Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

RABBENA HEP BANA! (1)

Bu haberin fotoğrafı yok

[ad_1]

Şu anda AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi Genel Başkanı olduğu dönemde yaptığı bir konuşmada “Toplumda oluşturulan servet toplumun tamamınındır. Ancak biz kamu siyasetini devleti asla birikim aracı olarak kullanmayacağız. Asla müsaade etmeyeceğiz. Çünkü devlet malı ile kamu malı arasındaki farkı biliriz. ‘Devletin malı deniz yemeyen başka bir şey’. Bu ne demek. Kamu zenginleşme aracı. Devlete kim bal tutarsa parmağını yalasın. Bunu neyin pahasına yoksullaşmanın adına yaparlar. Kamu kaynaklarını kullanarak zenginleşmesini asla kabul etmeyiz. Yani Harun gibi gelip Karun gibi gitmeye asla müsaade etmeyiz.” demişti. Dün bu sözlerle eleştirdiği AKP’de siyasete devam ediyor. Söz başka, eylem başka.
31 Mart ve 23 Haziran’da yapılan yerel yönetim seçimlerinde Millet İttifakını temsil eden adayların yerel yönetimlerde söz sahibi olmasından sonra, önceki yönetimlerde yapılan yolsuzluklar, usulsüzlükler bir bir ortaya çıkmaya başladı.
Ankara’da Melih Gökçek döneminde 26.500 TL + KDV’ye alınan ağaçlardan, Büyükşehir Belediyesi tarafından 1,7 milyon TL’ye kiralanan helikopterler hangarda boş boş yatarken, bir diğer belediye iştiraki ASKİ’nin aynı dönem için, aynı firmadan, aynı helikopterleri 4 milyon TL’ye kiralanmasını, İstanbul’da web sitesi için 11 milyon 81 bin 992 TL harcadığına kadar birçok bilgiye bu sayede ulaştık.
Metropollerde AKP döneminde yaşanan yolsuzluklar ve ardından gelen suç duyuruları herkesin dikkatini çekmeye başladı. Sadece bu kadar mı? AKP’nin “gönül belediyeciliğinin” gözlerden kaçan örnekleri de çok. Yetimin hakkını yiyenlerden CHP’li Belediye Başkanlarının yönetime geçmesiyle haberdar olabildik.
Örneğin CHP’li başkan olmasa, AKP’li Niğde Belediyesi’nin bir vatandaşa, 7 dönümlük boş arazisine karşılık 160 dönüm imarlı arsa verip, üstüne de 134 bin lira borçlandığından haberdar olamayacaktık. Yani yandaş, kendi boş arazisini metrekaresi 400 liradan satıp, takasla Niğde Belediyesi’nden metrekaresi 17 liraya imarlı arsa aldı.
AKP’li Belediye döneminde “Kırşehir Belediyesi’ne ait TOKİ’de konutlarından ikisi Yeni Eğitim Derneği’ne, dokuzu İlim Yayma Cemiyeti’ne ücretsiz olarak verilmiş. Üstelik bu dairelerin doğalgazını, elektriğini, suyunu Kırşehir Belediyesi ödüyormuş.
Kocaeli’de de yandaş vakıflar Belediye tarafından ihya edilmiş. TÜGVA bina inşası için 3 milyon lira, Enderun Sohbeti – 16 bin lira, Koşu bandı, ağırlıklar, atlama ipi, 100 adet minder, bench sehpası vs. – 12 bin 864 lira, TÜGVA yaz okulu gösterisi sunumu – 4 bin 157 lira, TÜGVA için terlik, nevresim, yorgan – 31 bin lira ödenmiş. CHP seçimi kazanmamış olsaydı, Kocaeli Belediyesi tarafından “Sokak kütüphanesi” projesi kapsamında aralarında FETÖ kitaplarının da bulunduğu yayınlar için 230 bin TL ödeme yaptığını öğrenemeyecektik. Cemaat ve vakıflara hizmet ve bağış adı altında belediyenin kasasından 7 milyona yakın kaynak aktarıldığından haberimiz olamayacaktı. Parasını halkın ödediği, belediye tarafından istihdam edilen iki kişinin Ensar Vakfı’nda çalıştırıldığını bilmeyecektik. TÜGVA ile yapılan protokolde vakfa yapılan kıyakları içeren sözleşmeyi sadece TÜGVA’nın tek taraflı feshedebildiğini, Belediyenin tek taraflı fesih yetkisi olmadığını duymayacaktık.
Bugün düşünceleri değişti mi bilemem ama İçişleri Bakanımız sayın Süleymen Soylu yıllar önce TV8’de Erkan Tan’ın sunduğu programda “Bu iktidarda şeffaflık yok, Türkiye’nin en yolsuzluğa bulaşmış iktidarlarından bir tanesi, belediyelerde yolsuzluk bakanlıklarda yolsuzluk, kamu kuruluşlarında yolsuzluk…” demişti.
Bugün geldiğimiz noktayı varın siz düşünün
Soz Söz; “Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.” M. Kemal Atatürk

[ad_2]

Source link