Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

MÜNAFIKLAR AHLÂKEN EN DÜŞÜK İNSANLARDIR

Münafıkların ahlak bakımından ne kadar düşük insanlardır. Ama münâfıklar mü’minlere rastlayınca: “Biz de (sizin gibi) iman ettik.” derler. Fakat kendi şeytan (gibi olan yandaş)larıyla başbaşa kaldıklarında: “Şüphe yok ki biz (fikir ve ideolojide) sizinle beraberiz, biz sadece onlarla alay etmekteyiz “Bir de bunlar mü’minlere rastgeldikleri zaman genelde “âmennâ=inandık” derler ve ahlaksızlıklarıyla övünürler. Kıpti şecaatin arz ederken sirkatin söyler (Kıptı üstünlüğünü/faziletlerinin anlatırken hırsızlığını söyler) misalinde olduğu gibi münafıklar da şecaat (cesaret) arz ederken alaycı takımı olduklarını ve hainliklerini söylerler.
• İşte bu ve buna benzer ayetlerden anlıyoruz ki dini bir hükmü alaya ve hafife almak münafıklık alameti olup, insanı dinden çıkarır
Bakara 13. âyette de belirtildiği gibi münafıklar inananları sefih yani çaresiz, saf ve enayi sayarlar. Fakat ayette görüldüğü gibi Yüce Allah onlara: “Asıl siz sefihsiniz, enayisiniz” diyor.
İman etmediği halde iman ettim demek, dilin söylediğini kalp ile tasdik etmemektir. Onun içindir ki iman; dil ile ikrar değil kalp ile tasdiktir. Dil söyler kalp tasdik etmezse kişi Müslüman olmaz, münafık olur.
Biz münafığı Müslümanın yanında Müslüman, kâfirin yanında kâfir görünen insan olarak tanırız. Hâlbuki öyle değildir. Münafıklar iman etmedikleri gibi inananlarla alay eden, onları sefih, bayağı, enayi ve aşağı gören insanlardır. Münafıklar dâhil tüm kâfirlerin ortak özelliği Müslümanları sefih yaratıklar olarak görüp, aşağılamaları ve alaya almalarıdır.
Bakara 14. ayette şeytanla halvet olmak/gizlice baş başa kalmaktan söz ediliyor. Nefis şeytanın taşeronudur. Hal böyle olunca şeytan nefse vesvese verir ve onu tuğyana/isyana teşvik eder. Nefis şeytanla ve onun verdiği tuğyanla/isyanla baş başa kaldığı müddetçe “âmenû” iman ettim dese de gerçek anlamda iman etmez. İman ettik dedikten sonra bile şeytanla beraber olan nefsimiz yüzünden tuğyana/isyana düşeriz. Nitekim Hz. Âdem bu şekilde tuğyana/isyana düşmüş, şeytan Hz. Âdem’in nefsini bu yolla kandırmış ve yasak meyveden yedirmiştir.
Buna göre nifakta ve nifaka düşmede iki önemli nokta vardır, birincisi nefsin şeytanla gizli beraberliği, diğeri de tuğyan/isyandır. Şeytanın nefisle olan gizli beraberliğinin anahtarı vesvesedir. Nâs suresinde şeytanın insana musallat olma yollarından birisi olan vesveseden söz edilmektedir. Gerçek müminin gönlündeki vesvese ile mücadele eder. Gönlümüzde vesvese/şüphe varsa şeytan bize musallat oluyor, nefsimizle gizli anlaşma yapıyor, nefsimiz şeytana taşeronluk yapıyor demektir.
Tuğyana/isyana gelince âmenu/iman ettik dediğimiz halde tam anlamıyla Allah’a teslim olmuyorsak, tuğyan/isyan ediyoruz demektir.
“İşte onlar, hidayete (doğru yola) karşılık, (niyet ve tavırlarıyla kâfirler safında yer alıp) sapıklığı satın alan (tercih eden) kimselerdir ki onların (bu) alışverişi, kendilerine kâr sağlamadığı gibi doğru yolu da bulamadılar.” (Bakara 2: 16) [krş. 17: 7]
“Onların (münâfıkların) durumu (karanlık bir sahrada) bir ateş tutuştur(up aydınlan)mak isteyen kimse gibidir ki o (ateş yanıp da) çevresini aydınlatınca (faydalanmadılar), Allah da onların ışığını giderip kendilerini (yine) karanlıklar içinde, görmez (ve şaşkın) olarak bıraktı.” (Bakara 2: 17)
(İşte cehâlet ve küfür karanlığında iken, Allah’tan bir meşale olan Kur’an gelince, o aydınlatıcı olmasına rağmen faydalanmadılar. Allah da onların basiretlerini bağladı. Böylece yine dünya ve âhiret karanlığı içinde kaldılar ve kalmaya da devam edecekler.) (H. Tahsin Feyizli, Bakara suresi, Feyz’ül-Furkan)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER