Şartların müsait olmaması, yapılacak işlerin büyüklüğü, ağır ekonomik şartlar, dost ve akrabaların vefasızlığı, hastalıklar, afetler, işlenen günahlar gibi sebeplerle hemen herkes bazen ümitsizliğe düşebilir. Özellikle böyle her gün kayıplar verdiğimiz dönemlerde hepimiz üzülüyoruz.
Yapımıza ve bakış açımıza göre bazılarımız derdini dostları ile paylaşarak, bazılarımız da susarak, düşünerek, içine atarak çözmeye çalışır. Ancak; bana göre insan bir kendine, bir de dostuna danışmalıdır.
Hepimiz hata yapabiliyoruz. Hataları telafi etmenin de yolları vardır. Ümidini kaybetmemek ve Allah’ın affedeceğine kesin inanmak bunların başında gelir.
Ayetlerde belirtildiği gibi yüce dinimiz de karamsarlığı tavsiye etmez; “Şu muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, ama diğer günahları dilediği kimse hakkında affeder.” “O”dur ki kullarının günahlarını bağışlar.”
Yine, “Allah onların geçmişte yaptıkları kötü işleri bile affeder”. “ Ey kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.”
Gönüldaşım, ümidimizi kaybetmeyelim.
Karamsarlık, fitneden, gıybetten ve bozgunculardan uzak olduğumuz zaman bil ki sonuç bizim lehimize işleyecektir. Gelecek sizle var olacaktır.
Vefaya önem verelim. “ Unutmak ihanettir” sözünü unutmayalım. Bu bize Allah’ı, güllük gülistanlık olmayan davayı, vatanı, şühedayı, gazilerimizi, davaya emeği geçenleri kısaca ahde vefayı hatırlatır. Ebedi saadetin yolunu anlatır. Dostluğun kalıcılığını idrak ettirir.
“İnsan tanımadığının düşmanıdır” denir ya, insanları fısıltı ile değil , yüz yüze tanımaya çalışalım. Dedikodu ile arkadan değil, yakından tanıyıp dost olalım. Akrabaları, dostları, komşuları, hastaları arayıp soralım.
Karıştırıcılardan ve çirkin siyasetten uzak olmak için, birbirimize dua etmeyi ve irtibat kurmayı da ihmal etmeyelim.
Birlik olalım. Ümitsizlik ümit olmasın.
Sabır ve dua ile kalınız.
YAZARLAR
TÜMÜ