SEN TANRI MISIN? – 91-

BİLİNÇTEKİ KİR MUHTARİYET KİRİDİR,
ANCAK HAŞYETULLAH TEMİZLER
“Ve siyabeke fe tahhir; Elbiseni temizle.” (Müddessir-4)
Kalk ve uyar; Rabbinin ekberiyetini fark et (hisset) ve bu hisle Allahuekber deyip kul elbiseni temizle. “Allahuekber” derken Kul Elbiseni Haşyetullah’la titreyerek temizle. Öyle bir Haşyetullah’la Allahuekber de ki kul elbiseni örten, görünmez yapan Zulmani Benliğin Muhtariyet kirleri çözülsün, paramparça olsun. BİLİNÇTEKİ KİR Muhtariyet Kiridir; bu kir Zulmani Benlikten kaynaklanır ve bu kiri ancak Haşyetullah temizler. Ancak Haşyetullahla… Haşyetullah olmadan Allah Sevgisi olmaz. Haşyetullah’ın canlanmadığı yerde “Allah sevgisi var” sanılıyorsa o sevgi Nefs-i Emmare’nin romantik duygularıdır. Allah Samed’dir, bunlara ihtiyacı yoktur. Bu sevginin bir göstergesi vardır. Nedir? Emmare’ye ait yalancı sevgi kişiye relaks ve memnuniyet verir; onu amellerden koparır, namazı ve diğer önerileri önemsemez; “Allah beni seviyor ben de O’nu! Biz işi sevgiyle hallettik” der. Bu tamamen şeytan kandırmacasıdır. Gerçek Allah sevgisi Haşyetullahla başlar. Haşyetullah yerleşmeden esas Allah Aşkı ortaya çıkamaz. Konuyu Sabr’la birleştireceğiz, ancak Haşyetullah’la ilgili şu ayetleri gördükten sonra.
“Sabredin ve (O’na yönelerek) salât ile yardım isteyin. Allah’a haşyet duymayanın benliğine kesinlikle bu iş ağır gelir.” (El Bakara-45)
SALÂT KİMLERE AĞIR GELİR?
Çok, çok önemli bir uyarı! Bu, insanın kendisini TEST etmesi için çok önemli bir uyarıdır ve aslında insanı çok utandıracak bir şeydir. Ayeti dinleyin ve anlayın: “Benden korkmayana salâtla yardım istemek ve sabretmek ağır gelir, bu iş ona ağır ve angarya gelir.” Rabbim bizleri muhafaza ediver, cümlemize merhamet ediver, salâtla yardım istemek ve sabretmek kendisine ağır gelenlerden eyleme bizi; koruyuver, kurtarıver (âmin). Bu ayet, paylaştığımız bilgi ve idrakla meallendirilmelidir. Aksi halde “haşyet duymayana bu iş kesinlikle ağır gelir” mealini okuyan kişi bu cümleden bir amel çıkaramayabilir. Oraya Kur’an’ın mesajını koymak gerekiyor; ayette “kebiyratün” ifadesi var; “kebîr/kibir ve mütekebbir” geçiyor. Bir de “haşyet duymayana” değil de, “haşyet duymayanın benliğine” diye meallendirmek daha doğru olur. O zaman meali şöyle verelim, daha anlaşılır olsun inşaAllah: “Sabredin ve O’na yönelip salât ile yardım isteyin. Allah’a haşyet duymayanın tanrı yapısına bu iş kesinlikle ağır gelir.” Tanrı yapısı kişinin muhtariyetidir, muhtariyetine bu iş ağır gelir. “Salât bana niye ağır geliyor?” diye sorana bunu söyleyin: Salât muhtariyetine ağır geliyor. Kendini o kadar özgür ilan etti, o kadar özgür sanıyor ki salât o özgürlüğüne ağır geliyor. Ona böyle deyin. Bunu ayet öneriyor.
“O (haşyet duyanlar) Rablerine ereceklerini düşünürler ve nitekim Ona dönerler.” (Bakara-46)
Bu ayette müjde var, haşyetin mükâfatı var, onların sonu açıklanıyor: Haşyet duyanlar Rablerine ereceklerini düşünürler, nitekim O’na dönerler.
HANİF ANAHTARLARI İDRAK AÇAN ANAHTARLARDIR
Kir’den temizlenenin hali Hanif’tir. Kul Elbisesindeki kirden temizlenenin, bilincini ondan arındıranın ulaştığı hal Hanif haldir. Hanif olana farklı ikramlar vardır, Hanif olana bazı anahtarlar verilir; ona verilen “yedi anahtar” vardır; yalnızca Hanif olana verilir. HANİF ANAHTARLARI idrak açan anahtarlardır. O anahtarlar hanif olana verilir ve iç içedir. İlkini kullanmayı öğrenince açtığınız yerde bir anahtar daha bulursunuz… Ama hanif olmadan o ilk anahtarı alamazsınız. Bu anahtarlar size Kur’an’ın manalarını açar. Kur’an’ı anlayabilmek için Hanif olarak ilk anahtarı almak lazım. Hanif olmadan Kur’an’ı anlamak mümkün olmayacağı için Rum Suresi 30. Ayet; “Diyn’e (Sistem’e, İslam’a) hanif olarak yaklaş” buyurur. Çünkü aksi halde kavrayamazsın. Hanif hal böyledir. Ancak hanif hale gelenin o idrakı, o hali muhafaza etmesi çok önemlidir. Hanif hali ne yaparsak koruyabiliriz? Allah’a eş ve ortak koşucu tanrılık ilanı hallerinden uzak durarak! Ulaşılan hanif hali muhafaza için Allah’a eş ve ortak koşucu tanrılık ilanı hallerinin her türlüsünden kaçınmak gerekiyor.
“Verrucze fehcur: (Hanif hali korumak istiyorsan muhtariyetine ait her türlü fiilden) her türlü şirkten artık kaçın.” (Müddessir-5)
DAHA ÇOĞUNU İSTEYEREK İHSANDA BULUNMAYIN; MUHTARİYETİNİZİ KUVVETLENDİRİCİ İŞ YAPMAYIN
“Ve la temnün testeksir: Çoğu isteyerek ihsan yapma.” (Müddessir-6)
Bu ayetteki çok önemli mesaj şudur: Bütün bunları yaparken kendin için bir kudret arzun olmasın. Böyle önemli birçok ipucunu Yol Haritası’nda paylaşıyoruz. Ayet bize “ilk ayetten beri sayılan işleri yaparken kendin için bir kudret arzun olmasın” diyor. “Çoğu isteyerek ihsan yapma” uyarısı tanrısal hal içindir: Sen bu işe tanrı imkânlarıyla başladın. Sen tanrılığını sendeki tanrı imkânlarıyla yok edeceksin, bu sırada tanrılığı kuvvetlendirecek şeyler isteme. Tanrılar dünyasına ait hayatın daha çoğunu isteme, daha çok tanrı olmayı arzulama, bir kudret isteme. Kudret sahibi olmayı isteyerek iş yapma. Bunu özellikle esma zikirleriyle ilgili olarak çok konuştuk. Siz kudret sahibi olarak esma zikri yaparsanız o kudrete daha çok sahip olursunuz. Ve o esma zikri sayesinde elde ettiğiniz kudretle tanrılığınızı kuvvetlendirmiş olursunuz. Bu hal feth-i zulmani kapsamındadır. Tanrılığınız kuvvetlenirse o halden zor kurtulursunuz. Daha çoğunu isteyerek ihsanda bulunmayın; muhtariyetinizi kuvvetlendirici iş yapmayın, işinizi öyle yapmayın. Peki, nasıl yapacağız?
“Ve li Rabbike fasbir; Rabbin için sabret.” (Müddessir-7)
O işleri yaparken kendin için bir kudret arzun olmasın, buna dikkat et ve Allah’ın nurunun sana ulaşıp Hakk’ı tamamlaması için sabret. Ayet bize sabrı tanımlıyor. SABRETMEK tanrılığını ilan etmiş olanın tanrısal zorluklara dayanması değildir. O tanrının sabrıdır. Asr Suresi’ndeki “sabr” o değildir. Bu ayetteki mana şöyle: 7. ayete kadar bize, “şunları, şunları yapın” diye yapacaklarımız anlatıldı, şimdi “sabredin, bekleyin” buyruluyor. Neyi? Allah’ın vermesini. O’nun VERMESİNİ bekle, sen bir şey umma, bir şeyin çoğalsın diye çalışma. “Gücüm artsın, göreyim, bileyim, uçayım…” diye düşünme, sakın. Onlar hep senin tanrılığını kuvvetlendirir. Onun kuvvetlenmesi çok kolay ve hızlıdır, engelleyemezsin. Yeryüzündeki yaşantının gereği olduğu için gücün yetmez, engelleyemezsin. Bu yüzden, isteyerek sakın o kapıyı açma. Peki, ne yapayım? Söylenenleri yap ve sabret: Allah’ın sana vermesini bekle. Allahın sana vermesini beklemen SABR’dır. Sabr budur.
“ONLARA SABRET, ONLARLA TARTIŞMA,
ONLARA KÖTÜ SÖZ SÖYLEME, ONLARA BİR ŞEYİ KANITLAMAYA ÇALIŞMA, ORADAN HECR-İ CEMİYL İLE AYRIL VE ONLARI BANA BIRAK”
“Onların dediklerine sabret ve onlardan Hecr-i Cemiyl ile ayrıl.” (Müzzemmil-10)
Konu sabır olunca bu ayet daha bir önemli hale gelir. Sabır’da HECR-İ CEMİYL önemlidir. Nefs-i Levvame’ye giriş yaptınız ve Levvamede Allah’ın nurunun size ulaşması için gayret, sabır ve bekleyiştesinizdir. Böyle yaşarken sizi mutlaka eleştirecekler, kınayacaklar, neler söyleyecekler neler… Hoş görmeyecekler, reddedecek, kınayacak, küçümseyecekler. Kur’an diliyle söyleyelim: Seninle alay edecekler. İşte o zaman sen onların dediklerine de sabret, onlardan Hecr-i Cemiyl ile ayrıl. “Onlarla kavga ederek ayrılın” demiyor. Dikkat ederseniz bu ayet bize sabrın içerisini tarif ediyor; nasıl sabredeceğimizi, sabrederken nasıl davranacağımızı söylüyor; “onlara sabret, onlardan uzaklaş” diyor. O ortamdan uzaklaş ki öfke tuzağına düşme. Nasıl uzaklaşacağımız da öğretiliyor: HECR-İ CEMİYL ile ayrılın: Onlarla kavga etmeden, onları kendi hallerine bırakarak ayrılın ve bir sonraki ayete bakın:
“Onları bana bırak.” (Müzzemmil-11)
“Bana bırak” diyor. Birçok yerde “Biz” der; “biz yarattık, biz yaptık” gibi geçer, ama burada “onları bana bırak” diyor. Rasulüm (ve ey mümin kulum) öyle durumlarla karşılaşacaksın ki, onlara sabret, onlarla tartışma, onlara kötü söz söyleme, onlara bir şeyi kanıtlamaya çalışma, oradan Hecr-i Cemiyl ile ayrıl ve onları bana bırak. Lütfen oradan, onlardan güzel bir halle uzaklaş.
Ayet böyle diyor, böyle yapalım inşaAllah…