Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

MÜNAFIKLAR İKİYÜZLÜ OLMAKLA İFTİHAT EDERLER

Münâfıklar zümresinin belli başlı vasıflarından biri de “Îmân edenlere rastladıklarında ‘İnandık’ derler. Şeytanlaşmış reisleri ve arkadaşlarıyla başbaşa kalınca da, ‘Aslında biz sizinle beraberiz; onlarla sadece alay ediyoruz’ derler.”(Bakara 2: 14) Yaptıkları bu iki yüzlülük ve ahlâksız davranışlarıyla iftihar ederlerdi.
Bu vasıflarını apaçık gösteren bir misali, bizzat reisleri olan Abdullah bin Übey göstermiştir. Bir gün avânesiyle sokağa çıkmışlardı. Ashab-ı Kiramdan bir kaç kişinin karşıdan gelmekte olduğunu görünce İbni Übey, “Bakınız ben bu gelenleri başınızdan nasıl savacağım” der. Yaklaştıkları zaman da, Hz. Ebû Bekir’in elini tutar: “Merhaba Benî Temim Efendisi, Resûlullahın mağarada arkadaşı olan, nefs ve malını Resûlullah uğrunda seve seve sarfetmiş bulunan Sıddık!” der.
Sonra Hz. Ömer’in elini tutar, “Merhaba Benî Adiyy Efendisi! Dininde kuvvetli, nefs ve malını Resûlullah uğrunda esirgememiş bulunan Hz. Faruk!” der.
Sonra Hz. Ali’nin elini tutar: “Merhaba Resûlullahın amcazâdesi, damadı, Resûlullahtan başka bütün Benî Haşim’in Efendisi” der.
Hz. Ali bu riyakârlığa dayanamayıp, “Abdullah! Allah’tan kork, münâfıklık etme! Çünkü münâfıklar Allah’ın en şerir mahlûklarıdır” der.
Bunun üzerine İbni Übey, “Ey Ebû’l-Hasan, benim hakkımda böyle mi söylüyorsun? Vallahi, bizim îmânımız sizin îmânınız gibi ve bizim tasdikimiz sizin tasdikiniz gibidir” deyip ayrılır.
Sonra Abdullah bin Übey arkadâşlarına dönerek, “Gördünüz mü nasıl yaparım? İşte siz de bunları görünce benim gibi yapınız” der. (Hamdi Yazır, Tefsir, 1/237-238)
Bir rivâyete göre, Bakara Sûresinin 14. âyeti bu hadise üzerine nazil olmuştur. (Hamdi Yazır, Tefsir, 1/238)
Münâfıklar, Müslümanların ibâdetlerine ve dinî hayatlarına ait bütün hususlara zahiren iştirak ederlerdi. Fakat el altından da entrika çevirmeye çalışırlardı. Dikkati çeken bir husustur ki, bu zümre küfrün icabı olan şeyleri göstermemeye gayret ederler ve zahirde Müslüman göründüklerinden İslâm cemaâtından tard olunmazlardı. Bu sebeple kâfir ve müşriklerden ziyade, bu dahili düşmanlara karşı İslâmın tesanüd ve umumî emniyetini muhafaza çok daha mühimdi. Çünkü, dahili düşmanın zararı daha şiddetli olur. Zira içteki düşman kuvveti dağıtır, cesareti azaltır. Hariçteki düşman ise, aksine tesanüd ve salâbeti artırır. Bu sebeple Kur’ân-ı Azimüşşan, münâfıklar üzerinde çokça durmuştur. Mü’min ve Müslümanların onlara karşı daima uyanık bulunmaları ve onların oyunlarına gelmemeleri hususunda bir çok ikazlar yapılmıştır.
Cenâb-ı Hakkın bildirmesiyle, Resûl-i Ekrem Efendimiz onları tanıyordu ve bazı Sahabîlere de bildiriyordu. Fakat umuma açıklamıyordu. Kabahatlerini da açıktan açığa yüzlerine vurmuyordu. İslâmın ve Müslümanların menfaatine bu daha uygundu. Ayrıca Peygamberimiz (s.a.v.)in bu tarz davranmasında göz önünde tuttuğu mühim bir husus daha vardı. O da; onların işledikleri kötülüklerden, fesat ve nifak hareketlerinden tedricen vazgeçmeleri ihtimali idi. Çünkü bazen kötülük açığa vurulmazsa, zamanla ortadan kalkması ihtimâli vardır. Fakat teşhir edildiği takdirde, kötülüğü yapan kimsenin hiddetini tahrik eder. Fenalığı daha da fazla yapmasına sebep olur. (Bediüzzaman Said Nursî, İşârâtü’l-İcâz, s.35)
Bütün bu sebeplerden, Peygamber Efendimiz, Kur’ân’ın bu hususta ortaya koyduğu, münâfıkların vasıflarından bahsedip, şahıslarını tayin etmeme tarzını tatbik ediyordu.
Resûl-i Ekrem Efendimizin münâfıkları açığa vurmayıp, onlara dünyada Müslümanlar gibi muâmelede bulunup, İslâm cemaati haricinde tutulmasında şu hususları göz önünde bulundurmuş olduğu söylenebilir:
1) İslâm muhitinde ve İslâmî hükümler altında büyüyecek olan evlâtlarından, ciddî mü’minlerin yetişmesine imkân bırakmak.
2) Onların, kalben inanmadıkları İlâhi hükümleri zahiren yaşamak suretiyle duydukları mânevi sıkıntı ile baş başa bırakmak ve bundan pişman olup halis mü’minler safına geçmelerini temin edebilmek. (Hamdi Yazır, Tefsir, 1/241)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti