Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

PEYGAMBERİMİZİN MERHAMETİ

Peygamberimizin kalbi şefkat merhamet ve insan sevgisi ile dolu idi, Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de O’nun hakkında şöyle buyuruyor: «Ey Muhammed! Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.» (Enbiya/7) O’nun şefkat ve merhameti, hayatının her döneminde açıkça görülür, merhametle dolu olan kalbi hep iyilik için çarpardı. Kimseye bir kötülük dokunmasını, hiç kimsenin incinmesini istemezdi.
Saygıdeğer eşi Hz. Hatice ile amcası Ebu Talip Peygamberimize çok yardımcı olmuşlardı. Kısa aralıklarla her ikisi de vefat edince İslam düşmanları Peygamberimize eziyeti artırdılar. Bunun üzerine Peygamberimiz ilk Müslümanlardan olan Zeyd b. Harise ile birlikte Mekke’den ayrılarak Taif halkını İslâm’a dâvet etmeye gitti. Taifliler İslâmı kabul etmedikleri gibi Peygamberimizi taşa tuttular. Zeyd, atılan taşlardan Peygamberimizi korumak için vücudunu siper etti. Atılan taşlardan Peygamberimizin ayakları yaralandı, kan içinde kaldı, yürüyemeyecek duruma geldi ve yol kenarında bir üzüm bağına sığınmak zorunda kaldı. O’nun bu derece sıkıntıya düşmesi üzerine Yüce Allah Cebrail’i göndererek, dağlar meleğinin emrinde olduğunu ve ne dilerse onu bu meleğe emredebileceğini bildirdi. Bunun üzerine dağlara emreden Melek Peygamberimize seslenerek selâm verdi ve:
– «Sen ne dilersen emrine hazırım, eğer şu iki dağın Mekkeliler üzerine çökerek birbirine kavuşmasını ve müşrikleri tamamiyle ezmesini istersen onu da emret» dedi.
Peygamberimiz eğer isteseydi, kendisine acımasız bir şekilde saldıranlar ve O’nu kanlar içinde bırakanlar bir anda yok edilecekti. Fakat Peygamberimiz, çok üzüntülü olduğu durumda bile sevgi ve merhamet dolu kalbi onların cezalandırılmalarına razı olmamış ve Meleğe şöyle demişti:
“Hayır ben onu istemem, ben isterim ki Allah, bu müşriklerin soyundan yalnız Allah’a ibadet eden ve Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayan insanlar meydana çıkarsın.”
Yüce Allah O’nun mü’minlere karşı olan düşkünlüğü ve merhameti konusunda Kur’an-ı Kerim’de şöyle der:
“Yemin olsun ki size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin küçük bir sıkıntıya düşmeniz bile onu üzer; O size çok düşkündür. Müminler için yüreği şefkat ve merhametle çarpar.“ (Tövbe/128)
Peygamberimiz, insanlara ve diğer canlılara merhamet gösterenlere Yüce Allah’ın merhametle karşılık vereceğini bildirerek şöyle buyurmuştur:
«Merhamet edenlere Allah da merhamet eder, siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsin.»
Merhametsizler hakkında da şu uyarıda bulunmuştur:
«Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz.»
O, sevgi ve yardıma muhtaç olan yetimlerle özellikle ilgilenir, Müslümanlara da, yetimlere merhamet gösterilmesini tavsiye ederdi.
Peygamberimiz, sadece insanlara değil hayvanlara karşı da şefkat ve merhamet gösterirdi. O, susayan bir kediye kendi eliyle su içirmiş, hayvanların aç bırakılmamasını, onlara iyi davranılmasını emretmiştir. Bir sahabi diyor ki: Peygamberimizle beraber bir yolculuk yapıyorduk. Bir ihtiyacım için ayrılmıştım. Orada iki yavrusu olan bir serçe kuşu gördüm ve yavrularını aldım. Serçe peşimden gelerek yavruları için çırpınıp bağırmaya başladı. Bunu gören Peygamberimiz:
-«Bu kuşu yavru acısı ile sızlandıran kimdir? Yavrusunu ona verin.» dedi.
Peygamberimizin Cömertliği
Peygamberimiz insanların en cömerdi idi. Kendisinden bir şey isteyen hiç kimseyi boş çevirmez, eline ne geçerse ihtiyacı olanlara dağıtır, «Ben ancak dağıtıcıyım, veren Allah’tır.» derdi. Bununla beraber dilenciliği sevmez, dilenenlere bundan kurtulmaları için çalışıp kazanmanın yollarını gösterirdi. Ashaptan Cabir (r.a.) diyor ki: Peygamberimiz kendisinden istenilen bir şeye asla yok dememiştir.
Bir gün Peygamberimize bir parça kumaş hediye edilmiş, O’da bunu kabul etmişti. Buna ihtiyacı da vardı. Yanında oturanlardan biri «Bu ne iyi kumaş» deyince, Peygamberimiz kumaşı ona bıraktı. O, yoksulları, ihtiyaç sahiplerini kendinden çok düşünür, açları doyurur, kendisi aç kalırdı Peygamberimiz, maddi imkânlara sahip olduğu zamanlarda da sade bir hayat yaşamış, kendisi için bir şey bırakmamış, elindekileri muhtaçlara dağıttığı için aç yattığı zamanlar çok olmuştur. Eşi Hz. Aişe diyor ki:
«Peygamberimiz, üç gün peş peşe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu. Fakat yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercih ederdi.»

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER