Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

NİZÂMÜLMÜLK’ÜN AYAKTA KARŞILADIĞI BİLGİN – Kocatepe Gazetesi

Agah Bıyıkoğlu 9 Nisan 2014 Çarşamba 03:00:00
  Selçuklu Devleti’nin ünlü bir veziri olduğunu biraz mürekkep yalamış hemen herkes bilir Nizâmülmülk’ün. 1064 yılında Sultan Alparslan’ın veziri olduğu günden, 1092 yılında Alamut Kalesi Şeyhi ünlü Hasan Sabbah’ın bir fedâisi tarafından katledildiği güne kadar yani yirmi sekiz yıl Selçuklu Devletine tam bir dirâyet ve adâletle hizmet etmiş bilgili, faziletli, şâir ve yazarlık yönleri de bulunan güngörmüş bir devlet adamıydı Nizâmülmülk. Sultan Alparslan’nın kalesini fethettiği Berzemli Yusuf tarafından hançerlenmesi ve vefatı üzerine sultanın oğlu daha on yedi on sekizinde bulunan Melikşah’ın yanında devlet yönetimine devam etmiştir.
Türkler’in İslâmiyet dairesine yeni yeni ve kitleler hâlinde girdiği yıllardır bu yıllar, iktidar ve taht kavgalarının, kardeş kavgalarının acımasızca sürdüğü yıllardır bu yıllar, Bağdat’ta hüküm süren halifelerinin, Mısır’da hüküm süren Fâtimî halifeleriyle “halifelik” kavgalarının sürdüğü ve bu kavgaların binlerce Müslümanın canına malına mâl olan olaylara tanıklık eden yıllar… Yetmiş dört yıllık yaşamının yaklaşık kırk yılını bu olayların içinde geçiren bir Selçuklu veziri. Nizâmülmülk.
Ünlü İtalyan düşünürü ve “iftirâ çamurunu at, yapışmazsa izi kalır” sözünün sahibi Makyavel’in “Prens” yahut “Hükümdar” adlarıyla dilimize çevrilen ünlü “siyâsetnâme”sinden yaklaşık beş yüz yıl önce yazmıştır “Siyâsetnâme”yi, Farsça olarak… Bizim “Kutadgu Bilik”’in Yusuf Has Hâcip tarafından yazıldığı yıllarda… Bilindiği üzere bu kitaplar, devletin o çağlarda nasıl yönetilmesine dâir bilgiler verirler…
Riyâdan, ikiyüzlülükten nefret eder, övgüden de hiç hoşlanmazdı Nizâmülmülk. Devrin din bilginlerinden Ebul-Kasım Kuşeyrî ile imam Ebul- Meâli Cüveynî’yi ayakta karşılar, sohbet ederdi onlarla. Devrin ünlü din bilginlerinden Ebu Ali Farmazî’yi de ayakta karşılar ancak kendi makamına oturtur, kendisi de önüne oturmayı yeğlerdi bu bilginin. Vezirin bu davranışı çevrede merak konusu olmuştu elbet.
“Ey kudretli vezir, bu bilginlere neden farklı davranırsın?” diyenlere şöyle dedi ünlü vezir:
“İlk iki zât benim bilgili ve cömert olduğumu söylerler, överlerler beni fazlasıyla… İnsanım ve bu övgüler beni memnun ediyor, gurura ve kibire kapılıyorum, sonradan da niye bu hevese kapılıyorum diye üzülüyorum; oysa Farmazî benim eksikliklerimi hatalarımı, yanlışlarımı ve haksızlıklarımı söyler yüzüme karşı. Benim gurura kibire kapılmamı önler bu sözler. İslam ise alçak gönüllü olmayı, tevâzuyu emreder. Devlet idâresi kendini beğenmişleri hoş görmez”
Nizâmülmülk’lerin torunları olduğumuzu unutmayalım…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER