Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

ÜLKEMİZİN EN ÖNEMLİ SORUNU MÜLTECİLER

Osmanlı İmparatorluğu hatalarıyla ve sevaplarıyla bizim devletimizdi. Süleyman Gazi oğlu Ertuğrul ile, onun oğlu Osman Gazi ve torunu Orhan Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman ile ne kadar övünüyor isek, son Osmanlı sultanlarının hataları yüzünden Milletimizin büyük acılar çekmiş olmasını da yeriyoruz!…
Osmanlı bizimdir, ama unutmayalım ki, devleti kuranların Türklük duyguları, batıran sultanlarda yoktu. Zira koca imparatorluğun yönetimi gayri Türk unsurların eline verilmiş; vatan toprakları elleriyle, yabancılara peşkeş çekilmişti.
Parsel parsel yabancıların eline geçmiş olan topraklarımız, Mustafa Kemal Atatürk’ün dirayeti ile kurtarılmış ve millî bir Türk Devleti kurulmuştu. Türkiye Cumhuriyeti (T.C.)…
Kuşkusuz kurulan Cumhuriyet içerisinde, değişik etnik topluluklar da vardı. Ama vatandaşların ortak kimliği Türklük idi. Nüfus cüzdanlarına ve Pasaportlara “Türk Vatandaşı” yazılmıştı. Büyük Atatürk “Ne Mutlu Türküm Diyene” derken; ülkede yaşayan tüm insanların birlik ve beraberlik duygularına hitap ediyordu. Şayet Yüce Önder, kafatasçılık yapsaydı, “Ne Mutlu Türk Olana!” derdi… Bu yüzden Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan Türk, Kürt, Çerkez, Abaza, Laz, Arnavut, Arap, Afrikalı, Asyalı, Uzak Doğulu, Orta Asyalı her vatandaşımızın ortak adı Türk’tür… Ortak dilimiz de Türkçe’dir. Elbette herkes evine çekildiğinde, istediği dili konuşabilir, etnik örf ve adetlerini yaşayabilir…
Cumhuriyetimizin kuruluşunu müteakip, Yunanistan ile yapılan anlaşmaya göre, Yunanistan’da yaşayan Türkler’den arzu edenler, Türkiye’ye; Türkiye topraklarında yaşayan Rum (Yunan)’lardan arzu edenler, Yunanistan’a göç edebileceklerdi. Bu mübadele anlaşmasına göre, Yunanistan’ın çeşitli bölgelerinde, Rodos ve Girit Adalarında bulunan Türkler, akın akın ülkemize gelip, Devletin gösterdiği tapraklara yerleştiler. Keza Türkiye’de doğup büyüyen Rumlar da, Yunanistan topraklarına göç ettiler.
Atatürk ve onun en yakın arkadaşı olan İsmet İnönü dönemlerindeki, T.C. Devletinin resmî politikasına göre, sınırlarımızın dışında kalan soydaşlarımızın, yaşadıkları ülkelerde mutlu olmaları sağlanacak, Türkiye’ye gelmelerine izin verilmeyecekti. Ancak, 1950 yılında Cumhuriyeti kuran iradenin politikaları bir yana itilerek, İktidara gelen Demokrat Parti yönetimi, dış Türkler’e kapılarını açtı!…
Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Romanya, Bosna-Hersek, Arnavutluk vb. Balkan ülkelerinden; Kafkasya’daki Azerbaycan, Gürcüstan, Dağıstan, Kabardin-Balkar, Çerkesya vb.gibi ülkelerden; giderek Orta Asya ülkelerinden ve hatta Çin’deki Doğu Türkistan’dan akın akın insanlar ülkemize göç ettiler… Hemen vurgulamak isterim ki, gelenlerin tamamı Türk kökenli değildi. Hatta aralarında Müslüman olmayanlar bile vardı.
Nüfusumuzun birden 80 milyonu aşarak, artık 84 milyonlarla ifade edilmesi, dünyanın dört bir yanından hâlâ ülkemize mülteci akını yapılmakta olduğunun kanıtıdır.
Ama bugün Devletimiz, sınır kapılarımızın ardına kadar açılmış olmasının yanlışlığını anlamış ve hızla önlem alınması yoluna girilmiştir.
T.C. Türkler’in yurdudur. Elbette, dünya sathında yaşamakta olan 300 milyondan fazla Türk’ün, mutlu olmasını, iyi yaşamalarını isteriz, ama bunların Türkiye’ye gelmeleri, elbette söz konusu olamaz!… Keza, Türkiye nüfusunun çok büyük bir kısmı Müslümandır. Bu yüzden Yüce Dinimizin de gereği olarak dünyadaki, her Müslümana kucak açmak isteriz. Ama bu mümkün müdür?… İşte Suriye’den gelen milyonlarca Arap, ülkemizi ne hale sokmuştur!… Devletimizi yönetenler, görmüyor olabilirler. Ama sokaktaki vatandaş, ülkemizdeki insan profilinin ne denli değişmiş olduğunu görmekte; bu insanlarla ülkemizde yaşayan insanlarımızın, dünyadaki uygarlık düzeyine ulaşabilmelerinin mümkün olmadığını anlamaktadır.
Mülteci meselesi, şu veya bu siyasi partinin, şu veya bu kişilerin dünya görüşlerine uygun olmayabilir. Bu yüzden, TBMM’nde el ve gönül birliği ile, ülkemiz ve insanımızın duygu ve düşüncelerine kulak vererek bir çözüm bulunması gereklidir. Bana göre çözüm, tez zamanda ülkemizi adeta istila etmiş olan mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesidir.
Mülteciler ülkelerine geri gönderilmezler ise ne olur bilir misiniz?…
Bilindiği üzere bir kısım Kürt vatandaşlarımız, başta ABD olmak üzere kimi emperyalist ülkelerin kışkırtmaları ve maddi destekleri ile, 1984 yılında beri, Güneydoğu Anadolu’da özerk bir Kürt Devletinin kurulması mücadelesi vermektedir. Elbette bu mümkün değildir ve son zamanlarda bunlarda ciddi bir mücadele içerisinde olan güvenlik kuvvetlerimiz gerekeni yapacaktır… Maazallah, ayrılıkçı Kürtler amaçlarına ulaşırlarsa, aynı amaçla bazı Arap, Çerkez, Arnavut vb. ayrılıkçılarında meydana çıkabilecekleri de düşünülerek, şimdiden önlem alınmalıdır. İlk önlem ise, tüm mültecilerin geldikleri yerlere gönderilmeleri; ikinci önlem ise, etnik topluluklara dayalı dernek, vakıf vb. gibi örgütlerin kurulmasına izin verilmemelidir.
Son olarak şunu da kaydetmek isterim ki; Mülteci sorunu, Ülkemizin ve Milletimizin hayati sorunudur. Bu hususta yayımlanan yazılar ve yapılan konuşmalar da dikkate alınarak; bundan böyle, böylesi hayati konularda, mutlaka bir referandum yapılarak, halkımızın ne düşündüğü sorulmalı ve dikkate alınmalıdır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER