Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ümit Demir

VALİMİZ, MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜMÜZ, ESNAF ODASI BAŞKANLARIMIZDAN TAM DESTEK… PEKİ, “USTAMDAN ÖĞRENİYORUM” UYGULAMAYA GEÇECEK Mİ?

Ümit Demir 25 Kasım 2015 Çarşamba 02:00:00
  Milli Eğitim Müdürlüğü’ne önerdiğim “Ustamdan Öğreniyorum” proje teklifine ilgi ve destek gelmesine çok sevindim. Başta Sayın Valimiz Hakan Yusuf Güner olmak üzere Milli Eğitim Müdürü Metin Yalçın ve Esnaf Odası Başkanlarımıza önerimi sahiplenici ve destek verici sözlerinden ötürü teşekkür ediyorum. Ve tabi ki Kocatepe Gazetesi’ne de bu konuyu gündemde tuttuğu için ayrıca teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle projenin çıkış nedenleri, faydaları ve sonuçları hakkındaki düşüncelerimi biraz daha kapsamlı olarak paylaşmak istiyorum:
Z Kuşağı ve Kuşaklar Arası Köprü
1965-79 arası doğanlar X kuşağı, 1980-99 arası doğanlar Y kuşağı, 2000 sonrası doğanlar ise Z kuşağı olarak tarif ediliyor. Her kuşağın da kendine özgü genel karakteristik özellikleri var. Z kuşağının genel karakteri ise bilgisayar, tablet, akıllı telefon dolayısıyla internet ile büyümeleri, teknolojiyi yakından takip etmeleri ve tüketime meyilli olmaları…
Bu noktada Z kuşağının yani “Ustamdan Öğreniyorum” projesinin hedef kitlesi olan 2000 sonrası doğumlular ile diğer kuşakların arasındaki iletişimde uçurumlar oluşmamasını sağlamak bizlerin görevi. Bununla birlikte insan yetiştirmek, buradan hareketle bir toplum inşâ etmek en zor ama en gerekli olan… Maalesef bugünkü neslimizi yani Z kuşağını bizler değil genellikle medya/sosyal medya eğitiyor. Bu duruma farklı açılardan müdahil olmazsak istikbalimizde pek çok sorunla baş başa kalacağız.
Z kuşağının karşılaşacağı olumsuzlukları en aza indirip olumlu taraflarını ise diğer kuşaklarla paylaşmalarını sağlamalıyız. Misal, sosyal medyayı kullanmadaki becerilerinden diğer kuşakların da (özellikle Baby Boomers kuşağı olarak tarif edilen 1946-64 arası doğanların) faydalanmasını, sosyal medya üzerinden kaybolmaya yüz tutan bir meslek hakkında bir blog sayfası hazırlayıp geleceğe arşiv bırakmalarını sağlayabiliriz.
Âhilik-Âhi, Fütüvvet-Fetâ,
Hirfet-Herif, Meslek-Sâlik
Anadolu, hem kavimlerin hem de dinlerin mirasları ile çok güzel bir medeniyet bırakmış bize. Bir nesil nasıl yetişir, bir toplum nasıl inşâ edilir bunun kodlarını, kavramlarını, yapı taşlarını ve metotlarını üzerine de koyarak hazır olarak bulmuş.
Yukarıda ara başlık olarak verdiğim bütün bu kavramlar bu bahse dair kavramlardır. Küçük el sanatları anlamına gelen hirfet ile “herif” yani evin erkeği olunurdu. Ahlâklı genci yani fetâyı önceleyen fütüvvet meslek teşkilatı ve bu teşkilattan ilham alınarak geliştirilen âhilik ile âhi yani kardeş olma… Bütün bunlar, bu kavramlar ve yapılar, hep daha huzurlu, dengeli ve sağlıklı birey ve toplum için var olmuştu.
Meslek ve sâlik’i sona sakladım çünkü yolcu anlamına gelen sâlik aynı zamanda tasavvuf terimleri içinde de önemli bir yer işgal eder. Çünkü bir ustanın eğitimine giren kişi gibi tıpkı tasavvuf yoluna giren ve seyr-i sülûk eden sâlik de kendisini bir yola, bir hedefe yönlendirmiş olur.
Her iki “sâlik” de nefis terbiyesi ile kendisini güzelleştirmenin ve geliştirmenin, çevresine faydalı olabilmenin yolunu seçmiştir. Ve bu yolculukta da çoğumuza basit, hatta içimizin almadığı işleri yapmak bir mecburiyettir. Tıpkı Japonya’daki öğrencilerin yaptıkları gibi…
Japonya’da Temizlik
Yapan Öğrenciler
Sâlik yani bir mesleğe giren “yolcu” ile Japonya’daki öğrenciler bir yerde kesişiyorlar: Gerek tasavvuf eğitiminde, gerek bir usta yanında olsun, olmazsa olmaz görevlerden sayılan temizlik işlerinin Japonya’daki okullarda öğrenciler tarafından yapıldığını biliyor muydunuz? Japonya eğitim sisteminde öğrenciler, hademesi olmayan okulların sınıf, tuvalet ve koridor temizliğini öğretmenleri ile birlikte yapıyorlar. Bu tür faaliyetler insan eğitimi açısından önemli ki olmalı ki hem ecdadımız, hem de günümüzün büyük işlere imza atan bir ülkesi, çocukluktan başlıyor bu terbiye ve eğitimi vermeye.
Okullarda öğrencilerin temizlik yapması bizim için şu anda çok zor. Geçmişte kısmen yapılmak istenmiş ama veliler hemen tepki göstermişler. O zor ama en azında 3 aylık yaz tatilinde “eti senin, kemiği benim” diye çıraklığa verdiğimiz ustalarında yanında az da olsa bu işleri yapabilir diye düşünüyorum.
Eleştirel Düşünmeyi
Gerçek Hayatta Öğrenmek
Japonya demişken, bir kitaptan alıntı yapmak istiyorum. Japonya eğitim sistemine katkı için yazılan, ama ünü tüm dünyaya ulaşan bir kitap: Problem Çözümüne Giriş 101… Ken Watanabe’nin yazdığı ve ülkemizde TÜBİTAK yayınlarından çıkan bu kitapta Japon öğrencilerin okuldaki öğrenimlerinin yanında gerçek hayattaki deneyimlerinin önemi vurgulanmış:
“Bence en çok üzerinde durmak zorunda olduğumuz şey, çocukların bir fikir sahibi olmaktan, inisiyatifi ele almaktan ve hem başarı hem de başarısızlıklarından ders çıkarmaktan elde ettikleri deneyimdir. Bu nedenle sadece sınıfta öğrenmek yerine, onların gerçek hayattaki durumlardan daha çok şey öğrenmeleri için fazladan fırsat yaratıyorum.
Çocuklarla çalıştığımda, Problem Çözümüne Giriş 101’deki becerileri öğretmekle işe başlamam. Bunun yerine, ben de aynen Warren Buffett gibi, öğrenmelerine müsaade ederim. Buffett ilk iş deneyimini altı yaşındayken dedesinin dükkânından kola şişelerini satın alıp sonra da onları kârla satarak elde etmişti. Birlikte çalıştığım çocuklar, portatif bir dükkân olarak kullanılması için restore ettiğim 1965 model bir Volkswagen karavanda yiyecek-içecek işi yapmaya başlarlar. Çocuklar hangi yiyecek ve içecekleri satacaklarına, nerede satacaklarına ve gerçekten kendi pişirdikleri veya hazırladıkları şeyleri satarak diğer takımlarla nasıl rekabet edeceklerine karar verirler. Çocuklar, hayallerinin gerçek olması için sadece problem çözme becerilerinin değil, aynı zamanda liderliğin, takım çalışmasının, yaratıcılığın, istikrarın, cazibenin ve kaizen’in (sürekli gelişim) önemini öğrenirler. Ancak bu deneyimden sonra, önemli soruları sormalarına yardım ederim ve gelecekteki projelerde onlara faydalı olabilecek problem çözüm araçlarını sağlarım.”
Yaşar Usta: “Bak Beyim,
Sana İki Çift Lafım Var!”
Sanal dünyadan hatta okullardaki eğitimden ziyade gerçek hayatta öğrenilenler, edinilen tecrübeler kişiyi daha sahici yapıyor. Ustalık-çıraklık ilişkisi bu yüzden ayrı bir öneme sahip.
Ustalık denince aklımıza toplumda sözü geçen, belli bir saygınlığı olan insanlar geliyor. Öyle ki ana-babanın bile halledemediği konuları ustanın hallettiği çoktur. Çünkü özü sözü bir, doğrunun ve haklının yanında, âdil ve hakkaniyetli insanlardır ustalarımız. Zaten aksi olursa da “papucu hemen dama atılır”.
Usta denince Münir Özkul ile hafızalara kazınan “Yaşar Ustayı” anmamak olur mu? Geniş ailesini kollarının altına alan, çıraklarına ve kalfalarına iş imkanı sunan, yeri gelince bir “patrona” kafa tutan Yaşar ustayı kim sevmez ki? Peki ya böyle bir ustanın çırağı olmak istemez miydik?
Sonuç Olarak
Tüm bunların ışığında, Z kuşağını medeniyetimizin köklerinden kopmadan eğitebilmek, yetiştirebilmek bu projenin ana amacıdır.
Çocuklarımızın bir meslek sahibi olması, hatta eğer arzu ederse kaybolmaya yüz tutan bir mesleğe sahip çıkması, sosyal medya ile bunun tanıtılmasının yapılması ise yan faydasıdır.
Toplumda küçük esnafın devamlılığının sağlanması, elinde diploması olan ama hayata karşı tecrübesiz ya da bir çivi bile çakamayan gençler yerine ekmeğini taştan çıkarabilecek, ahlâklı ve terbiyeli gençlerimizin yetişmesi güzel olmaz mı?
Çocuk erkil yani çocuklarının etrafında kul köle olma seviyesine inen bir nesil yetiştirme kültüründen kurtulmak için de ustalık-çıraklık ilişkisi önemli bir vesile olacaktır diye düşünüyorum.
Sayın Milli Eğitim Müdürümüz Metin Yalçın ile kısa bir ön görüşmemiz oldu. Nasip olursa önümüzdeki hafta bu konuyu daha detaylı ele alıp uygulanabilirliğini konuşacağız.
Görelim Mevlâ neyler…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti