Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

MÜNAFIKLARIN HZ. AİŞE VALİDEMİZE İFTİRA ATMALARI

Münafıkların Resûlullah’a ve müminlere yaptıkları en büyük komplolardan biri de Hz. Âişe validemize çirkin iftirada bunmalarıydı. Hz. Peygamber, savaşa çıktıkları zaman, yanına eşlerinden birisini de alırdı. Ve bunu da kur’a ile belirlerdi. Benî Müstalik gazvesine çıkıldığında ise kur’a Hz. Âişe’ye çıkmıştı. Sefer dönüşünde ordu bir yerde konaklamış ve gece yarısından sonra yola koyulmuştu. İhtiyacından dolayı karargâhtan biraz uzaklaşan Hz. Âişe, döndüğünde boynundaki gerdanlığı unut¬tuğunu gördü. Tekrar geldiği yere giderek gerdanlığını buldu ve hemen ordunun bulunduğu yere geldi. Ancak o geldiğinde ordu yerinden hareket etmişti. Nasıl olsa gelir, beni alırlar düşüncesiyle oturup beklemeye koyuldu. Ordunun içerisinde, karargâhın terkinden sonra, geriye kalanları toplamakla vazifeli kimseler vardı. Bu gazvedeki görevli ise Saffan İbn Muattal adındaki sahabî idi. Bu şahıs bu görevle eski yerine dönünce orada oturan birini gördü. Yanına gelerek onu deveye bindirmiş ve öğle vaktine doğru orduya arkadan yetişmişlerdi.
Ancak böylesine basit bir olayı fırsat bilen münafıklar, bunu kendi emelleri doğrultusunda kullanmak istediler. Hz. Âişe’nin ordudan geri kalmasını, sonra da Saffan ile beraber arkadan gelmesini kötüye yorumlayarak bunu her tarafta yaymaya başladılar. Toplum bu olayla çalkalanıp durdu. Hatta bazı müslümanları da buna inandırmada başarılı oldular. Hz. Peygamber son derece üzgündü. İş, içinden çıkamaz bir duruma gelmişti. Ve sonunda Cenâb-ı Hakk, vahiyle bu olayın gerçek yüzünü ortaya koyarak münafıkların bu konudaki planlarını açığa çıkardı.
Peygamber Efendimizin bu zümreye gösterdiği bir başka tavır da, onların nerede olursa olsun Müslümanlardan ayrı olarak bir araya gelmelerine mâni olmaktı. Bu da, onların müşterek bazı fikirleri geliştirmelerine imkân vermemek gayesine mâtuftu.
Mescid-i Dırar’ın yıktırılması, buna güzel bir örnektir. Onlar, bu mescidi aslında içinde ibadet etmek için değil, İslâm cemaatinin aleyhinde bazı fikirlerin geliştirilmesi, bazı planların serbestçe kurulması için inşâ etmişlerdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz bu gayelerini bildiği için, derhal yıktırılmasını emretmişti. Emir, ânında yerine getirilmişti.
Hülâsa olarak denebilir ki: Peygamber Efendimiz, münâfıklar zümresine karşı takip ettiği müsamaha ve ihtiyat esasına dayanan siyasetinin meyvelerini aldı. Bu tarz davranışı sayesinde, onların İslâm cemadatından koparak, müşriklerin safına iltihaklarına mani oldu. Müslümanların birliğini korudu. Onların da teşkilâtlanarak, Müslümanlara karşı başkaldırmalarını önledi. (Nihat Yakın; Atatürk Üniv. İlâhiyat Fak. Öğretim Üyesi)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER