Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

SEN TANRI MISIN? – 50-

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 10 Temmuz 2019 Çarşamba 13:13:43
 

SİZİN KENDİNİZİ HİSSETMENİZ, İŞTE SİZİN NEFSİNİZ
Önceki paylaşımda nefse zulmü, nefsi ve nefsin hakikatini tanımladık. Kulun kendini var sanışının altında Ehad ve Samed vasıflı Kendini Hissetme Duygusu’nun olduğunu, nefsin hakikatinin bu olduğunu gördük. Bu hakikat kendisini bir ilmî surette hissettiğinde adı nefs oluyor. Sizin kendinizi hissetmeniz, işte sizin nefsiniz. “Her kendini hisseden ölümü tadacaktır” ayetini şimdi daha kolay anlarsınız. Her nefs yani her kendini hisseden, her kendini bilen, her kendine BEN diyen, her kendini var sanan ölümü tadacaktır.
Senin kendini hissedişin esas kendini hissetmeden geliyor. Eğer kendini hissedişini müstakil ve muhtar sanarsan o sanışın adı vehmin zulmetidir.O zannla, o sanışla ilah oldunuz, işin hakikati o değil. Kendini hissedişin şöyledir: Kendini Hissetme Duygusu her yeri kaplamıştır, sen ilmî suret şartlarıyla sınırlı olarak o hissetmeden yararlandın, ilmî suretinin şartlarında kendini var sandın. Bu senin nefsindir. Nefsin hakikati, her yeri kaplayan Ehad ve Samed olan Kendini Hissedendir, Mütekebbir olandır. Eğer ilmî suret şartlarıyla sınırlı kendini hissedişi hakikatine yönlendirirseniz, nefs “hakikatine uygun seyr hali”nde olur. Düşünün, bu tanımlar yapılmamış olsa hakikat nedir, seyir nasıl olur bilinmez ki. Nefsin Hakikatine Uygun Seyr’in hayat tarzını oluşturan döngü İhlâs Hayat Döngüsü’dür. Bu döngü Ehad’la başlıyor, KüfüvenEhad’la bitiyor. Demek ki dönüşünüz oraya. Senin bilmediğin, olmadığın Ehad’la başlıyor, senin tesbit ettiğin, ulaştığın Ehad’la bitiyor, böyle bir döngü. Nefsin şerrine ait döngü ise Deccaliyet Kısır Döngüsü’dür.
ŞER TEK ŞEYDİR; NEFS YETENEĞİNİ ALLAH’A
EŞ VE ORTAK KOŞACAK ŞEKİLDE KULLANMAKTIR
Zilzal Suresi’ni çok tefekkür edelim. 7 ve 8. Ayetlerinde buyrulur: “Kim zerre kadar hayr işlerse karşısına o çıkar, kim zerre kadar şer işlerse o da onunla karşılaşacaktır.” Bu Hayr ve Şerr’i EsfeleSafiliyn yapı kendi özelliklerine göre tanımlarsa müflis olacağı bir iş yapmış olur, boşuna yorulur. Tanrıların birbirlerine iyi davranmalarını hayr sanmak, birbirlerini üzmelerini, kandırmalarını şer sanmak yanlıştır. Şer tek şeydir; nefs yeteneğini Allah’a eş ve ortak koşacak şekilde kullanmaktır. Hayr tek şeydir, nefs yeteneğini hakikati yönünde seyre dâhil etmektir. Ayeti şimdi anlamaya başlamış oluruz: Zerre şer yapmışsan (zerre küfür ehliysen) karşılığını göreceksin, zerre hayr yapmışsan (küfür ehli olmamanın) karşılığını göreceksin. Böyle anlaşılmazsa size iyi insan olmayı anlatıp kandırırlar. İyi insan olmaya çalışmayın, iyi insanların da cehennemde kontenjanları var, iyi insan cennete gidecek değildir. Eğer hayr ve şerri iyi insan olmak gibi anlar ve uygularsanız,varlığını insanların iyiliğine harcayan bir hümanist tanrı olursunuz.
SAPMAK, VARLIĞINI ALLAH’A
EŞ VE ORTAK KOŞMAKTIR
“De ki: “Eğer saparsam ancak kendi nefsimin aleyhine saparım. Doğru yolu bulursam Rabbimin bana vahyettiği şey iledir. Muhakkak ki O Semi’dir ve Garib’dir.” (Sebe-50)
Bu ayetin bize vurguladığı gerçeği konuşmadan önce sapma nedir, hatırlayalım. Sapmak, varlığını Allah’a eş ve ortak koşmaktır. Muhammedî olanlar sapmak denince bunun dışında bir şeyi düşünmez, Muhammedî İdrak bununla meşguldür, Muhammedî İdrak bunu öğretir: Ben kendimi idrakım ve fiillerimle Allah’a eş ve ortak koşuyor muyum? Bundan kurtulmalıyım. Ayet böyleydi: De ki eğer saparsam; eğer varlığımı Allah’a eş ve ortak koşar, buna ait fiiller ortaya koyarsam, ancak nefsimin aleyhine saparım. Eğer doğru yolu bulursam Rabbimin bana vahyettiği şey iledir. Muhakkak ki, o Semi’dir ve Garib’dir. Doğru yolu bulmanın İnsan 30 ayeti gereği kader bilgisi içerisindeki açıklanışı var burada. Doğru yol nasıl bulunur? Rabbimin bana vahyettiği şey ile. Onun ancak Allah’ın merhametiyle olduğu anlatılıyor. Tanrılık iddiasında bulunanın EsfeleSafiliyn halden kurtulması ancak Allah’ın merhametiyledir.
FİİLEN KÜFÜR HALİ, VARLIĞINI, VARLIĞIYLA BERABER MUHTARİYETİNİ İDDİA ETMİŞ OLMAKTIR

“Allah iman edenlerin Velisidir, onları karanlıktan Nur’a çıkarır. Fiilen küfür halinde olanlara gelince olanların evliyası tağut’tur. Onları nurdan alır karanlıklara çıkarır. İşte onlar Nâr Ashabı’dır, onlar orada ebedi kalıcılardır.” (Bakara-257)
Ayette “onları zulmetten Nura çıkarır” deniyor. Zulmet vehmin zulmetidir. Allah, Velisi olduğu mümini EsfeleSafiliyn karanlığından, vehmin zulmetinden (zulmani “BEN”den) Nura (nurani “BEN”e) Billahi anlamındaki imana koyar. Fiilen küfür hali, varlığını, varlığıyla beraber muhtariyetini iddia etmiş olmaktır. Varım ve Muhtarım iddiasına uygun fiiller ortaya koyan fiilen küfür halinde olup onun velisi tağuttur.
“Allah kimin Sadrını İslam’a şerh etti ise o Rabbinden bir Nur üzere değil midir?” (Zümer-22)
Allah kulun İslamiyet’i anlamasını ve yaşamasını dilemişse bu ona doğrudan bir Nur’dur, bir vahiy ve nurdur.
“Nerede olursanız ölüm size ulaşır, Burûc-i Müşeyyede’de olsanız bile. Onlara bir hasene isabet ederse “bu Allah İndindendir” derler. Onlara bir seyyie isabet ederse “bu senin indindendir” derler. De ki: Hepsi Allah indindendir. Şu kavme ne oluyor ki neredeyse bir söz bile anlamıyorlar.” (Nisa-78)
KADERİ KAVRADIĞINIZ ÖLÇÜDE
BİLLAHİ ANLAMINDA İMANINIZ VARDIR
“Haseneden sana ne isabet ederse Allah’tandır. Seyyieden sana ne isabet ederse nefsindendir. Seni insanlara Rasül olarak irsal ettik. Şahid olarak Allah kâfidir.” (Nisa-79)
İnceliği fark edelim diye Nisa-78 ve 79’u peş peşe okudum. Peş peşe olmalarına rağmen birçok yerde ayrı görürsünüz. Onları birlikte ele almak insana hakikati daha kolay gösterir. Nisa-78’deki “indinden” ifadesi önemlidir. Onlar, güzellik için “Allah İndinden” diyorlar, beğenmedikleri şer sandıkları şey için kişiye “bu senin indinden” diyorlar. Uyarıyor: Hepsi Allah İndindendir, de. Bu bizim için önemli. İnsan-30’da fark etmiştik ki kader kavranmadıkça Billahi anlamında iman edilemiyor. Kaderi kavradığınız ölçüde Billahi anlamında imanınız vardır. Bu yüzden, kaderle ilgili ikilemi olanların mutlaka ikilemlerini gidermeleri gerekiyor. İnsan-29 ve İnsan-30 ayetleri bunu bize öğretiyor. İnsan-29; “dileyen artık Rabbine bir yol tutar” diyor. Hemen peşine İnsan-30 “Dileyen YOK, İlla ALLAH” buyuruyor. Bunu çelişki sanıyorlar. Burada Rum-30’u hatırlamak gerekiyor: “Diyn’e (İslam’a, sisteme) haniyf olarak yaklaşın.” Çünkü haniyf olmazsanız çözemezsiniz. Haniyf olmayanlar İnsan-29 ve İnsan-30 ayetlerini birbiriyle çelişiyor sandıkları için ikisini beraber ele almaktan korkarlar. Oysa İnsan-29 çokluk dili ile İnsan-30 Ulûhiyet dili ile aynı manayı açıklıyor. İnsan-29 bize İnsan-30’a imanın gereği olan ameli tarif ediyor. Nisa-78 ve Nisa-79’a da böyle yaklaşın; haniyf değilseniz bu iki ayette de çelişki var sanıyorsunuz. Nisa-78 “hepsi Allah İndindendir” diyor.Onlara bir hasene isabet ederse bu Allah İndindendir derler, bir seyyie isabet ederse bu senin indindendir derler. De ki: Hepsi Allah İndindendir. Bu ayet haseneye de seyyieye de “Allah İndindendir” dedi. Nisa-79 ise; haseneden sana ne isabet ederse Allah’tandır, seyyieden sana ne isabet ederse nefsindendir diyor. Az önceki tarifimizi dikkate alırsanız hiç çelişki olmadığı gibi size ufuklar açacak iki ayet olduğunu görürsünüz. Nasıl çelişki yok, bakın: İlmî suretteki nefsi tarif ettik: Her nefs Kendini Hissetme Duygusu’ndan payını alan ilmî suretin Allah’ın onu dilediği hal üzere kendisini hissetmesi olduğuna göre, “nefsinizdendir” demek de “Allah’tandır” demektir. Size bir hasene ulaşırsa Allah’tan, seyyie ise nefsinizdendir demekle ikisinin de Allah’ın takdiri olduğunu söylüyoruz. Birinin doğrudan “Allah İndi”nden, diğerinin nefs kaydınız üzerinden ama yine Allah İndinden olduğunu söylemiş olursunuz. İncelik şudur: Nisa-78; “hepsi Allah İndinden, Zatından” diyerek ind’i öne çıkarıyor, Allah dûnunda ind olmadığını öğretiyor. Bu yüzden, birisine “bu senin indinden” dediğinizde ona muhtariyet vererek tanrılık oluşturuyorsunuz. Ayet o yüzden “o söylediğiniz yanlış, tanrı oluşturdunuz” diyor. Muhatabınıza “bu senin indindendir” demekle ona bir zatlık, bir muhtariyet, bir güç, bir hüküm, bir mülk verdiniz. Bunu fark etmeden ayete nefsin şerriyle bakan manayı anlayamaz, haniyf değilse mümkün değil. Nefsin şerrinden kurtaracak şey Allah’ın doğrudan hidayet dilemesi ve merhamet etmesidir. Onu çok talep etmeliyiz.
MÜMİNSENİZ EN ÜSTÜNLERSİNİZ,
GEVŞEMEYİN VE MAHZUN OLMAYIN.
Şems 9,10:“(Nefsi) tezkiye eden gerçekten kurtulmuştur, gömüp gizleyen ise gerçekten kaybetmiştir.”
Nefs’i arındıranı ve ona zulmedeni net anladık değil mi? Nefs ile neyi kastettiğimiz anlaşıldığı için temizleyeceğimiz, tezkiye edeceğimiz şeyin ne olduğu çok açık. Size verilen nefs sermayesini şer yolda (Allah’ı örtme, Allah’a eş ve ortak koşma yolunda) kullanmayan, bunu kullanmamak için EsfeleSafiliyne ait kiri, necis yapıyı AhseneTakviymden süzen, arındıran kurtuldu. Kim de nefsin üstündeki o kir yapı ile nefsi gizler de AhseneTakviymin gözükmesini engellerse kaybetmiştir. Var olan Ahsene Takviym yapısını, var sanışını, vehmini ileri götürüp onunla Allah’a eş ve ortak koşup hakikati gizlerse, onu Esfele Safiliyn’le örterse, o da kaybetmiştir.
“Ama Billahi idrakıyla iman edip ona sımsıkı tutunanlara gelince, onları kendinden bir Rahmetin ve fazlın içine sokacak ve onları kendisine varan Sırat-ı Müstakim’e hidayetleyecektir.” (Nisa-175)
Müjde var: Kim Billahi anlamında iman eder ve onun gereğini yaşarsa Allah’ın hidayet verdiği kişilerin yoluna, Doğru Yol’a ulaşacaktır.
“Gevşemeyin ve mahzun olmayın, eğer mümin iseniz en üstünlersiniz.” (Al’u İmran-139)
Bu da bir müjde ama “üzülmeyin, mahzun olmayın” diyor, neden? Çünkü Esfele Safiliyn yapıdan kurtulmaya çalışanı, onu temizlemek isteyeni mahzun ederler, sevmezler, kötü ilan ederler, diğer Esfele Safiliyn’ler onu sevmez, istemez. Bu yüzden diyor ki: Siz onlara bakmayın. Eğer mümin iseniz; Billahi anlamında inanıyorsanız gevşemeyin, mahzun olmayın. Seni mahzun ediyorlar, sana hücum ediyorlar diye gevşeme, mahzun da olma, kendini yokla. Sen gerçekten varım ve muhtarım diyen Esfele Safiliyn yapıyı yok etmeye çalışıyorsan endişe etme: Müminseniz en üstünlersiniz, gevşemeyin ve mahzun olmayın.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER