Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

TARİHİN HAKLI ÇIKARDIĞI LİDER TÜRKEŞ -2

(Dünden Yazının Devamı)
“Türk Milliyetçiliği ne demektir? Türk Milliyetçiliği, Türk Milletine karşı beslenen derin sevgi, bağlılık duygusunun, müşterek bir tarih ve müşterek hedeflere yönelme şuurunun ifadesidir. Türk Milliyetçiliği insani duygularla beslenen bir anlayıştır. Türk Milliyetçiliği kin ve garazı esas almayan, sevgiyi esas alan bir düşünce tarzıdır. Milliyetçilik; milletini sevmek, vatanını sevmek ve milletinin tehlikelere karşı korunması için her fedakârlığı göze almak duygusu ve düşüncesidir (Türkeş, 1978, 9 Işık, s.88).
Türkeş’in Türk Cihan Hâkimiyeti, Nizâm-ı âlem ve Türklerin dünya barışına ve medeniyetine katkıları hakkındaki görüş ve düşünceleri ise şöyledir:
“Türklük beşeriyet için müspet ve ilâhi bir misyona sahiptir (Türkeş, 9 ışık, 1978, s. 77). Türk milletinin insanlık tarihinde ve medeniyet hayatında daima üstün bir yeri ve vazifesi olmuştur. Türk milleti içine kapanık, cihan ve insanlık bütünlüğünden tecrit edilmiş bir hayatı kıtalar üzerinde “Cihan Devletleri” kurarak yüzyıllar boyu sürdürmüştür. Yoğun bir medeniyet kuruculuğu ve taşıyıcılığı yapılmış hak, adalet ve nizam fikri, teşkilatçılık üstünlüğü ile insanlığın hayatına daima müsbet yön verilmiş mutluluklar sağlanmıştır” (Türkeş, 1978, s. 76-77). Tarihte 8 büyük “Cihan devleti” nin 3’ü Türkler tarafından kurulmuştur. Bunlar ”Cengiz İmparatorluğu”, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu” ve Osmanlı İmparatorluğu” dur. 8 imparatorluk kuran 5 milletten biri olan Türkler, tek başına 3 imparatorluk kurduğu halde, onları 4’ü ancak 5 imparatorluk kurabilmişlerdir (Türkeş, 1978, s. 162).
Türk devletinin ilkesi ve Türk milletini ülküsü Cihan Sulhu ve Nizam-ı âlem temininde tecellî etmiştir. Nizam, adalet ve barış ülküsü ile cihad eden bir millet şüphesiz başka kavim, din ve ırklara düşmanca davranmazdı, onun için de davranmamıştır. Katliam (Jenosit) Türk tarihinde mevcut değildir. İspanya’dan kovulan Yahudi, ülkesini kaybeden Polonyalı, mezhebi horlanan Rus (Malakan) Osmanlı Türk devletine sığınmış, himaye ve adalete mazhar olmuştur. Böyle bir tarihin eseri olan Türk cemiyetinde başka din veya ırka mensup kimseleri imha etmek gibi bir düşüncenin tatbiki mümkün değildir (Türkeş, 1978, s.124).
Hak, Kuvvetlinin Değil, Haklınındır
Her türlü emperyalizme, komünizme, faşizme, insanın insanı sömürmesi demek olan kapitalizme, haksızlığa ve zulme karşı savaş açan Türkeş her zaman haktan ve adaletten yana olmuş lekesiz ve gölgesiz bir adalet anlayışının yurtta ve dünyada tesis edilmesini savunmuştur. Dünya üzerindeki milletler mücadelesine dikkat çeken Türkeş’e göre:
“Milletlerin birbirinden merhamet ve şefkat umarak yaşamaları mümkün değildir. İnsanlar gibi milletler de kendi güçlerine ve kendi çalışmalarına güvenmek zorundadırlar. Bir milletin çıkarlarını koruyabilmesi ve kendi insanlarını refahlı, huzurlu, güven içinde yaşatabilmesi her şeyden önce, kendisinin çalışmasına ve güçlü olmasına bağlıdır. Dünya üzerinde çok eskiden beri hüküm sürmüş olan ilke ve kanun bu gün de yine hüküm sürmektedir. Bu ilke, bu kanun milletler arası münasebetlerde “Hak kuvvetlinindir” kanunudur. Haklı olanın kuvveti yoksa hakkını alması, hakkını saydırması mümkün olmamaktadır. Eski çağlarda da mümkün olamamıştır. Bugünkü dünya üzerinde de mümkün değildir (Türkeş, 1978,25).
Âlemin nizamının –Nizâm-ı âlem’in ve dünya barışının ancak hak ve adalet üzerine inşa edileceğine dikkat çeken Türkeş, bu konuda şu görüşlere yer vermiştir:
“Biz her şeyden evvel hakka, adalete saygılı ve hakkın, hukukun hâkim olacağı bir toplum düzeni istediğimiz gibi, hakkın, hukukun ve adaletin gölgesiz bir şekilde hüküm süreceği bir dünya nizamı kurulmasını da istemekteyiz. Bütün milletlere, bütün insanlara sadece hak, hukuk ve adalet esasları ile muamele sağlayacak münasebetleri bu esasa göre yönetecek bir düzenin kurulmasını istemekteyiz. Böyle bir düzenin gelmesini dilemekteyiz. Fakat bizim bu iyi niyetlerimiz, bu iyi dileklerimiz, bu gün yeryüzünde hükmünü icra etmekte olan hak kuvvetlinindir ilkesini değiştirmeye yetmemektedir. Bunu değiştirebilmemiz için de millet olarak bizim güçlü, sözünü gerektiği zaman her yerde kabul ettirebilecek bir varlık haline gelmemizle ancak mümkün olur” (Türkeş, 1978, 28-29).
(Yazının Devamı Yarın)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER