Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

SORUMLULUĞUMUZ PEYGAMBER’İ ANMAK MI ANLAMAK MI? (III)

Muharrem Günay 30 Nisan 2010 Cuma 03:00:00
  9- Peygamberlerin vasıflarına (güç yettiğince) sahip olmak (Sıdk, emânet, fetânet, ısmet, tebliğ sahibi olmak)
10- Canlı Kur’an ve küçük Muhammed olmaya çalışmak. Bunun içinde gönlü, zihni ve bileği birlikte dengeli şekilde birlikte güçlendirmek. Yani, takvâ, ilim ve cihad sahibi olmak. Kur’an bu 3 özelliği fazilet, bu üç erdemi şahsında toplayan kimseyi en faziletli insan olarak belirtir:
“İnne ekramekum ındallahi etkakum” (48/Hucurât, 13)
“Kul hel yestevi’llezine ya’lemûne vellezine lâ ya’lemûn” (39/Zümer, 9)
“Ve faddalallahu’l mücâhidîne alâ’lkaıdîne ecran azîmâ” (4/Nisâ, 95)
Fâtiha sûresinde iki yoldan bahsedilir: Sırât-ı müstakîm (peygamberlerin… yolu) ve gazap edilip dalâlette olanların yolu. İnsanlık yol ayrımında; ya tâğutları önder kabul edecek, ya Rasûlü; ya hevâsını, keyfini tercih edecek veya Rasûlün çileli yolunu.
Rasûle itaat, onun izinden gitmek, sünnetlerine sarılmak; belirli bazı şeylerle sınırlı değil, tüm hayatımızla ilgilidir. O yüzden “o bu gün yaşasaydı, ne yapardı?” sorusunu kendimize sormak ve cevabını vicdanımızın ve irfanımızın sesinden alabilmek gerekir.
Günümüzde yaşasaydı o yüce insan, ne yapardı? Giyimi, evi, işi, aşı, putlarla ve putçularla ilişkisi, İslâm düşmanlarına tavrı, yani topyekün yaşayışı nasıl olurdu? Herhangi bir iş yapmaya karar verirken, “Rasûlullah olsa idi, bugün benim yaşadığım bu yerde yaşasaydı bu işi yapar mıydı, yaparsa nasıl yapardı?” diye sorsak ve kendi imanımızdan ve vicdanımızdan aldığımız cevap doğrultusunda yaşasak, işte o zaman sünneti yaşamış oluruz. İşte o zaman O’nun izinden gitmiş, O’nu örnek almış oluruz.
Peygamberimiz bugün yaşasaydı hiçbir şekilde putlara saygı duymaz, putperestlerle uzlaşmazdı. İslâm’a düşman olan düzenle mücadele ederdi… diyorsak eğer, öyle ise bize bu doğrultuda çok iş düşüyor. Evimiz, işyerimiz ve sokaklarımızdan tutun da, okullar, mahkemeler, kanunlar Peygamberin ilkelerine mi daha çok benziyor, yoksa O’nun düşmanı kâfirlerin ilke ve uygulamalarına mı benziyor? Kimi örnek aldığımız bu sorunun cevabındadır.
Bugün insanlar eliyle üretilen, (Kur’an ve sünnet kaynaklı olmayan, bunlara ters düşen) fikir ve düşünce sistemleri, düzenler, eğitim ve çevre şartları gibi insanları derinden etkileyen araçlar, Allah ve Rasûlüne savaş açmış durumdadır. Eğitim ve öğretim, düşünce sistemleri, fikir akımları, ırkçılık, beşerî ideolojiler, misyoner faâliyetleri, dinsizlik propagandaları, Darwinizm, materyalizm, sosyalizm, siyonizm, hümanizm, laiklik, özgürlük anlayışı, sanat faâliyetleri, sinema, tiyatro, medya, ilân ve reklâm araçları, dünya görüşleri, futbol ve müzik tutsaklığı, kapitalizm ve tüketim alışkanlıkları, insanları fıtratlarından ve Allah’ın dostu ve Rasûlünün izinde olma özelliklerinden sıyırmak için en dehşetli silâhlar ve şeytanî araçlar olarak kullanılıyor. Bu kadar çok yönlü ateş altında kalan savunmasız, câhil ve her şeyden önemlisi kâmil imandan mahrum bırakılan halk, elbette Allah’a ve Rasûlüne dostluğa giden yolu bulamıyor, bilinçsiz de olsa şeytanın dostluğuna meylediyor.
Kaynak olarak sıralamada birinci, fakat başvuruda sıralamaya bile alınmayan Kur’an, doğru anlaşılmadıkça ve sıralamada olduğu gibi kaynak alınmada da birinci sıraya konulmadıkça hiçbir konuda doğru sonuç elde edilemez. Ne zaman ki Kur’an ölçü alınır; doğru ve yanlış ona göre belirlenmeye başlanırsa, ancak o zaman sünnet ve hadis de gerçek anlamını bulur ve dindeki gerçek işlevine kavuşur.
Sünnet, Kur’an’ın hayata geçirilmiş biçiminin keyfiyetini bize açıklar ve yol gösterir. Bu itibarla Kur’an ve Sünnet bir bütünlük arzeder. Bunun için de Kur’an’la sahih sünnet hiç bir zaman bir¬biriyle çelişik değildir.
Sünnetin fonksiyonu, düşünce planından ziyade daha çok pratik hayatta kendisini gösterir. Çünkü hayata yansıyan Kur’an ahkâmı, ancak sünnetin belirlediği şekil ve tarzda olur. İslâm itikadı, tevhid, risâlet ve âhiret gibi inancın ana esasları, sünnetin bu konulara getirdiği yorumlarla anlaşılabilmektedir. Yine temel ibadetlerin nasıl uygulanacağı tümüyle sünnete ihtiyaç duyacaktır. Sadece Kur’an’dan yola çıkıp Sünneti tümüyle reddederek ibadetlerin yapılabilmesi mümkün değildir.
Bugün çekilen sıkıntı, sünnetin hayata taşınmasıdır. Peygamber’i her konuda model ve örnek almadığı için toplum bin bir problemle karşı karşıyadır. Bir peygamber sadece kurye vazifesi gören bir postacı değil, fakat kâmil bir modeldir.
(Devamı yarın)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER