardı edilse de, Amerikan, İngiliz, Fransız ve diğer ülkelerin belgelerinde kayıtlıdır.
Hepimizin, sevdiğimizi söylediğimiz Mustafa Kemal Atatürk’te, bir Türk Milliyetçisidir ve bunu defaatle beyan etmiştir. Oysa kendini Atatürkçü olarak tanımlayan birçok T.C vatandaşı buna karşılık Türk Milliyetçisi olmadığını vurguluyor ve milliyetçilikten uzak duru-yor. Bu ne yaman çelişki veya bir takiyyedir!
Türk Milliyetçileri daima “ebed müddet” anlayışı içerisinde, kurmuş oldukları devletin sonsuza dek yaşaması için, şuurlu, bir şekilde günümüze kadar fedakârca bir duruş sergileyerek gelmişlerdir.
Dünya konjektörünün değişmesi sebebiyle kâh tabutluklarda yatmışlar, kâh ihtilallerden sonra her türlü zulüme uğramışlar ve nihayetinde de ezan susmasın, bayrak inmesin, camiler ve kuranlar yakılmasın, örf-adet-gelenek-kültür bozulmasın diye 12 Eylül öncesinde olduğu gibi kahpe kurşunlarla toprağa düşmüşlerdir.
Ancak milliyetçilerin yüklendikleri bu misyondan hiç hoşlanmayanların anti propagandası ile de hiçte hak etmedikleri davranışlara maruz kalmışlardır.
Milliyetçilerin yani Türk Milliyetçilerinin sadece Türkiye için değil tüm Türk Dünyası hatta bütün mazlum ve mağdur milletler için üstlendiği tarihi ve insani görevden rahatsız olanlar, bir kara propagandayla, milliyetçiliği ve Türk Milliyetçiliğini; Hitler, Mussolini, Franco faşizmi ve faşistleri ile özdeşleştirmeye çalışmıştır.
Bu yetmemiş gibi milliyetçilere zaman zaman “katil” sıfatı yakıştırılmış; gaspçı, darpçı, çeteci, tahsilâtçı ve laf anlamaz adam imajı kafalara yerleştirilmek istenmiştir.
Başka bir grup ise dinimiz İslam üzerinden, milliyetçiliğe ve dolayısıyla Türk Milliyetçiliğine saldırmıştır. İslam’ın ırkçılığa ve kavmiyetçiliğe karşı olduğu düşüncesiyle, dini her mekân ve ortam; Türk Milliyetçiliği aleyhine bir saldırı merkezi haline getirilmiştir.
Düşünebiliyor musunuz; kendisini İslamcı, liberal, sosyal demokrat, muhafazakâr, komünist, ihtilalcı, mikro milliyetçi, Kürtçü vs. olarak tanımlayan ne kadar adam varsa, hepsinin karşı olmakta birleştiği tek nokta “Türk Milliyetçiliği” düşmanlığıdır.
Bu sebeple karşılaştığınız bir kişiye “Türk Milliyetçisiyim” deme gafletine düşerseniz, onun suratının aldığı halden, sizin hakkınızda ne gibi bir kanaate sahip olduğunu çok rahatlıkla anlayabilirsiniz.
Bu bize göstermektedir ki; yapılan planlı propaganda sonucu, milliyetçilik ve Türk Milliyetçiliği kavramları üzerinde büyük bir tahribat yapılmış ve buna birilerinin de Türk Milliyetçiliği üzerinden geçinme arzusu eklenince, Türk halkının kafası iyice karışmıştır.
Günümüzde, hiç olmadığı kadar, milliyetçi olmaya, Türk Milliyetçilerine ve Türk Milliyetçiliği ideolojisine ihtiyacımız vardır. O halde bu kavramları yeniden tanımlamak, halkımızla bir araya getirerek barıştırmak ve de Türk Milliyetçiliğine düşman karanlık propaganda odaklarını yenmek gerekmektedir.
Türk Milliyetçiliği; milliyetini, dilini, örf ve adetlerini, kültürünü, sanatını vb. sevmek, inançlarına bağlı olmak ve bunları nesilden nesile güçlendirerek aktarmak suretiyle dünya hayatını yaşamak demektir.
Milliyetin ne olduğu ve millet kavramına nasıl ulaşıldığı apaçık bellidir. Aynı toprağa vatan diyen, acısı ve sevinci beraber, cefası ve sefası ortak, konuşunca anlaşan, cephede bayrağı ve namusu için hain mermiye baş uzatan, Allah’ı, peygamberi, kitabı bir ve diğerine saygılı insanlar topluluğu benim milliyetimi ifade eder. Bunu sevmekte milliyetçiliktir. Bunda da hiçbir yanlış yoktur.
Elbette ki; dünyamızda her bir şeyin adı olduğu gibi bu insan topluluğunun da bir adı vardır. Ve bunun adı da “Türk”tür.
Bunun neresi yanlıştır? Bunun neresi ırkçılık ve kavmiyetçilik, bunun neresi faşistliktir, bunun neresi kötülüktür, bunun neresi düşmanlıktır?
Bir Alman, Fransız, İngiliz, Rus, Bulgar, Musevi vs. kendi milletini nasıl seviyor ve bu bir kabahat olmuyorsa, benim bir Türk olarak milletimi sevmem nasıl suç oluyor da bu sebeple horlanıyorum? Anlamak mümkün değil!
Türk Milleti ve eğer ortalıkta kaldıysa Türk aydınları; mutlaka milliyetini ve milletini sevmek demek olan milliyetçiliği ve de Türk Milliyetçiliğini halkın anlayacağı bir şekilde yeniden tarif etmeli ve bir değer olan Türk Milliyetçiliğine milletçe sımsıkı sarılınmalıdır.
Çünkü Türk Milliyetçilerinin özü sevgidir, saygıdır, inançtır, imandır, vefadır, yüksek ahlaktır ve değerlerin yaşama geçiriliş şeklidir.
Türk Milliyetçiliği pınarının kaynağı olan yerde âlemlere rahmet olan Hz. Peygamber oturur ve etrafındaki halka da Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaş-ı Veli, Şaban-ı Veli, Mustafa Kemal Atatürk, Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Seyit Ahmet Arvasi bulunur ve ellerindeki temel rehber ise Kuran ve onun aydınlattığı ilimdir. Bu nedenle Kuran insana nasıl bakıyorsa, Türk Milliyetçileri de öyle bakmaktadır.
Hz. Ali diyor ki; “Soylar boylar, babaların anaların mensup oldukları soyla boyla değil, övülecek üstünlüklerledir.” Bizde adına “Türk” denilen milletin, Islama bayraktar olarak insanlığa yaptığı hizmetlerle övünen ve sırf bu yüzden insanlığı ve tabiî ki milliyetini de seven “Türk Milliyetçileriyiz”.
Öyleyse şimdi oyunları bozma, tuzakları imha etme zamanıdır. Bunu da kendilerini Türk Milletine anlatmayı ve onlarla fikri ve zikri birlikteliği başarmış “Türk Milliyetçileri” yapacaktır. Onları da anlamaya çalışmak bu necip millete düşer.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER