Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

SELMÂN-I FÂRİSİ NASIL MÜSLÜMAN OLDU-2

Muharrem Günay 6 Eylül 2012 Perşembe 03:00:00
  Kendisi aslâ yemedi. İçinden; “İşte birinci alâmet budur. Sadaka kabûl etmiyor” dedi. Eve dönüp, bir miktar hurma daha alıp, Resûlullah’a; “Bu, hediyedir.” diyerek takdim etti. Bu defâ yanındaki Eshâbla birlikte yediler, “İşte ikinci alâmet budur.” dedi. Götürdüğü hurma yirmi beş tâne kadardı. Hâlbuki yenen hurma çekirdekleri bini buluyordu. Resûlullah efendimizin mûcizesiyle hurma artmıştı. Kendi kendine; “Bir alâmetini daha gördüm.” dedi. Resûlullah’ın yanına ikinci defâ varışında bir cenâze defnediyorlardı. Nübüvvet mührünü görmeyi arzu ettiği için yanına yaklaştı. Peygamber efendimiz onun murâdını anlayıp, gömleğini kaldırdı. Mübârek sırtı açılınca Nübüvvet mührünü görür görmez varıp öptü ve ağladı. O anda Kelime-i şehâdeti söyleyerek Müslüman oldu. Sonra da Resûlullah’a uzun yıllardan beri başından geçen hâdiseleri bir bir anlattı. Hâline taaccüp edip, bunu Eshâb-ı kirâma da anlatmasını emir buyurdu. Eshâb-ı kirâm toplanınca, başından geçenleri onlara da anlattı.
Selmân-ı Fârisî, îmân ettiği zaman Arap lisânını bilmediği için tercüman istemişti. Gelen Yahûdî tercüman, Selmân-ı Fârisî’nin (radıyallahü anh) Peygamber efendimizi medh etmesini aksi şekilde söylüyordu. O esnâda Cebrâil aleyhisselâm gelip, hazret-i Selmân’ın sözlerini doğru olarak Resûlullah’a bildirdi. Durumu Yahûdî anlayınca, Kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldu.
Selmân-ı Fârisî (radıyallahü anh) Müslüman olduktan sonra, köleliği bir müddet daha devâm etti. Peygamberimizin; “Kendini kölelikten kurtar yâ Selmân!” buyurması üzerine, sâhibine gidip, âzâd olmak istediğini söyledi. Buna zorla râzı olan Yahûdî, üç yüz hurma fidanı dikerek, yetiştirip hurma verir hâle gelmesi ve kırk rukye altın vermesi şartıyla kabul etti. Bunu Resûlullah’a haber verdi. Resûlullah efendimiz Eshâbına; “Kardeşinize yardım ediniz.” buyurdu. Onun için üç yüz hurma fidanı topladılar. Resûlullah efendimiz; “Bunların çukurlarını hazır edip, tamam olunca, bana haber ver.” buyurdu. Çukurları hazırlayıp, haber verince, Resûlullah efendimiz teşrîf edip, kendi eliyle fidanları dikti. Bir tânesini de hazret-i Ömer dikmişti. Ömer’in (radıyallahü anh) diktiği hâriç hepsi, Allahü teâlânın izniyle, o sene hurma verdi. Resûlullah efendimiz, o bir tâneyi de söküp, kendi mübârek eliyle yeniden dikti ve diktiği anda hurma verdi. Fakat kırkk rukye altını bulamamışlardı. Resûlullah efendimiz gazâların birinden tavuk yumurtası kadar bir altın getirmişti. “Selmân-ı Fârisî adlı mükâtib köle (efendisiyle hürriyetine kavuşmak için belli miktarda anlaşan köle) nerededir?” diye sordu. Selmân-ı Fârisî gelince, Resûlullah efendimiz, altını verip; “Bu altını al! Borcunu öde.” buyurdu. “Yâ Resûlallah! Bu altın, Yahudinin istediği ağırlıkta değil.” diye arzedince, alıp, mübârek dilinin üzerine sürdü; “Al bunu! Allahü teâlâ bununla senin borcunu edâ eder.” buyurdu. Selmân-ı Fârisî, o altını tartınca, tam istenilen ağırlıkta geldi. Götürüp sâhibine verdi ve kölelikten kurtuldu.
Medîneli olmadığı için, Resûlullah efendimiz onu, hazret-i Ebû Derdâ ile kardeş yaptı. Hendek Savaşından îtibâren bütün gazâlara katıldı. Daha öncekilere, köle olduğu için katılamamıştı. Bedr ve Uhud Savaşından sonra, Medîne üzerine üçüncü defâ yürüyen müşriklere karşı nasıl bir savunma yapılması gerektiği istişâre ediliyordu. Bütün müşriklerin birleşerek hücûm ettiği Hendek Savaşında Selmân-ı Fârisî, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimize hendek kazmak sûretiyle, savunma yapmayı teklif etti. Onun teklifi kabul edilip, hendek kazıldığı için bu savaşa, Hendek Savaşı denildi. Selmân-ı Fârisî, içlerinde Amr bin Avf, Huzeyfe bin Yemân, Nu’mân bin Mukarrin ile Ensâr’dan altı kişinin bulunduğu bir grupla berâber bulunuyordu. Kendisi güçlü ve kuvvetli bir zâttı. Hendek kazma işinde gâyet mâhir ve becerikliydi. Yalnız başına on kişinin kazdığı yeri kazardı. Câbir bin Abdullah radıyallahü anh; “Selmân’ın kendisine ayrılan beş arşın uzunluğunda, beş arşın derinliğinde yeri, vaktinde kazıp bitirdiğini gördüm” buyurmuştur. Hazret-i Selmân’ın çalışmasına Kays bin Sa’sâ’nın gözü değmiş ve Selmân radıyallahü anh birden bire yere yıkılmıştı. Eshâb-ı kirâm hemen Resûlullah’a koşmuş ve ne yapmaları lâzım geldiğini sormuşlardı. Peygamber efendimiz; “Kays bin Sa’sâ’ya gidin. Selmân için bir kabta abdest alsın. Abdest suyu ile Selmân yıkansın. Su kabı, Selmân’ın arkasından baş aşağı çevrilsin” buyurmuştur.
(Devamı Yarın)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER