Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

OSMANLI SULTANLARININ HEDEFİ İSTANBUL – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 28 Mayıs 2016 Cumartesi 13:53:55
 

Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi’den itibaren bütün Osmanlı Sultanlarının hedefi İstanbul olmuş ve bütün Osmanlı padişahı bu şerefe nâil olmak için can atmışlardır. Fatih’e kadar bu şeref hiç birisine nasip olmamıştır. Çünkü her defasında Bizans’a Avrupa’dan yardım geliyordu. Bunun için yardım yollarını kesmek gerekiyordu. Aslında İstanbul’un muhasarası, Osmanlı Gazilerinin 1356 yılında bir sal ile Çanakkale boğazından geçip Rumeli’ye ayak basmalarıyla başlamıştır.
Fransız Akademi âzâlarından tarihçi Grousset bu noktayı görebilmiş olduğu içindir ki şöyle der:
“Osmanlı fütûhatında hiçbir şey zamansız yapılmamış ve fetihler tesadüfe bırakılmamıştır. Anadolu’ya ilk geldikleri tarih noktasından itibaren Türkler, İstanbul’un fethine niyetlenmişlerdi. Ne var ki, her muhasarada şehrin Batı yardımı ile kurtarıldığını iyi bellemişlerdi. O halde öncelikle yardım yollarını kesmek ve oralara hâkim olmak şarttı. Osmanlı’nın Rumeli’ye sıçrayışından itibaren Niğbolu, Varna ve Kosova meydan savaşları bu sebeple bir strateji dehasının mühürleri gibidir. Osmanlı bir taraftan Gelibolu ile Akdeniz’den gelecek özellikle Ceneviz donanmasının yolunu kapatırken, Avrupa yardım ordularının geçiş coğrafyasına da kilit vurmasını bilmişti. İstanbul aslında Kosova savaşı ile tam bir muhasara altına alınmıştı. Fatih, İç Kale’yi kuşatmış ve yüz yıllık niyetleri gerçekleştirmişti.”(İlhan Bardakçı, Tarih ve Medeniyet Dergisi, sayfa 11, sayı 3, Mayıs 1994)
Aydınlar-Münevverler ve Ermişler Devleti Osmanlı
İslâm öncesi dönemlerde mertliğin, cesaretin, kahramanlığın ve cömertliğin sembolü olan Alpler, İslâmiyet’in, Allah yolunda cihadı kutsal ve mübarek sayması düşüncesi ile birlikte, Alp erenler ve Derviş Gaziler olarak yeniden tarih sahnesine çıkmışlar Nizâm-ı âlem ve İ’lâyı kelimetullah  için Allah yolunda gazaya devam etmişlerdir. Öte yandan Türkistan’dan gelen, dervişler, şeyhler, babalar, dedeler, İslâm âlimleri Selçuklu ve Osmanlı Türkiyesi’nde bir münevverler, aydınlar ve ermişler kadrosu oluşturmuştur. Hiç şüphesiz başta devlet olmak üzere bu yüce ülküler bu alimler ve ermişler kadrosunun eseri olup onlar tarafından devamlı olarak manen beslenmekte idi. Artık Sevgili Peygamberimizin İstanbul’un fethi ile ilgili olarak söylemiş olduğu hadisler dilden dile dolaşmaktadır.  Peygamber Efendimiz Hadis-i Şeriflerinde; “Konstantiniyye(İstanbul) elbet Feth olunacaktır. Onu Feth eden Kumandan ne güzel Kumandan, Feth eden Asker, ne güzel Askerdir” buyurmuşlardır.
Kur’an-ı Kerim’de, Sebe Süresi’nin 15. Ayetinde geçen; “Allah tarafından koruma altına alınan güzel bir belde vardır.” Bu Ayette geçen “Tayyib” çok güzel, “Belde” yaşanılan yer. “Beldetün Tayyibetün”de ise; Yaşanılan çok güzel bir belde(yer) ye işaret ediliyor.
İslam Aleminin büyük Alimlerinden Molla Camii Hazretleri , bu Ayet-i Kerime’yi incelemiş ve “Beldetün Tayyibetün” cümlesinin harflerinin “Ebced ” Heasbına göre toplam, 857(hicri), Miladi 1453 yılını gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu Ayet-i Kerime’de Fethin Mu’cizesi gizlidir. Ancak Kalp Gözü açık olan Din Alimleri bu sırrı çözebilmiş. Biz müjdelerin kısa olanına alışmışız ve hemen olmasını isteriz. Ancak Fethin Müjdesi yaklaşık 857 yıl sonra gerçekleşmiştir.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER