Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

Öğretmek

Bugün Öğretmenler Günü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e Başöğretmen sıfatının verilişinin ve aynı zamanda Soyadı kanunu ile Atatürk so-yadını almasının yıldönümünü yaşıyoruz.
Eğitim camiasında yaşanan “tıknefesliğin” çareleri aranırken Hükümet tarafından “FATİH” adı verilen bir proje hayata geçiriliyor. İsminin büyüklüğünü hak etmesini dilediğimiz bu proje, binlerce sınıfta elektronik eğitimin temelini oluşturacakmış. Binlerce sınıfta öğrenciler ve öğretmenler tebeşir tozundan kurtulacak, sınıflar “akıllı tahtalarla”, bilgisayarlarla donatılacakmış.
Gerçekten geç kalmış bir çalışma. Öyle ki, bu geç kalınmışlığı veliler ve okul yönetimleri kendileri aşmaya çalışıyorlardı bildiğimiz kadarıyla. Hemen hemen tüm okullarda sınıflar için bilgisayar alınıyor, durumu daha iyi olan bölgelerde sınıfların akıllı tahtalarla donatılması için kampanyalar başlatılıyordu. Bu kampanyaların sponsorluğunu öğrenci velileri üstleniyorlardı. Tabi bir çok tartışma ile birlikte.
“Allah devlete zeval vermesin. Çocuklarımızın okul kitaplarını devlet veriyor” diye dua eden veliler, “Kitap parasından kurtulduk ama, şu yardımcı kitaplara ödediğimiz paralarla çocuğumuzun kitaplarını biz de alırdık” diye dert yanarken kucaklarında yeni sürprizler buluyorlardı. “Haydi sınıfımıza bilgisayar ve projeksiyon cihazı alalım, çocuklarımızın geleceği için eğitimi için bir adım daha ilerleyelim” diyerek başlanan yolun sonu, “Yarın sınıfımıza akıllı tahta tanıtımı için firma yetkilileri gelecek” cümlelerine dayanı-yordu.
Kimi sınıflarda akıllı tahtaya geçiş sağlanırken, kimilerinde de bu geçişin sancıları sürüyordu.
Yanlış anlaşılmasın, biz ne bilgisayar, ne projeksiyon cihazı, ne de akıllı tahta alınmasına karşı değiliz. Elbette ki verilen paralar, alınan cihazlar kaliteli eğitim için. Bizim anlam veremediğimiz kitapları bedava veren devletin velilere başka cephelerden yüklenmesi idi. Bir de hemen hemen her sınıf tarafından para toplanıp bu cihazların alınmasına bir anlam veremiyorduk. Öyle ya, her sınıf yeni cihazlar alıyorsa, okulu bitiren sınıfların cihazları tavan arasına mı kaldırılıyordu?
İşte bizim de kafamıza takılan bu sorular pek çok kişinin kafasına takılıyor olmalı ki, devlet FATİH projesi ile duruma el attı. Artık bilgisayar için, projeksiyon cihazı için, akıllı tahta için veli-lerden sponsorluk istenmeyecek. Okulların bu ihtiyaçlarını da, ders kitaplarını karşıladığı gibi devlet karşılayacak. Yani öğrenci velisi devlete eğitim için vergisini verip, bir de bunun üstüne sınıfta hizmet için para toplamayacak. Anlatılanlardan bizim anladığımız bu. İnşallah anladığımız gibidir durum. Yoksa öğretmenle ya da okul yöneticisiyle veliyi karşı karşıya getiren bu “para” işleri daha çok tartışılır.
Eğitimdeki kalite için teknolojik adımlar atılmaktadır. En azından devlet büyüklerimiz böyle olduğunu söylüyorlar. Peki ya insani adımlar? Onlarla ilgili gerekli adımları da atıyor muyuz dersiniz. Öğretmen adaylarının sınav sorularını çaldığı ülkemizde binlerce atama bekleyen öğretmen olduğu gibi binlerce de öğretmen ihtiyacı olduğu gerçeği nasıl izah edilmeli ki?
Bunları söylerken önce dopa doğru insan olup, sonra öğretmen olan saygıdeğer kimseleri ayrı tutmak gerekiyor.
Bakın Hazreti Ali ne diyor; “Kim bir işte halka öncü olursa, başkasını terbiyeye kalkmadan önce kendisini terbiye etmeli, bu terbiye diliyle öğüt vermeden önce huyuyla öğüt vermek şeklinde olmalı… Nefsine öğretmen olup kendisini terbiye eden kişi, insanlara öğretmenlik edip onları terbiye edenden daha fazla ululanmaya layıktır…”
Allah, dilinden önce huyuyla öğüt veren, hem nefsini terbiye eden, hem insanları terbiye eden öğretmenlerin sayısını artırır inşallah…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER