Trafik kördüğümü (2) – Kocatepe Gazetesi

18 Haziran 2014 Çarşamba 03:00:00
  Emniyet Müdürü Özel’e çağrı…
Afyonkarahisar’da yaşayan hemen herkesin trafik karmaşasında suçlu olduğu iddiasıyla, bugün şehrimizde hem yolların, hem de kaldırımların sahibi olan araç sahipleriyle ilgili problemleri değerlendirelim.
Belediye Meclisi’nin trafiği rahatlatmak için köy ve ilçe toplu taşıma araçlarının şehir merkezine giremeyeceği kararının, şehir içi trafiği ne kadar rahatlatacağı tartışmalı. Belediye Meclis Üyesi Halil İbrahim Baykara’nın şehir içi toplu taşıma araçlarının güzergahlarının yenilenmesi ise teklifi ise acil gerçekleştirilmesi gereken bir ihtiyaç. Ancak güzergahlar belirlenirken, insanların ihtiyaçları da değerlendirilmeli. Ancak bu şehirde trafik sorununun çözümü için Valilik, Beledi-ye, Belediye Meclisi, Emniyet bir arada ve uyum içinde çalışmalı. Çünkü bu şehirde yayasından sürücüsüne, toplu taşıma aracı şoföründen bisikletlisine kadar herkes kuralları ihlal ediyor.
Bu şehirde ne zaman trafik sorunu açılsa hemen herkes toplu taşıma araçlarını suçluyor. İster minibüs, ister halk otobüsü olsun fark etmez, trafikte bir hata varsa tek sorumlusu şoför kardeşlerimizdir. Hatta yeni Emniyet Müdürümüz İbrahim Özel göreve gelir gelmez bu araçlara karşı, kontrolleri sıklaştırdı. Belediye Meclisi’nin ilçe ve köy minibüsleriyle ilgili karar aldığı günün daha sabahında halk otobüsü ile minibüsçü kavgası da, bu denetimin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Ancak gerçekten tek suç, ekmeğini gün boyu direksiyon sallayarak kazananlarda mı? Örneğin durakların içine otomobil park edenlerin suçu yok mu? Karayolları Trafik Kanunu’nu, ‘Durma ve Duraklama Parketme Kuralları’ başlığı altında; “Kamu hizmeti yapan yolcu taşıtlarının duraklarını belirten levhalara her iki yönde 15 metre mesafe içinde park yasaktır” diyor. Oysa Afyonkarahisar’ın hemen her yanı park etmiş araçlarla dolu. Bu araçlara da cezai işlem yapıldığını hiç görmedim. Belediyemiz ceza uygulaması yaptığında ise Afyonkarahisarlılar mahkemeye koşmaya bayılıyor. Ancak emniyet kemeri uygulamasında da gördüğümüz gibi cezayı uygulayan polis olduğu zaman kurallara uymayı hemen öğreniyoruz.
Afyonkarahisar’da sürücü okullarında “yaya geçidi”nin ne olduğu veya yaya geçidinde geçiş üstünlüğünün ne olduğunun öğretildiğine ilişkin şüphelerim var. Gerçi şehir merkezindeki bir çok yaya geçidinin boyası silinmiş yani bu konuda Belediye’ye bir görev düşüyor ama yine de yaya geçitleri öncesi uyarı tabelası olduğunu düşündüğünüzde; boyanın silinmiş olması bir mazeret olamaz. Peki o zaman bu şehirdeki sürücüler, trafik sinyalizasyon sisteminin olmadığı yaya geçitlerini neden sallamıyor? İnanmayanlar Gedik Ahmet Paşa İlköğretim Okulu önündeki yaya geçidinde karşıdan karşıya geçmeye çalışsın. Bir tane sürücü yol versin, o sürücüye yemek ısmarlarım…
Okul giriş ve çıkış saatlerinde polis arkadaşların, yayaların giriş ve çıkışını sağladığı ile ilgili görüşe katılmakla birlikte, peki ya polislerin olmadığı saatler ne olacak? diye sormadanedemiyorum. Örnek verdiğim bölgenin aktif olmadığını düşünenler için daha işlek, hatta şehrin en işlek yerlerinden birinden örnek vereyim. Hem Emniyet yetkililerine hem de Belediye yetkililerine sesleniyorum; Yeşilyol’daki Kantar (Zekiler) Kavşağı’nda, Vodafone Bayii önünden Migros’a doğru, üstelik sinyalizasyon sisteminin olduğu bu kavşakta yeşil yayalara yandığında lütfen bir kaç kez geçiş yapmaya çalışın. Ezilmezseniz ya da kavşaktan dönüş yapan sürücülerden birinden küfür veya dayak yemezseniz ben sizden özür dileyeceğim. Sürücülerimiz yayaları hiç önemsemiyor ama Başbakanlığın 2012/16 genelgesi “Yayalar, yaya geçitlerine yöneldiklerinde; geçiş üstünlüğüne sahip araçlar dışında, geçiş hakkının yayalarda olması esas alınacaktır” diyor. Öte yandan Avrupa’da yaygın olan ‘Yaya Geçiş Yolu’ Türkiye’de de uygulanmaya başlandı. Uygulama yayaya yol vermeyen sürücüye 77 TL ceza uygulanmasını öngörüyor. Ancak ben henüz Afyonkarahisar’da bu cezanın uygulandığını hiç görmedim.
Özel araç sahipleri ile son eleştiri konusu ise kaldırım işgallari. Bu şehrin bazı şoförleri sanırım kaldırımları da babalarının malı olarak görüyor ki; otomobillerini kaldırıma park ederek, yayalara yürüyecek alan bırakmıyor. Konuyla ilgili Afyonkarahisar’da yayın yapan günlük bir yerel bir gazete düzenli olarak kaldırımlara park etmiş, araçları fotoğraflayıp; “kaldırım magandası” ifadesiyle yayın yapıyor. İnsanlara bu tür yakıştırma ve lakaplar takılmasına medya etiği açısından karşı olmakla birlikte, kaldırımı işgal edenlerin gösterilmesi açısından yaptıkları davranışın oldukça yararlı olduğunu düşünüyorum. Hatta Emniyet yetkilileri mücadele hazırsa, bu şehrin basın mensupları bu tür ihlalleri fotoğraflayıp kendilerine iletmeye hazır olduklarına eminim.
Emniyet Müdürümüz yeni geldiği için henüz şehri tanıyamamış olabilir. Birileri kendisine bu söylediklerimle ilgili park yeri yok gibi bahaneler üretebilir. Oysa Belediye’nin altındaki otopark, Yoncaaltı’ndaki otopark bomboş dururken; hem de bir süre ücretsizken kimse bu otoparklara tenezzül edip otomobilini bırakmıyor. Çünkü kaldırımlar, paralı olmayan tüm kaldırım kenarları Afyonkarahisarlı sürücülerin emrinde. Durak olmuş, yaya geçidi olmuş hiç önemli değil, park etmek istiyorsanız edersiniz. Ancak Emniyet Müdürümüz Özel’i bir konuda da uyarmak gerekir. Bu şehirde bir şeyler yapmaya çalıştığınız anda sağa sola şikayet yağar. Burası ’emniyet kemeri’ uygulamasında pilot bölge olduğu halde kesilen cezalar şikayet konusu hatta Meclis’te soru önergesi oldu. Gerçi polisler ceza kese kese Afyonkarahisarlılar’a kemer takmayı öğretti. Hatta bu konuda dünya çapında önemli bir başarı elde edildi ama hatalı parklar ve yaya geçitleri konusunda hiç bir çalışma yok. Trafik polisi sayısını ya da fahri trafik müfettişi sayısını arttırıp, bu kuralsızlıkla mücadele etmeniz Afyonkarahisar’a büyük hizmet olacaktır. Belediye’yle ortak çalışan bir Trafik Şube’nin bu şehri daha yaşanır bir yer kılacağına eminim.
Özel araç sahibi sürücülerden sonra yarın da yollarda kaldırımda yürür gibi yüreyen, toplu taşıma araçlarını özel aracı gibi kullanan yayaların ne kadar suçlu olduğuna bakalım…