Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

ŞEYTANIN AVUKATI-9 – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 27 Aralık 2018 Perşembe 13:27:24
 

ŞEYTAN KİME BUĞZ EDER?
Şeytanın itiraflarda bulunduğu hadisin anlatımına devam ediyoruz:
Rasulullah (SAV) Efendimiz şeytana sordu: “Mademki sözünde doğru olacaksın, o halde bana anlat; halk arasında en çok sevmediğin kimdir?”
Şeytan şu cevabı verdi: “Sensin ya Muhammed. Allah’ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Senin gibi kim olabilir ki?”
Rasulullah (SAV) Efendimiz sordu: “Benden sonra en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?”
Şeytan anlattı: “Müttaki bir gence ki… Varlığını Allah yoluna adamıştır.”
Devam etmek üzere hadis anlatımına bir virgül koyalım: Şeytanın birisini sevmemesini insanların esfele safiliyn hayat içerisinde sözde ilahlar olarak birbirlerini sevmemeleri gibi anlamamalıyız, bu anlayış bizi konudan uzaklaştırır. Amentü Billahi diyerek Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası’na, bu iddianın hayat tarzına sırtını dönmüş hanif kişinin bu iddiaya olan nefreti, bu iddiayı yaşantısıyla ortaya koyana karşı buğzu hangi şiddetteyse, şeytanın da Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası’na sırtını dönmüş, duniHİ algıdan kabini sıyırmış, Amentü Billahi demiş hanif kimseye buğzu ve nefreti o şiddettedir. Dolayısıyla “La ilahe illallah” kelime-i tevhidinin öğretmenine de en yüksek buğzu duyması şeytanın yüklendiği görevin gereğidir; hele de bu kişi Habibullah ise… Allah’ın “Habibim” dediği bir kulu var, diğer yanda “sen lanetlendin ey iblis” dediği kulu var; buğz ve sevmeme bu şartlar içerisinde en yüksek olur.
Anlıyoruz ki; şeytanın korktuğu, sevmediği, buğz ettiği Efendimiz (SAV)’in açıkladıkları, öğrettikleri ve hayat tarzıdır. Elbette ki, Efendimize (SAV), şeytanın buğzu seviyesinde bir başka kul bulunamaz. Çünkü “La ilahe illallah” kelime-i tevhidini O’nun kadar anlayabilen, anlatabilen ve yaşayabilen; ayrıca Allah’tan onun kadar korkabilen bir başka kul bulunmamaktadır.
EFENDİMİZ (SAV)’DEN SONRA
MUTTAKİ GENÇ GELİYOR
Dikkat edecek olursak şunu net olarak görürüz ki şeytan nefretini yani sevmemesini ve buğzunu sıralayabilmekte, derecelendirebilmektedir. Demek ki buğzunu bir veriye dayandırmaktadır. Bu veri doğrudan insanın Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası ile ilişkilidir. Yani, Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası’nı ve duniHi idrakı fark edemeyen hem Habibullah (SAV)’i hem de zıddı olan şeytan ve şeytanlığı hakkıyla değerlendiremez.
Şeytan sevmediği ve buğz ettiği kişileri sıralarken ikinci sırada “müttaki bir genç ki, varlığını Allah’a adamıştır” diyor. Bir başka hadisten öğreniyoruz ki; Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuşlardır: “Yedi grup insan var ki Allah onları bir gölgenin olmadığı kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgeler…” Efendimiz (SAV)’in hadiste sıraladığı yedi grubun ikinci sırasında da “Allah’a kulluk içerisinde bulunan müttaki genç” yer almaktadır. Varlığını Allah’a adamış müttaki gencin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
Esfele Safiliyn hayat tarzının insanda heva ve heveslerle ve bunlara uygun hormon salınımlarıyla en kızgın, en tesirli, en arzulu ve insanı deli-kanlı yaptığı dönemde genç Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası’na sırtını dönüyor ve “Semi’na ve eta’na; işittim ya Rabbi işittim ve sana itaat ettim ya Rabbi! Beni ve halimi kabul buyur, razı oluver” diyor. Varlığını Allah’a adıyor, yani duniHİ idrak ile Müstakilen Var ve Muhtar bir beden zannettiği varlığından vazgeçiyor; “Mülk Allah’ındır, Güç Allah’ındır, Hüküm Allah’ındır” ayetleri gereği “Ve la havle ve la kuvvete illa Billâh, La ilahe illallah” koşullu bir bedende Allah adına “Ben” diyerek “İyyaKE na’budu VE iyyaKE nesta’iyn” sığınışıyla biiznillah yaşıyor. Bu genç, dünya hayatı boyunca müttaki’dir, yani Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası ile bu iddianın hayat tarzından ölüm gelinceye kadar korunandır.
ALLAH’IN SEVDİKLERİNİ ŞEYTAN SEVMİYOR. DUA EDERKEN DİKKAT!
Hadis anlatımına devam ediyoruz: Rasulullah Efendimiz (SAV) yine sordu: “Sonra kimi sevmezsin?”
Şeytan: “Kendisini sabırlı bildiğim, şüpheli şeylerden sakınan alimi” dedi.
Efendimiz (SAV) sordu: “Ya daha sonra?”
Şeytan: “Sabırlı olan fakiri ki, ihtiyacını hiç kimseye anlatmaz… Halinden şikayet etmez” dedi.
Efendimiz (SAV) sordu: “Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nereden bilirsin?”
Şeytan: “İhtiyacını kendi gibi birisine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birilerine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden saymaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hâsılı onun sabrını, halinden, tavrından ve şikâyet etmeyişinden anlarım” dedi.
Devam etmek üzere hadis anlatımına bir virgül koyalım:
Görmekteyiz ki; Kur’an, Allah kimleri sever diyorsa, şeytan onları sevmediğini, onlara buğz ettiğini belirtmektedir. Şeytanın sevmediğini, buğz ettiğini belirttiği sabırlı kişiler için Kur’an’da birçok ayet vardır, biz burada bir kaçına bakarak Kur’an’ın açıklamasını görelim.
“İstaıynu Billahi vesbiru… Billahi imanla isteyin ve sabredin…” (A’raf-128)
“Ey iman edenler, sabır ve salât ile yardım dileyin. Muhakkak ki; Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara-153)
“Sabır ve salât ile yardım isteyin; muhakkak ki; bu huşu edenlerden başkasına ağır gelir.” (Bakara-45)
Bu üç ayeti ders edersek şu sonuçlara ulaşırız:
– Dunihi idrakla dua etmeyin.
– Müstakilen varım ve Muhtarım İddiasından sıyrılmış bir musalli olarak Allah’tan isteyin.
– Ve sabredin, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
– Ancak çıkardığımız bu sonuçlar huşu’ edenlerden başkasına, yani Şeytanın Avukatı’na ağır gelir.
Şimdi kendimizi tekrar mercek altına koyalım: Biz, kendimiz hangi taraftayız?
KUR’AN’A GÖRE SABIR NEDİR?
Elbette ki, Kur’an’ın “sabredenler” derken kimleri kastettiğini öncelikle bilmemiz gerekiyor ki, kendimizi yoklayabilelim! Bilinmelidir ki; sabır duniHi idrakla ve duniHİ bir konuya tahammül edebilmenin tanımı değildir. Önce Kur’an’a göre sabr nedir, onu tanımlamalıyız.
Kur’an’a göre sabrı şöyle açıklayabiliriz:
– Yöneliş yani iman çerçevesinde dua: Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası’ndan sıyrılmış ve Billahi anlamda cümlelerle konuyu dile getirmek;
– İlişkiler yani amel çerçevesinde girişim: Muhtariyeti Tercih Gücü yetkimiz ile konuyu ilgilendiren sebeplere müracaat etmek;
– Allah’ın konuyla ilgili hükmünü edeb ile beklemek.
– Allah’ın konuyla ilgili hükmü bize ulaşınca da bu hükümle didişmemek, onu sevmek, “hükümden razı olmak” gerekir.

ŞEYTANIN AVUKATI-9-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER