Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

MUKADDİME’DEN – 2

İbn-i Haldun’un Mukaddimesi’nden yaptığımız alıntıya bugün de devam edelim isterseniz. Dünkü bölümde aktardığımız “Genellikle zenginlik ve servete, başkalarına boyun eğip yalakalık edenlerin sahip olduğu” hakkındaki alıntımız oldukça ilgi gördü sizlerden. Yüzyıllar önce yapılan tespitlerin bugüne neredeyse birebir uyuyor olması hepimizi etkilemiş görünüyor.
Mukaddime’den devam ediyoruz:
“Bil ki kötü ve yerilmiş ahlaktan uzaklaşıp, üstün bir ahlak ve kişiliğe sahip olmak, ancak kişinin kendisinde bir kemal ve yeterlilik vehmetmesiyle ve insanların kendisinin ilim ve sanatına muhtaç olduğunu hissetmesiyle gerçekleşir.
Kuşatıcı ve derin bir ilme sahip olan alim, çok iyi yazan kâtip ve son derece belagatli şiirleri olan şair olmak gibi.. Kendi sanatını çok güzel icra eden herkes, insanların kendi yaptığı işe muhtaç olduğunu vehmeder ve bununla insanlara karşı bir üstünlük sağlamış olur.
Ataları içinde bir hükümdar, meşhur bir alim veya herhangi bir hususta mükemmel olan birinin bulunduğu kimseler de aynı vehme sahip olur.
Aynı şekilde görmüş geçirmiş bilgili ve tecrübeli kimseler de kendilerinde bir mükemmellik hisseder ve insanların kendilerine muhtaç olduğu vehmine kapılır.
Bu insanların makam sahiplerine ve kendilerinden üstün durumda olanlara boyun eğmedikleri ve yalakalık yapmadıkları görülür. Diğer insanları da -kendilerinin üstün olduğuna inandıkları için- küçük görürler.
Bu kimseler hükümdara bile yalakalık yapmazlar, bunu alçaklık ve zül olarak görürler. İnsanların kendileriyle olan ilişkilerinde, kendilerinde vehmettikleri üstünlüğe göre muamele etmesini beklerler.
Bu şekilde hareket etmeyenlere kin beslerler ve belki de bundan dolayı hüzün ve kedere boğulurlar.
Hak ettikleri saygı ve hürmeti gerekli kılmak için veya insanların bundan yüz çevirmesinden dolayı, daima büyük bir zorluk ve sıkıntıya katlanmak zorunda kalırlar.
Oysa bu insanlar, makam sahibi olmadıkları için kendilerini üstün görmek istemeleri insanların öfkelenmesine yol açar ve böylece insanların iyiliklerinden hiçbir pay elde edemezler.
Sonuçta, kendilerinden üstün durumda olanlara boyun eğmedikleri ve yalakalık yapmadıkları için makam sahibi olamadıkları gibi üstünlük taslamak suretiyle diğer insanları da öfkelendirdikleri için geçimleri zorlaşır, fakirlik ve zaruret içine düşerler veya biraz daha iyi durumda olurlar.
Bu yüzden insanlar arasında ‘marifette kemale eren, nasipten mahrum olur’ sözü meşhur olmuştur. Bunun anlamı, birinin marifette rızıklanmış olması, nasipleneceği payın yerine hesap edilir ve böylece dünyevi payı kesilir. ‘Bir şey için yaratılmış olana o şey kolaylaştırılır.’ Her şeyi takdir eden Allah’tır ve O’ndan başka Rab yoktur.”
***
İbn-i Haldun, sonrasında da şöyle diyor: “Bu kişilikte olanlar sebebiyle, devlet makamlarının çoğuna düşük seviyeli kimseler gelirken, yüksek seviyeli kimseler de bu makamlardan iner. Bunun sebebi, devlet, üstünlük ve hakimiyette en ileri noktaya ulaştığında, yönetim sadece hükümdarlık hanedanının eline geçer ve diğerleri yönetime ortak olmaktan ümitlerini keser. Bu yüzden hanedanın dışındaki insanlar, hükümdarın hakimiyeti altında ve sanki onun köleleriymiş gibi diğer makamlara gelmek için çalışırlar.”
***
Dünya milyon yaşında da olsa, insanlar yüzyıllardır yaşıyor da olsalar, temelde yer alan kurallar aynı. Fıtrat, Rabbimiz tarafından tayin edilmiş. Hal böyle iken yaşananlara şaşırmalı mıyız, üzülmeli miyiz, mücadele mi etmeliyiz, boş mu vermeliyiz karar vermek zor. Bu kararın gereği de fıtrat da gizli galiba…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti