Nöbetçi Eczaneler
2 Ekim 2013 Çarşamba 03:00:00 Selamün aleyküm değerli okurlarım.
Yeni bir günde size merhaba demekten mutluyum. Artık bugün daha bir mutluyum çünkü ülkemde kimsenin kıyafetinden dolayı kurum ve kuruluşlarda dışlanmadığı, kendi seçimi olmayarak gelidiği dünyada ırkından dolayı küçümsenmediği, devletin ve milletin bütünlüğüne varlığına zararı olmayan inançlarından dolayı suçlanmadığı, cihan devleti olma yolunda önemli adımların atıldığı bir güne uyandım.
Gerçek demokrasi böyle olmalı artık inanıyorum ki dünyada hiçbir ülkenin bizim ülkemiz kadar özgürlüğe, insan hayatına ve inancına, insanların huzuruna ve mutluluğuna saygısı olamaz. Biz bu güne kadar yapılanların en iyisini yapıyoruz.
Demokratikleşme paketinde beni en çok ilgilendiren konu kamu kurumlarında baş örtü yasağıydı , bugün benim bayramımdı. Sadece baş örtümden dolayı giremediğim sınavlar, baş örtümden dolayı çalışamadığım devlet görevleri hepsi geride kaldı aslolanda buydu. İyi hatırlarım açıköğretim lisesi sınavında sınavın başlamasına yakın sınav görevlisinin tepeme dikilip bu şekilde sınava giremezsiniz baş örtünüzü açmanız gerekiyor diyerek motivasyonumu bozduğu günleri. Kendinizi suçlu hissetmekten alamıyorsunuz, suçunuzun ne olduğunu da tam olarak bilemiyorsunuz ve o psikolojiyle sınava giriyorsunuz.
Tencere tava mahallesi bunlara çok kızacak biliyorum, sorsanız insan haklarına da en saygılı onlardır haa. Benim insan hakkım nerdeydi ben o sınava rencide olarak başlarken. Şükürler olsun diyorum sadece.
Devlet yönetimlerinin inançlara saygılı olması gerektiğini düşünmüşümdür her zaman. Bu yazım benim başıma ne iş açarsa açsın bu düşüncem değişmeyecek zaten yazarken bunun kaygısında değiliz hiçbir zaman doğruyu ahiret gelmeden söylemek akıl karı. Yeryüzünde anbe an mahşeri yaşarsanız mahşerde işiniz kolay olur ne de olsa.
Bu günden itibaren medyada, sosyal paylaşım platformlarında çok çalkalanmalar olacak, savunmalar hakaretler havada uçuşacak biliyorum, zaten demokratikleşme paketine karşı çıkanların bu durumu anlamalarını beklemiyorum. Her saygıyı sadece kendine layık gören bir düşünce sisteminden bu anlayışı bekleyemezsiniz de.
Ben yine size sadadı kiram’dan bir menkıbeyle özetlemek istiyorum olayı,
İslam alimlerimizden biri laikliğimizi tehdit ettiği gerekçesiyle sorguya alınmış, kendisi savcı huzurunda ifade verecek.
İfade sırasında şöyle bir dialog geçer aralarında:
-Savcım çaya şeker koymazsanız ne olur?
-Şekersiz çay olur.
– Çorbaya tuz koymazsanız ne olur savcım?
-Tuzsuz çorba olur.
-Peki savcım devlete dini karıştırmazsanız ne olur?
-dinsiz devlet olur.
-desenize hocam bizi uyuttular…
Bir bayana hem başını aç deyip hem de onun dinine saygılı olduğunu söyleyemezsiniz, ister başımı açarım ister kapatırım buna kimse karışamaz. O tamamen benim vicdani bir davranışımdır, Rabbim ile benim aramda olan bir şeydir.
Eğer bir gün bir gün birileri çıkıp başını kendi özgür iradesiyle açan kardeşlerime de başını kapat dese tepkim yine aynı olurdu. Kimseye başını zorla kapattırmakla onun İslami vazifesini yerine getirtmiş olamazsınız. Eğer öyle olacak olsaydı yani başkasının zoruyla yapılan ameller yapanın defterine yazılacak olsaydı insanlar kendine köle tutar yedi gün yirmi dört saat namaz kıldırır, hayırlı amel işletirdi. Başını açmak isteyen kardeşim de tamamen özgürdür. Büyük üstad Necip Fazıl Kısakürek’in de dediği gibi “İnsan hürdür ister dünyada pişer ister ahirette.”
Kimse kimsenin inancına, ırkına, giyim kuşamına sözlü ya da fiili saldırmıyor, saygı gösteriyor ve vatandaşlar bu daire sınırları içinde yaşıyorsa özgürsünüz demektir.
İnşallah bundan sonraki adımlarımız ekonomi alanında büyük büyük adımlar olur, güçlü, zengin, büyük bir Türkiye istiyorum. Üç kıtaya değil tüm dünyaya adaleti sağlayan büyük Türkiye. Tüm dualarım bu yönde şahsi hayallerimin kalmadığı şu dünya üstünde…
Sen büyü Türkiyem, sen yücel, sen yaşa…
Allah’ın selameti bereketi ve rahmeti üzerinize olsun bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…
