Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

PEYGAMBER DEĞİL! “RASÛLULLAH” – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 8 Mart 2017 Çarşamba 12:17:01
 

– 42-
Şehadet cümlemiz nasıl başlıyordu? Eşhedü en la ilahe illallah: Ancak Allah. Başka “Müstakilen VAR ve Muhtar” iddiaları yalandır, iftiradır, bâtıldır ve “YOK” hükmündedir. Bu yüzden o iddialara “La” dedik; yani “başka Müstakilen VAR ve Muhtar YOKTUR.” Ama bu iddiada bulunanlar var? Kişi “Ben Müstakilen VAR ve Muhtarım” diyor, öyle düşünüyor, öyle yaşıyor. Bize göre o bir iddia olduğu için, biz “Müstakilen VARIM ve Muhtarım diyenler var” diyemeyiz. Çünkü “Var” demekle bir yönüyle onları kabul etmiş oluruz. O iddia onların kabulü! Onlar “Ben Müstakilen VARIM ve Muhtarım” diyor. İddialarını hoş görelim bile diyemeyiz. “YOK” dedik bir kere, yeri bile yok. Yok! O yüzden “Ben Müstakilen VARIM ve Muhtarım diyenler var” bile diyemeyiz. Onu dûniHİ algıda olan söyler. Biz; “Bu senin iddiandır, yanlış bir iddiada bulunuyorsun” deriz. İddia laftır, Kur’ân o iddiaya yalan, o kişiye de yalancı diyor. Çünkü Allah’a karşı yalan söylüyor, “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” diyor. Müstakilen VAR ve Muhtar olan Allah’tır, o Allah’a iftira ediyor, yaptığı BÂTILDIR; YOKTUR, YOK hükmündedir; Kur’ân’ın YOK dediği budur ve onun yeri de YOKTUR. İşte biz şehâdetimize bununla başlıyoruz ve ekliyoruz: Yine kesinlikle şehâdet ederim ki; Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz, SENin Kulun ve Rasûlündür. Şehâdetin burası da ayrı bir deryadır. Efendimiz SAV için yaptığımız şahitliğin konumuz açısından önemli yanlarına biraz bakalım.
“O da sizin gibi bir beşer” deyip
 geçiyorlar. Çok yanlış.

“(Rasûlüm) de ki, ben sizin misliniz beşerim. Ancak, ilâhınızın (yaratıcınızın) İlâhun Vâhid (Müstakilen VAR ve Muhtar olan TEK) olduğu bana vahyolunuyor. O halde O’na yönelin ve O’ndan mağfiret dileyin. Müşriklerin (bu uyarıyı anlamayarak müstakilliğini ilan edenin) vay haline.” (Fussilet-6)
Rasûlüm onlara “Sizin gibi bir beşerim” de. “Sizin gibi beşerim” cümlesini duyup yanlış yapanlar var, maalesef bu yanlış günümüzde çok yaygın, isimleri çok önemli olan zatlar buradan yanlış mânâlar çıkarıyor, âyetin bu kısmını kendilerince delil zannederek yanlış anlatımlar yapıyorlar. Diyorlar ki, siz Hz. Muhammed (SAV)’i gereksiz yere yüceltiyorsunuz (o belki yalnızca Muhammed diyor, Allah muhafaza etsin), O’nu gereksiz yere çok yüceltiyor, önemsiyorsunuz. O ben bir beşerim diyor, âyet de öyle söylüyor.
Onun “Ben de misliniz bir beşerim” demesi böyle zannetmemiz için değil. Böyle bir düşünceye ve tartışmaya girmek, bırakın Rasûlullah’ın özelliklerini anlamış olmayı, Rasûlullah’ın ne demek olduğunu kavrayamamaktır. Şunu söyleyeyim: Ben Efendimiz (SAV) in daha imzasını idrak edemiyorum, kendisini nasıl hakkıyla düşünebilirim, ben O’nun imzasını idrak edemiyorum. Düşünün, Bir Zat var ki “Rasûlullah” diye imza atıyor…
Bilim adamlarının açıkladığı evreni, tüm galaksileri, kara delikleri, kara deliklerden sonra açılan evrenleriyle bütün onları düşünün. Yalnızca ef’al âlemini bile, yani yok olacak bir şeyi bile aklımız almıyor. İşte onu Yaratanın Rasûlü. Efendimizin imzası bu! Akıl alır mı? Rasûlullah imzasını aklımız almıyor, kişiliğiyle ilgili nasıl konuşabiliriz? İmzasını bile kavrayamazken “O da sizin gibi bir beşer” deyip geçiyorlar. Çok yanlış, Allah muhafaza etsin. Anlayamamaktan, kavrayamamaktan kaynaklanıyor.
“Ben de misliniz bir beşerim” uyarısı bizim şehâdetimizle ilgili. Bizim için cennete bir delil oluştursun diye. Çünkü hemen arkamızda hristiyanlık var, onlar Hz. İsa aleyhisselam’ı beşerden çıkarıp ilâh ilan etti. O bakışı, o yanlış inanışı reddedelim diye, biz de o hataya düşmeyelim diye uyarılıyoruz. Çünkü bin dört yüz otuz küsur yıl geçti, birisi çıkıp o hataya düşebilir. “Sizin misliniz beşerim” onların hepsini bağlıyor. O, Efendimiz (SAV)’i ilâh ilan etmememiz için uyarı, yanlışa düşmeyelim diye uyarı. Anlaşıldı mı?
Vay! Şirket ortaklarının haline
Fussilet Suresi 6. ayet “Müşriklerin vay haline” diyerek tamamlanıyor. Müşrik ne yapar ki böyle bir hitap var? Onlar şirket kurar. Müşrik şirket kuran, şirkete iştiraki olan, şirket ortağı demektir. Allah diyor ki; siz tanrılar, sahte ilâhlar şirketi kurdunuz, o şirkete tanrı olarak ortaksınız. Sen de bir tanrı olarak o şirketin ortağısın, âyet tanrı şirketinin ortağına müşrik diyor. Kim; “Allah’ın dışı var, orada da müstakil varlıklar var, ben de müstakilen varım ve muhtarım” derse şirket kurmuş olur: İşte tanrılar şirketi. Vay, böyle şirket kuranların ve bu şirketin ortağı olanların haline! Ayet böyle diyor.
Şehadetimizde “Ancak Allah. Başka Müstakilen VAR ve Muhtar iddiaları yalandır, iftiradır, bâtıldır ve YOK hükmündedir” diyerek biz bu şirkten uzak olduğumuzu ilan ediyoruz. Ve “Yine kesinlikle şehadet ediyoruz ki Muhammed (SAV) Efendimiz SENin Kulun ve rasulündür.” “Muhammed SAV Senin kulundur” uyarısını da anladık değil mi? İlah yapmamak için! Aksi halde Efendimiz’i “Normal insandır” gibi anlatmak için değil. Allah muhafaza etsin.
Şuna da şahitlik yaptık: Şehâdet ederim ki Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz SENin Rasûlündür.
Rasûlullah! Bu öyle önemli ki… “Rasullulah” tanımının olduğu şu iki âyete bakalım:
“Muhammedün Rasûlullah.” (Fetih-29)
Allah bize öğretiyor; Muhammed Rasûlullah’tır.
“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir, fakat o Rasûlullah ve Hatemün Nebiyyin’dir. Allah Bi külli şey’in aliyma’dır.” (Ahzab-40)
O Rasulullah’tır ve Hatemün Nebiyyin’dir.
Ayetin sonundaki “Bi külli şey’in aliyma” Türkçeye tam çevrilemeyeceği için öyle yazdık, parantez içerisinde ayrıca açılıp anlatılabilir. Ama ne kadar mânâlandırırsanız dûniHİ olur.
Bu iki âyetten öğreniyoruz ki, Efendimiz (SAV) Rasûlullah’tır, peygamber değil. Çok dikkat edin, Efendimiz (SAV)’e peygamber diyenler Efendimiz (SAV)’i kavrayamazlar, o yüzden de çeşitli yanlışlar üretirler. Kur’ân onun için Rasûlullah diyor. Bitti! O Rasûlullah’tır, Nebîullah’tır. Rasûlullah kelimesi her iki mânâyı da kapsar. Hz. Muhammed (SAV) Rasûlullah’tır, biz buna şehâdet ediyoruz.
Peygamber değil! “RASÛLULLAH”
Peygamber derseniz ne olur? Buna normal hayattan bir örnek vereyim, mânâyı alıp örneği atalım, şirk olmasın. Diyelim ki masanın üzerindeki şişe için şahitlik yapacaksınız. Baktınız ve “Şişede su var” dediniz. Ama etrafta “Susuz şişe, susuz şişe” diye dolaşırsanız şehâdetinize uyar mı? Sizi kameraya alsak ve hâkim önüne getirsek, siz tam “Susuz şişe” derken, “Şişede su var” görüntünüzü izletsek hâkim size ne der?
Demek istiyorum ki Kelime-i Şehâdet’te “Eşhedü enne Muhammeden AbduHû ve RasûluHû; Kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet ederim” deyip sonra da O’na “peygamber” derseniz, yalancı şahit olursunuz. Çünkü şehâdette “Rasûlü” diyorsun, dışarı çıkınca “peygamber”. Olmaz! Görüntülerin gelince, melekler “Şehâdette böyle dedi ama etrafta peygamber diyordu” derler. Fark ettiniz mi tehlikeyi? Kur’ân “tanrı” demiyor, Kur’ân “peygamber” de demiyor. Sen şehadet ederken Kur’ân’ın diliyle şehâdet ediyorsun, sonra tanrı diyorsun, peygamber diyorsun. Nasıl şehadet ediyorsan öyle isimlendireceksin; Muhammed Rasûlullah’tır. Anlatabildim mi?
Bir de: “Peygamber” dûniHİ algının kelimesidir, İslâmi bir kelime değildir. O’na Kur’ân Rasûlullah diyor. Billâhi algıya tâlip isen biri seç. Kur’ân böyle derken, sen “Ama şu kişi peygamber diyor” dersen, insanla Kur’ân’ı karşı karşıya getirmiş olursun. Kur’ân Rasûlullah diyor. Buna rağmen, “peygamber de aynı mânâda” derseniz olmaz, işi bozarsınız. Kur’ân böyle diyor, bu evrensel bir dil, evrensel bir telaffuz. Bir müslüman İngilize “Peygamber” desem anlamaz, ama “Rasûlullah”ı anlar. Biz Rasûlullah’a şehâdet ediyoruz. Peygamber dûniHİ bir manadır; uzakta, ötede uydurulmuş bir tanrıdan, o tanrının muhatap almadığı inananlarına mesaj taşıyan postacının adıdır. Her dinde, her felsefede peygamber vardır. Tüm felsefelerin peygamberi var, puta tapanların da. Aynı ismi Efendimiz (SAV) için nasıl kullanırız? Dikkat edin, puta tapanın da peygamberi var, o işin adamına kendi dilinde peygamber diyor, İngilizcede şöyle, diğerinde böyle, o kelime her ne ise. O zaman biz, dûniHİ hayata, batıl idraklara ait bir kelimeyi alıp Efendimiz için kullanamayız. “Allah’ın dışı var” zannı ile üretilmiş, tanrılarla onlara inananlar arasında aracılık yapan postacılara verilen ismi nasıl kullanırız? Kur’ân “Rasûlullah” diyor ve dikkat edin şehâdetinizde siz de “Eşhedü enne Muhammeden Abduhû ve Rasûluhû” diyorsunuz. Sonra çıkıp niye başka isim kullanıyorsunuz? Ne enteresan! “Kur’ân böyle diyor, zaten şehâdetinizde de Rasulullah diyorsunuz”, hala “Peygamber desem olmaz mı?” derseniz ne yapabilirim. Deyin. Dosyanıza o girer. Mahkemede açarlar dosyanı, “İnatla böyle diyordu” derler. Niye Kur’ân’ı tercih etmiyoruz? “Diğeri doğru olsa bile ben Kur’ân’ı tercih ediyorum” deyip Rasûlullah demek neden zor geliyor? Bazen “Hz. Peygamber (SAV)” desek olmaz mı diyenler oluyor. Peygamber kelimesinin yanına ne dua getirirsen getir olmaz, yanlış olur. O Rasûlullah. Niye anlamıyorsunuz, bunu Kur’ân söylüyor. “Şu zat peygamber diyor” diyerek insanları önemsiyorsunuz. Bunu da Kur’ân söylüyor: Rasûlullah. Efendimiz (SAV)’e Rasûlullah demeliyiz.
“Rasûlullah” ne kadar güzel bir elhamdülillah. Allah böyle demiş, imzası da böyle.
Siz Rasûlullah deyin ve demeyenlere de duacı olun, kızmayın. “Allahım, ben Rasûlullah diyorum. Dediğim doğru ve makbul ise yanlış seslenenleri bağışla ve hepsini dediğim gibi sayıver” diye dua edin, Rabbin onları da böyle saysın. Daha doğru olana talip olmalıyız. Bir kişi doğru yapsın da onlar da kurtulsun. Onların doğru yaptıklarıyla da biz kurtulalım, kardeşlik budur. Yanlışı savunmak olmaz, “Rasûlullah” daha doğru bir sesleniştir, Rasûlullah’a alışmak lazım. Şehâdetteki seslenişimiz bu; Muhammeden Rasûlullah.
Uydurulan sadece bu kelimeler değil, günümüzde meâl yapma adına da bazı uydurmalar devam ediyor. Meâl olarak farklı bir şey yazacağım diye, var olan cümleleri değiştirip “Bu da benim meâlim” demek doğru olmaz veya sadeleştiriyorum diye cümleleri değiştirmek, sadeleştirirken var olan meâli daha konuştuğumuz dile çevirip daha insani/beşeri hale getirmek doğru olmaz. Bir elektrikli alet, bir süpürge, bir telefon alıyorsun, talimatları okuyup öğreniyorsun. Kendi prospektüsün için biraz gayret göstermezsen olur mu? Bir telefon için gösterdiğin merak ve gayreti kendi hayat makinenin prospektüsüne göstermezsen, onu da öyle öğrenmezsen olmaz.
“İyyâKE na’budu VE iyyâKE nesta’iyn” ayetine yarın inşaAllah ilk ve ileri şehâdetlerin tefekkürü ile devam edeceğiz.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER