Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

OSMANLI EDEBİ VE NEZAKETİ DÜNYACA MEŞHURDUR

Osmanlı’da “Kardeşlik” en belirleyici öğe idi. Bu yüzden insanlar arasında kıyasıya bir rekabet oluşmaz, en azından rekabet, kırıcı ve incitici boyutlara ulaşmazdı. Osmanlı edebi ve nezaketi dünyaca meşhurdur. İslam’la yoğrulan yürekler bugünkü halimizle mukayese edilemeyecek kadar duyarlıydı. “Tevazu” ve “doğallık” sıradan meziyetler sayılırdı. Hayata “Alçakgönüllülük” ve “yardımseverlik” hâkimdi. “Küstahlık” nedir bilinmez, büyüklerin sözü kesilmez, bilgiçlik taslanmaz, ar, namus ve hayâ gibi kutsallar es geçilmezdi. Kadınlara karşı dinamiklerini imandan alan derin bir hürmet beslenirdi. Erkek ve kadın arasında mutlak surette bir mesafe vardı. Bunun belirleyicisi “Zinaya yaklaşmayın” mealindeki âyetti. Sokakta karşılaşılan kadına asla dik dik bakılmaz, derhal başlar öne inerdi. Kadının sokakta rahatça yürümesi için, erkekler kendilerini hafif alargaya çekerler, kadına yol verirlerdi. (Sonra nasıl olduysa bu durum tersine döndü: Köylerde kadınlar erkeklere yol vermek için kenara çekilip çömelmeye başladılar). Her kadın toplumsal edebin bir gereği olarak anne, teyze, hâlâ ve bacı olarak görülürdü. Onları rahatsız edecek en küçük davranışta bile bulunulmaz, bulunanı toplum müthiş yadırgar, büyükler derhal müdahale ederlerdi. Lady Craven erkeklerin kadınlara karşı saygısını “aşırı” bile bulduğunu hayretler içinde şöyle dile getiriyor:
“Türklerin kadınlara karşı olan muameleleri bütün milletlere örnek olmalıdır. Meselâ bir erkek ağır bir suçtan dolayı idam edilip bütün mal varlığına el konsa bile karısına ve çocuklarına gayet iyi muamele edilir. Kadınların mücevherlerine dokunulmaz. Çocuklar devlet himayesine alınıp bırakılır.” (Zamanın Avrupa’sında idam edilen erkeğin tüm mal varlığı ile birlikte yakınlarının takılarına da el konulurdu).
Osmanlı toplumunda “Nemelazımcılık” yoktu. En azından bu kadar yaygın bir hastalık değildi. Tüm toplum, kaynağı din olan geleneklerin bekçisiydi… Bunların bozulmaması için herkes üzerine düşeni yapar, bir bakıma her vatandaş “gönüllü polis” gibi çalışır, herkes “vatandaşlık” sorumluluğunu yerine getirirdi. O kadar ki, mahalle kabadayıları bile, toplumsal düzene bekçilik ederlerdi.
Osmanlı toplum hayatı konusunda Avrupalı gezginlerin sayısız tespitleri olmuştur. Bunlardan Guer şöyle diyor: “Türklerin pek mükemmel görgü kuralları vardır. Hepsine can-ı gönülden riâyet ederler. Birbirleriyle karşılaştıklarında sağ ellerini göğüslerine götürmek suretiyle selâmlaşırlar. Muhataplarına, müjdeleyici bir surette, yani rütbe ve mevkilerine göre paşa, ağabey ve sultan gibi vasıflarıyla hitap ederler.” (Bahadıroğlu, 2011, s. 15-16)
Yabancı gezgin ve gözlemcilerin, Osmanlı insanının nezaket, nezafet, temizlik, görgü, incelik ve insan ilişkilerine dair tespitlerini aktarmaya bugün de devam ediyoruz… Meşhur Fransız gezgin Brayer şunları söylüyor:
“Türk halkının üstü-başı çok temizdir. Hâl ve tavırlarında büyük bir asalet, yüzlerinde tatlı bir sükûnet ve nezaket vardır! Konuştukları dil hoş ve ahenklidir… Sohbet edenlerin ifadeleri veciz, telaffuzları ter temizdir! Tebessümlerine incelik, el hareketlerine zarafet ve sadelik hâkimdir… Brayer, hayranlıkla devam ediyor:
“Yabancıları en çok hayrette bırakan şey, bir kaçının birden konuşmayıp, yalnız birinin söz söylemesidir. Konuşan, umumiyetle sözünü kısa tutar. Dinleyen de, söz bitene kadar sabreder. Birbirlerine karşı fikirlerini hürmetle savunurlar. Söylenen sözlerde herhangi bir fenalık, koğuculuk, iftirâ gibi kötülükler ve edebe aykırı lâubâlilikler yoktur.” Sözü Avrupa’da eşine rastlanmayan bir konuya getiriyor: “Yaşlı ve büyüklere karşı hürmetle onların hakkına riayet, hayal edilemeyecek bir nezâket içindedir. Diyebilirim ki Osmanlıların ahlâkî hayran olmamak elde değildir.”

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER