14 Ocak 2015 Çarşamba 02:00:00
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de:
“Vemâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemin “ (Enbiyâ/ 107) “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” buyuruyor. Bütün mevcudat Sevgili Peygamberimizin nurundan yaratıldığı için O âlemlere rahmet ve hayat vermiştir. Kâinat varlığını ona borçludur. O’nun için Cenâbı Hak, “ Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım” buyurmuştur.
O Aziz Ve Seyyidül Mürselindir
Sevgili Peygamberimiz her zaman ve mekan da azizdir. O’nun şeref ve faziletinin Allah katında hududu yoktur. O’ki yaratılmışların en güzeli, en hayırlısı, Allah’ın habibi-sevgilisi, dostu, bütün peygamberlerin seyidi-efendisidir. Allah’ü Teâpla Tevbe suresi 128. Ayette şöyle buyuruyor:
“Legad cêeküm rasûlün min enfüsüküm azîzün…” “Andolsun içinizden size aziz bir peygamber gelmiştir.” (Tevbe/128)
Yine sevgili Peygamberimiz bir başka ayette bütün alemleri nurlandıran bir kandil olarak vasıflandırılıyor:
“Yâ eyyühennebiyyü innâ erselnâke şâhiden ve mübeşşirân ve nezîran. Ve dâiyen ilallâhi bi iznihî ve sirâcen münîrâ… (Ahzap suresi/ 45-46) “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir uyarıcı, Allah’ın izniyle Allah’a çağıran ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.”
Allah Onu Kendi Suretinde Yarattı
“Halagallâhü âdeme alâ sûretihi“, “Allah Âdem’i kendi suretinde yarattı.” (Buhari) hadisinin de muhatabı yine sevgili Peygamberimizdir.
Sevgili Peygamberimiz Kameri aylara göre, Rebiü’l-evvel ayının 12. gününe rastlayan Miladi takvime göre 20 Nisan 571 günü dünyaya geldi.
Tarihçilere göre O’nun doğduğu gece dünyada bir takım olağanüstü olaylar gerçekleşmiştir. O’nun doğduğu gece, İran Kisrası’nın sarayındaki 14 sütun yıkılmış, Mecusilerin binlerce yıldır sönmeyen ateşleri sönmüş, Büyük Sava Gölü kurumuş, Kabe’nin içinde bulunan 360 put yerlere yuvarlanmıştır.
Ancak gerçek şudur ki, yıkılan Kisra’nın sarayı değil, küfrün binasıydı. Sönen Mecusilerin ateşi değil tüm dünyadaki küfrün ateşi idi. Kuruyan Sava gölü değil putperestliğin tahakkümü, Zerdüştlüğün kuvveti, Hıristiyanlığın üstünlüğü idi.
Peygamberimizin dünyaya teşrif ettiği 6.yüzyılda dünya, en huzursuz ve çalkantılı çağlarından birisini yaşıyordu. Hiçbir yerde huzur ve sükûn kalmamış, tüm dünyada kan ve gözyaşı akmaktaydı. İnsanlık bunalmıştı. Kendisini kurtaracak yeni bir önder bekliyordu. İşte Sevgili Peygamberimiz böyle bir ortamda doğmuş ve bütün beklentilere cevap vermek üzere dünyaya teşrif etmişti.
İnsanlar; asiller, köylüler, köleler diye sınıflara ayrılmış, kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor, kadınlar bir eşya gibi alınıp satılıyordu. Her yerde güçlüler zayıfları eziyor, hak ve hukuka riayet edilmiyordu.
O devirde, insanlık din ve ahlak bakımından perişan bir durumda olup, insanların bir kısmı ateşe, bir kısmı ise güneşe yıldızlara tapıyor, bir kısmı da kendi elleriyle yaptıkları ağaçtan, Taştan putlara tapıyordu. Allah’ın gönderdiği Semavi-Hak dinlerin ve kitapların asılları insanlar tarafından bozulmuştu. İşte böyle bir zamanda Cenâb-ı Hak Sevgili Peygamberimizi bütün bu olumsuzluklara son vermek üzere alemlere rahmet ve bereket olarak gönderdi.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de:
“Vemâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemin “ (Enbiyâ/ 107) “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” buyuruyor. Bütün mevcudat Sevgili Peygamberimizin nurundan yaratıldığı için O âlemlere rahmet ve hayat vermiştir. Kâinat varlığını ona borçludur. O’nun için Cenâbı Hak, “ Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım” buyurmuştur.
O Aziz Ve Seyyidül Mürselindir
Sevgili Peygamberimiz her zaman ve mekan da azizdir. O’nun şeref ve faziletinin Allah katında hududu yoktur. O’ki yaratılmışların en güzeli, en hayırlısı, Allah’ın habibi-sevgilisi, dostu, bütün peygamberlerin seyidi-efendisidir. Allah’ü Teâpla Tevbe suresi 128. Ayette şöyle buyuruyor:
“Legad cêeküm rasûlün min enfüsüküm azîzün…” “Andolsun içinizden size aziz bir peygamber gelmiştir.” (Tevbe/128)
Yine sevgili Peygamberimiz bir başka ayette bütün alemleri nurlandıran bir kandil olarak vasıflandırılıyor:
“Yâ eyyühennebiyyü innâ erselnâke şâhiden ve mübeşşirân ve nezîran. Ve dâiyen ilallâhi bi iznihî ve sirâcen münîrâ… (Ahzap suresi/ 45-46) “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir uyarıcı, Allah’ın izniyle Allah’a çağıran ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.”
Allah Onu Kendi Suretinde Yarattı
“Halagallâhü âdeme alâ sûretihi“, “Allah Âdem’i kendi suretinde yarattı.” (Buhari) hadisinin de muhatabı yine sevgili Peygamberimizdir.
Sevgili Peygamberimiz Kameri aylara göre, Rebiü’l-evvel ayının 12. gününe rastlayan Miladi takvime göre 20 Nisan 571 günü dünyaya geldi.
Tarihçilere göre O’nun doğduğu gece dünyada bir takım olağanüstü olaylar gerçekleşmiştir. O’nun doğduğu gece, İran Kisrası’nın sarayındaki 14 sütun yıkılmış, Mecusilerin binlerce yıldır sönmeyen ateşleri sönmüş, Büyük Sava Gölü kurumuş, Kabe’nin içinde bulunan 360 put yerlere yuvarlanmıştır.
Ancak gerçek şudur ki, yıkılan Kisra’nın sarayı değil, küfrün binasıydı. Sönen Mecusilerin ateşi değil tüm dünyadaki küfrün ateşi idi. Kuruyan Sava gölü değil putperestliğin tahakkümü, Zerdüştlüğün kuvveti, Hıristiyanlığın üstünlüğü idi.
Peygamberimizin dünyaya teşrif ettiği 6.yüzyılda dünya, en huzursuz ve çalkantılı çağlarından birisini yaşıyordu. Hiçbir yerde huzur ve sükûn kalmamış, tüm dünyada kan ve gözyaşı akmaktaydı. İnsanlık bunalmıştı. Kendisini kurtaracak yeni bir önder bekliyordu. İşte Sevgili Peygamberimiz böyle bir ortamda doğmuş ve bütün beklentilere cevap vermek üzere dünyaya teşrif etmişti.
İnsanlar; asiller, köylüler, köleler diye sınıflara ayrılmış, kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor, kadınlar bir eşya gibi alınıp satılıyordu. Her yerde güçlüler zayıfları eziyor, hak ve hukuka riayet edilmiyordu.
O devirde, insanlık din ve ahlak bakımından perişan bir durumda olup, insanların bir kısmı ateşe, bir kısmı ise güneşe yıldızlara tapıyor, bir kısmı da kendi elleriyle yaptıkları ağaçtan, Taştan putlara tapıyordu. Allah’ın gönderdiği Semavi-Hak dinlerin ve kitapların asılları insanlar tarafından bozulmuştu. İşte böyle bir zamanda Cenâb-ı Hak Sevgili Peygamberimizi bütün bu olumsuzluklara son vermek üzere alemlere rahmet ve bereket olarak gönderdi.