Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

NAMAZI HUŞÛ VE HUDÛ İLE KILMAK (I)

Muharrem Günay 10 Mayıs 2010 Pazartesi 03:00:00
  Cenâb-ı Hak, Kur’an’da huşû ile namaz kılmamızı istemekte ve şöyle buyurmaktadır:
“Namazlara ve orta namaza devam edin ve Allah’ın huzuruna huşû ve hudû ile boyun eğerek durun.” (Bakara/238)
Bazı İslâm Alimleri hudû zahiri eğilmek, huşû ise manevi ve ruhi eğilmedir demişlerdir. Bazıları ise, huşû azalarla hudû kalple olur demişlerdir
“Namazlarını huşû ile kılan mü’minler kurtuluşa ermişlerdir.” (Mü’minun/1-2)
Namaz huşû ile kılınmalıdır, huşû namazın sırrı ve ruhudur. Bir hadis-i şerifte: “Kişinin kalbi bedeniyle beraber namazda hazır olmadıkça Allah o namaza bakmaz“ buyruluyor. Namazda her uzvun tevazu göstermesi ve kalbin de Allahü Teâlâ’dan korku üzere olması gerekir.
Bir hadis-i şerifte: “Kişiye namazdan yazılacak ecir, kalp huzurundan başkası değildir” (İhya 1/160) buyruluyor. Diğer bir hadis-i şerifte: “Kulun namazdan elde edeceği şey, sadece (namazda oluşunun) şuurunda olduğu anların sevabıdır” buyruldu.
— Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Namazın davetiyesi olan ezan sesini duyduğun zaman ona icabet et. Huzur ve sükûn içinde namaza koş. Safın arasında boşluk olduğunda takdirde orayı doldur. Şayet yer yoksa saftaki din kardeşlerini rahatsız etme. Namazda okurken kulakların işitecek kadar sesini çıkar. Yanındakilere (sesini yükselterek) eziyet etme. Sanki hemen dünyadan ayrılacak ve ilgisini kesecek olan bir kimsenin huşu ve korku içerisinde kılağacı namaz gibi namaz kıl.” (Enes. İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir, Aydın Yayınevi: 1/712)
— Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Biriniz namaz kıldığı zaman, bir daha namaza dönmeyeceğini zanneden, öleceğine kanaat getiren, son olarak namazını korku ve huzur içerisinde kılan kişi gibi namaz kılınız.” (Ümmü Seleme. İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir, Aydın Yayınevi: 1/712)
—Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Takva ile kılınan iki rekâtlı namaz, Allah’tan hakkıyla korkmayanların kılacağı bin rekâtlı namazlardan daha hayırlı ve üstündür.” (Deylemi. İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir, Aydın Yayınevi: 1/724)
Korku imanın alametlerindendir. Mümin devamlı olarak Allah’tan korkmalı ve kendisini korku ile ümid arasında bulundurmalıdır.
Bu bilgiler, sadece namaza mahsus değildir. Bu sırra binaen rivayet edildiğine göre selef-i sâlihînden bir zat Allah´tan utanıp korktuğu için kırk sene başını kaldırıp göklere bakmamıştır.
Rebî b. Hayseme başını ziyadesiyle önüne eğdiği ve gözlerini kapattığı için, bazı kimseler onun kör olduğunu zannederlerdi. Rebî yirmi yıl boyunca İbn Mes´ud´un evine gidip gelmiştir. İbn Mes´ud´un cariyesi, Rebî´yi gördüğü zaman efendisine koşar ve ´Kör dostun geldi´ derdi. İbn Mes´ud da cariyesinin bu sözüne gülerdi. Cariye kapıyı çalan Rebî´yi daima başı eğik ve gözü kapalı olarak görürdü. İbn Mes´ud, Rebî´ye her baktığında “Ey Rasûlüm! İtaatkâr ve mütevazı olanları cennetle müjdele!” (Hac/34) ayetini okuyarak “Allah´a yemin ederim ki eğer Allah Rasûlü seni görseydi, sevinirdi” derdi. Başka bir rivayette “Seni severdi”, diğer bir rivayette “Gülerdi” şeklinde gelmiştir.
Rebî, bir gün İbn Mes´ud´la birlikte demirciler çarşısından geçiyordu, Demirci körüklerinin üfürdüğü, kıvılcımlar saçan ateşi görünce içten gelen bir nâra atarak düşüp bayıldı. İbn Mes´ud (r.a) namaz zamanına kadar onun başucunda oturdu. Fakat Rebî bir türlü ayılmadı. İbn Mes´ud daha sonra onu sırtlayarak evine götürdü, fakat o ertesi gün aynı saata kadar ayılmadı ve bu arada beş vakit namazı da kaçırdı. Onun başı ucunda oturan İbn Mes´ud (r.a) “Allah´a yemin ederim ki işte korku diye buna denir” buyurmuştur.
Rebî şöyle demiştir: ´Hangi namaza durmuşsam, mutlaka kendi diyeceklerimi ve bana denilecek olanları düşünmüş ve bu sahada tefekküre dalmışımdır.
Bu tür kimselerden biri de Amr b. Abdullah´tır. (Zübeyr b. Avvam´ın torunu ve Abdullah b. Zübeyr´in oğludur.) Bu zat namaza durduğu zaman, kızı ara sıra def çalar; kadınlar da ev dâhilinde istedikleri gibi, yüksek sesle konuşurlardı. Fakat o bunları ne duyar ve ne de konuştuklarını anlardı. Günün birinde kendisine “Namaz dâhilinde nefsin sana bir şey söylüyor mu?” diye soruldu. “Evet; bana, Allah´ın huzurunda bulunduğumu ve yarın iki evden (cennet ve cehennemden) birine gideceğimi söylüyor” ce-vabını verdi.
Yine bir gün kendisine şöyle sorulmuştu: “Bizim namaz içinde hissettiğimiz dünya hadi-selerini duyuyor musunuz?” Buna şöyle cevap verdi: “Bedenime mızrakların saplanması, bana sizin namaz içinde hissettiğiniz dünya hâdiselerini duymaktan daha sevimli gelir.”
(Devamı yarın)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti