Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

ŞİKAYET

Böyle çocuk mu olur, hiç ders çalışmıyor…
Babam neden beni anlamıyor, hiçbir şeye izin vermiyor…
Bu zamanda işine sahip çıkan bir çalışan bulmak çok zor…
Patronum daha çok çalışmamı ama daha az kazanmamı istiyor…
Kocam işkolik, benimle hiç ilgilenmiyor…
Karım saatlerce telefonda konuşuyor…
Örneklerde gördüğümüz gibi baba oğuldan, oğul babadan şikâyetçi; iş veren çalışandan, çalışan iş verenden şikâyetçi; kadın kocadan, koca kadından şikâyetçi.
Şikâyet var olan durumdan memnun olmama halidir. Dunihi algı içerisinde, dünya hayatı standartlarında bulunduğu hali kabullenemeyen insan, şikâyet ederek rahatladığını zanneder. Eşini, çalıştığı yeri, çocuğunu, çok sevdiğini düşündüğü ailesini şikâyet eder. Bu şikâyetler de genelde doğru yere yapılmaz. Mesela çalıştığı yerde bir sıkıntısı vardır, onu işvereniyle konuşmaz ama her akşam evde konuştuğu tek konu iş yerinde uğradığı haksızlıktır. Kocasıyla arasında oluşan sıkıntıyı kocasıyla konuşmak yerine arkadaşlarına saatlerce anlatıp dedikodu yapar. Bu konuşmanın sonunda da “oh be, rahatladım, sus sus nereye kadar” der. Bu haliyle arkadaşlarına “şikâyet dosyası”yla anlattığı kocasının haksız olduğunu kabul ettirip, kendi haklılığını kanıtladığını zannetmiştir. Aslında ne “şikâyet dosyası” ile ilgili makamda ne de bu dosyada bir hak söz konusudur. Aslında şikâyetçi olduğu konunun da çözüme ulaşmasını hiçbir zaman istemez. Çünkü çözüme ulaşırsa hayata tutunacağı, besleneceği bir şey bulamaz. Kocasında var saydığı sıkıntıları dile getirerek karşı tarafta oluşturduğu mağdur hissiyatı onun için bir yaşam biçimi haline gelmiştir. Eğer rahatsız olduğu durumu kocasına bildirip de konu üzerinde birlikte bir çözüm yolu geliştirirlerse bu dosyanın adı “şikâyet dosyası” olmaz; ilgili makama bildirilmiş bir dosya haline gelir ve çözüme ulaşır.
Şikâyet dosyamızın ilgili makamı kimdir?
Rabbimizdir. Kendimizi anlatma metodu haline getirdiğimiz şikâyet aslında Rabbimizden razı olamadığımız içindir. Her bir şikâyetle biz aslında “Rabbim ben bu durumdan da senden de razı değilim”’ demekteyiz. Farkında olmadan şikâyetimiz Allah’adır.
Bu durumu anlamaya çalışalım. Başımıza gelen kötü bir olayın Allah’tan olduğunu dilimizle kabul eder ama bu durumu yaşamamıza sebep olduğunu zannettiğimiz arkadaşımızdan ömür boyu nefret ederiz. Bilsek ki; arkadaşımıza Allah tarafından verilen rolden nefret Allah’tan nefret anlamına geliyor, o zaman durumla ilgili hiçbir şikâyetimiz kalmaz.
Sıkıntılarımızı kiminle paylaşacağız?
Hz. Yakup (AS)’dan öğreniyoruz; derdimizi kime söyleyeceğimizi. Hz. Yusuf (AS)’a özleminden gözlerine ak düşmüştü, artık yutkunuyor da yutkunuyordu.
Yusuf Suresi (86): “Dedi ki “Ben hüznümü, kederimi ancak Allah’a şikâyet ederim ve Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri de bilirim.”
Fatiha Suresi’nde geçen ‘’yalnız SANA KULLUK eder, yalnız SENDEN YARDIM dileriz’’ ayetinin açılımında bu hali anlamaya çalışırsak; sıkıntı içerisinde olduğumuzu düşündüğümüz konularda gideceğimiz tek yer Rabbimizdir. Rabbimiz hüküm ve hikmet sahibidir.
Öyleyse şimdi her birimiz hayatımızdaki şikâyetçi olduğumuz konuyu bulalım; adım adım neden şikâyetçi olduğumuzu bulmaya çalışalım.
Billahi idrak üzerine temellendirdiğimiz bir hayatımız varsa şikâyetçi olacağımız hiçbir konu yoktur. Çünkü her yaşadığımız hal Allah’tandır, Allah’tadır, illa Allah. Yaşadığımız ve yaşayacağımız her halin sahibi Rabbimizdir. Bu bilinç düzeyinde şikâyetçi olunmaz; başa gelen sıkıntı ve musibetlerin ise imtihan vesilesi olduğu bilinir.
Buna rağmen; bir konu üzerinde şikâyetçi olduğumuzu fark ettik, ne yapmalıyız?
Şikâyetçi olduğumuz durumu Allah’tan ayrı görmemize sebep olan noktayı bulmalıyız; onu bulursak şikâyetimiz de ortadan kalkar. Mesela çocuğum istediğim gibi ders çalışmıyor ve bu durumu arkadaş ortamında şikâyetle dile getiriyorum. Bu durumda beni Allah’tan uzağa düşüren hallerden birisi çocuğumun üzerinde güç ve hüküm sahibi olduğumu düşünmemdir. Dikkat ettiğimde görürüm ki, çocuğum üzerinde baskı kurmak üzere söylediğim “şu okulu kazanmalısın, daha çok çalışmalısın” gibi cümleler, benim hayat deneyimimle kazandığım bir hayat tecrübesinin cümleleridir ve bana aittir. Bu durumu fark edip de çocuğumun benden ayrı bir birey olduğunu ve onun da Allah’ın bir kulu olduğunu bilirsem, üzerinde hüküm ve güç sahibi olamayacağımı idrak edebilirim. Ben ebeveyni olarak, şikâyetçi olduğum konuda üzerime düşeni yaparak çocuğuma yardımcı olmaya çalışmalıyım. Bu konuda yapmam gereken davranış; neden ders çalışması gerektiğini anlatıp, ihtiyacı olan iç ve dış motivasyonları sağlayarak onun yanında olduğumu ona hissettirmemdir.
Anladık ki: Şikâyet ettiğimizi düşündüğümüz şey ne olursa olsun, şikâyetçi olduğumuz aslında Rabbimizdir. Oysa “Yalnız SANA KULLUK eder, yalnız SENDEN YARDIM dileriz (Fatiha-5)” ayeti bize “sıkıntılarımızı dile getireceğimiz tek yer Rabbimizdir” gerçeğini öğretiyor.
Bu durumda, şakinin dili olan şikâyeti hayatımızdan çıkarmalıyız…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER