Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ŞEYTANIN AVUKATI-19 – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 8 Ocak 2019 Salı 13:34:26
 

KONUŞMA NİMETİNİ ALLAH’A
KARŞI KULLANIYORLARSA İSRAFIN
 DİK ALASINI YAPIYORLAR
Şeytan, akraba niteliğinde stratejik ortaklar istemiş, bu talebine karşılık “Allah’ın verdiklerini hem Allah’a karşı hem de israf ederek harcayanlar” şeytana stratejik ortak yapılmıştır. Bu ortaklar öyle sözde ilahlardır ki neleri varsa israf ederler ki tanımı şöyledir: Bir nimeti Allah yolunda hırsla kullanmamak da, Allah’a karşı hırsla kullanmak da israftır. İsraf etmek denince hemen harcanan miktar akla gelmesin. Eğer israf söz konusuysa, her derecedeki miktar çok sayılır. Konu Allah yolu ise, Allah yoluna harcanmayan her nimet israf edilmiş olur. Ayrıca duniHİ algıdaki bir sözde ilah, nimet kullanmayı Allah’a karşı bir hırsla yapıyorsa israf çok katlanmış olur. Şeytanın Avukatlarının en dikkat çeken israflarından birisi dil ve konuşma nimetidir. Konuşurken sanki Allah yokmuş gibi sözde ilahlıklarının heva ve hevesleri doğrultusunda kullanarak o nimeti israf etmektedirler. Eğer dillerini, konuşma nimetini Allah’a karşı bir mücadele aracı olarak kullanıyorlarsa israfın dik alasını yapıyor olurlar. Bunların tümü şeytanın kardeşleridir. Bu konudaki ilgili ayeti de hatırlayalım.
İsra-27: “Mübezziriyn (israf edenler) şeytanın kardeşleri oldu. Şeytan ise Rabbine çok kâfirdir (nankördür).”
Tefekkür ettiğimiz hadisin anlatımına devam edelim.
Şeytan anlatıyor: Allah’tan diledim ki, ben Âdemoğullarını göreyim, ama onlar beni göremesinler. Allah bu dileğimi de kabul buyurdu. Diledim ki, Âdemoğullarının kan mecralarını bana yol yapa… Bu dileğim de oldu. Böylece ben, onların arasında akıp giderim, gezerim, hem de nasıl istersem. Bütün bu isteklerim verildi, ben bu hallerimle iftihar ederim. Ayrıca, benimle beraber olanlar, seninle beraber olanlardan daha çoktur. Böylece kıyamete kadar Âdemoğullarının ekserisi benimle beraber olur.
ŞEYTANLIK PATRONAJ SİSTEMİ ÇIPLAK
GÖZLE GÖRÜLEBİLEN BİR SİSTEM DEĞİLDİR
Devam etmek üzere hadis anlatımına bir virgül koyalım:
Şeytanlık Patronaj Sistemi için karargah ve stratejik ortaklar için Rabbinden izin alan şeytan, şimdi de gerçekleştireceği vesveselerin tesirlerinde başarılı olmak ve açık kapı bırakmamak için kendisine özel yetenekler istemektedir. İnsanın, şeytanı ve Şeytanlık Patronaj Sistemini çıplak gözle görememesi dünya hayatının, insanın imtihanının, insanın sorumlu olabilmesinin, hepsinden önemlisi Billahi anlamda imanı yerine getirebilmesinin gereğidir. Cin taifesinden olan şeytan dumansız ateşten yaratılmış olması sebebiyle, bunları insanın çıplak gözle görebilmesi mümkün olmaz. Ancak onlardan hologram mekanizmasını kullanabilme izni verilenler insanın çıplak gözle görebileceği bir görüntü oluşturabilirler. Aslında “cin” kelimesi, insanın çıplak gözle göremediği varlıklar için kullanılan genel bir isimdir. Cin taifesinden olan şeytanın yapısı bir tür ışın mahiyetinde olduğu için moleküler ve katı yapılı cisimlerden geçebilme özelliği de gösterirler. Konuyu anlayabilmek için x-ray ışınlarını veya lazer ışınları ile nasıl resimlemeler yapıldığını düşünebiliriz. Şeytanlık Patronaj Sistemi de çıplak gözle görülebilen bir sistem değildir. İnsandaki iman gözle görülemediği gibi küfür de gözle görülemez; küfrün mekanizması, üreteni, yayanı, yaşatanı bir bakıma da kendisi Şeytanlık Patronaj Sistemidir. Şeytanlık Patronaj Sisteminin çıplak gözle görülebilen üyesi insandan olan şeytanlardır. İnsandan olan şeytanlar da kendilerindeki şeytanlık sistemini göremezler.
BAZILARI ŞEYTANDAN KORKARAK, BAZILARI DA ŞEYTANI SEVEREK AVUKATLIK YAPARLAR
Aslında şeytan, Şeytanlık Patronaj Sisteminin ismidir, ancak bu sistemin üyeleri olan cin ve insanlar için de bu isim kullanılır. Bu sebeple bazen anlam kargaşası varmış gibi zannedilebilir. Şeytanın ve şeytanlığın insanlar tarafından çıplak gözle görünmeyen özelliği bazı insanlarda korkuya yol açarken bazı insanlarda da bir gizemlilik ve cazibe oluşturur ki, şeytan her iki hali de kendi görevi için avantaja çevirmeye çalışır. Bazıları şeytandan korkarak avukatlık yapar, bazıları da şeytanı severek avukatlık yaparlar.
Batıl inanışları olanlar ve bu inanışlarına göre konuşup fiiller ortaya koyanlar, inanışlarının gereği korunma yöntemleri geliştirenler, şeytandan ve Şeytanlık Patronaj Sistemi’nden korkarak avukatlık yapanlardır. Bu sistemi severek avukatlık yapanlar kimlerdir? Onlar sihir, büyü, fal ile uğraşanlardan satanist inançlılara kadar geniş bir yelpaze gösterirler.
ŞEYTAN İNSANIN KANINA NASIL GİRER?
Şeytanın kendi başarısı için istediği diğer bir yetenek ise insanların kan mecralarında, yani kan damarlarında dolaşabilmek, kanın ulaştığı tüm hücrelere ulaşabilmek oldu. Şeytan insanların kanında öyle dolaşır ki, bu yolla o insanın vücudundaki bütün hücrelere ulaşır ve hepsine hükmeder. Elbette bu dolaşmaya izin veren insanların damarlarında!
İnsanın sadrındaki nefret kökenli kıyas şeytanlık zann alanına vesvese veren cin şeytanlar, insan şeytanlar veya insanın kendisi mekanizmayı çalıştırır. Bu vesvese o insanda bir fikre dönüşür ve o insan bu fikri benimseyip uygulamak istediğinde beynin konuyla ilgili alanı uyarılır. Beynin uyarılmasıyla birlikte vücut o fikre ve fiile hazırlık yapar, bu amaçla konuyu ilgilendiren hormon ve enzimler sayesinde bir kan kimyası oluşur. Ve gereken arzuyu, isteği gerçekleştirir.
Konuyla ilgili arzu ve istek kanda bir kimya olarak önce hedef doku ve organları tesiri altına alır ama bütün hücrelere de bu kimya ulaşır. Kanda arzu ve isteğin bütün hücrelere ulaşması aslında işi ilk başlatan vesveselerin dolaşıyor olmasıdır. Yani vesvese sahibi şeytanın kan mecralarında dolaşıyor ve istediğini yaptırıyor olmasıdır. Örneğin, bir arkadaşınız size bir fikrini söyledi. Siz o arkadaşınızı çok iyi tanıyor olduğunuz için bu fikrin ona ait olmadığını hemen anladınız, fikirden de hoşlanmamıştınız. Ancak ona bu fikri verebilecek kişileri de tahmin ettiniz. Bu durumda o arkadaşınıza bu fikri beğenmediğinizi ve bu fikrin onun olmadığını belirtmek için, ona “senin kanına kim girdi?” dersiniz. İşte bu soruyu sorarken siz de aynı mekanizmadan bahsediyorsunuz.
Bütün bunlarla beraber, cin taifesinden olan şeytanın dumansız ateşten yaratılmış ve kendine özgü ışınsal yapısının moleküler ve katı yapılardan geçebilmesi, bu yapılara sızabilmesi de göz ardı edilmemelidir. İnsanın çıplak gözle göremediği bazı yapıların insanların dokularına yerleşmeleri, burada bazı hastalıklara sebep olabilmeleri, insanlara çeşitli tesirler yapabilmeleri de mümkün olabilecek şeylerdir.
HADİSTE ŞEYTAN MASAL ANLATMIYOR,
KOMPLİKE BİR MEKANİZMAYI ANLATIYOR
Hadis anlatımına devam ediyoruz:
Daha sonra iblis şöyle devam etti: “Benim bir oğlum vardır, adı ATEME’dir. Bir kul yatsı salatını ikame etmeden uyursa; gider, onun kulağına bevleder. Eğer bunu yapmasaydı, insanlar salatlarını ikame etmeden uyumazlardı.
Benim bir oğlum daha vardır ki, onun adı da MUTEKAZİ’dir. Bunun vazifesi de, yapılan gizli amelleri yaymaya çalışmaktır. Bir kul gizli bir taat işler ve bu gizliliği muhafaza etmeye çalışırsa, MUTEKAZİ ona vesvese verir, sonunda gizli amelin öğrenilmesine ve yayılmasına muvaffak olur. Böylece o amel sahibinin sevabının doksan dokuz kısmı imha olur, bir kısmı kalır. Çünkü Allah, bir kulun gizli ameli için yüz sevap verir.
Benim bir oğlum daha vardır ki, onun adı da KUHAYL’dır, görevi de insanların gözlerini sürmelemektir. Özellikle ulema meclislerinde ve hatip hutbe okurken bunu yapar ki böylece insanlar uyuklar, konuyu dinleyemez, takip edemez ve anlayamaz olurlar.
Ayrıca, hangi kadın olursa olsun, onun kalktığı yere şeytan oturur. Her kadının kucağında mutlaka bir şeytan oturur; onu kendisine bakanlara güzel gösterir ve o kadına bazı vesveseler verip kendisini göstermesini sağlar.
Bu kısmı tefekkür etmek üzere bir virgül koyalım. Hadiste şeytanın konuyu anlatım tarzı size masal veya hikaye anlatımı gibi gelebilir; oysa kompleks bir mekanizmayı tarihin her dönemindeki kültürün anlayabileceği ve bir ders çıkaracağı basitlikte hikaye edebilmek bir anlatım ustalığıdır. Hadisin bu kısmında Şeytanlık Patronaj Sisteminin tesir yöntemlerinden bazıları sunulmuştur. Bu yöntemlerin hepsi aynı zamanda, verilen vesveselerle insan hangi konuda tuzağa düşmüşse, o konu doğrultusunda konuşmaları gerçekleştirerek şeytana avukatlık yaptıran yollardır. Şeytanın avukatının cümlelerine bakarak o anda hangi yöntemin yürürlükte olduğu anlaşılabilir. Kişi bu yaptığı avukatlığı fark eder ve bu avukatın dilini susturursa Şeytanlık Patronaj Sistemini can evinden vurur ve nefesini keser.
Cin taifesinden olan şeytanın bevletmesinin insanın bevli ile hiç ilgisi yoktur, çünkü onların ne görünüm yapıları ne de beslenme biçimleri insanlarınki gibidir, bevlleri de insan gibi olmaz. Bevletmek vücudun özelliğine göre bir atık çıkarmaktır ki, bu anlatımda o, uykuda olana derin uyku, uyuşukluk, rahatlık hissi, zamanı fark edememek tesiri yapacak ve kulak yolu-östaki borusu ve beyin sistemiyle çalışacak bir dumanımsı hava olabilir. Elbette bu görev salât ikamesiyle meşgul olanlar içindir, hayatında salât ikamesi olmayana bu tesir ne gerekir.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER