Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Ve Allah Bir Misal Verdi -12

AYETLERDE DÜNYANIN DÖNGÜSÜNDEN VERİLEN MİSALLERLE DÜNYA HAYATININ ANLAŞILMASI İSTENİYOR
Billahi anlamda iman edenin dili: MâşâAllah! La Kuvvete İllâ Billâh… Bu dille ilgili örnekler bize Yunus (24), Kehf (45), Zümer (21), Hadid (20), Kehf (32-44), Hud (24) ayetlerinde anlatılmaktadır.
Yunus (24):”Dünya hayatının misali, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü ziynetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada gece veya gündüz ona emrimiz (afetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. Tefekkür edecek bir kavim için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.”
Kehf (45): “Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkisi (önce gelişip) birbirine karışmış; arkasından rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah her şeye Muktedir’dir.”
Zümer (21): “Görmedin mi? Allah gökten bir su indirdi, onu yerdeki kaynaklara yerleştirdi, sonra onunla türlü türlü renklerde ekinler yetiştiriyor. Sonra onlar kurur da sapsarı olduklarını görürsün. Sonra onu kuru bir kırıntı yapar. Şüphesiz bunda Lüb sahipleri için bir öğüt vardır.”
Hadid (20): “Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir. Bunlar bir yağmur misali gibidir ki, bitirdiği ziraatçıların hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası da vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir yararlanma yerinden başka bir şey değildir.”
Kehf (32-44): “(Rasulüm) onlara misal olarak şu iki adamı örnek ver: Onlardan birine üzümlerden iki bahçe verdik, bahçelerin etrafını hurma ağaçlarıyla halkaladık, aralarında da ekinler oluşturduk. Bağların her ikisi de yemişlerini vermiş, ondan hiç bir şeyi noksan bırakmamış, iki bağın ortasından bir de nehir fışkırtmışız. Bu adamın başka geliri de vardır. Bu nedenle arkadaşıyla (misaldeki diğer adamla) tartıştığı bir sırada ona şöyle dedi: ‘ben malca senden daha çok ve kişi sayısı olarak da senden daha üstünüm.’ Böylece nefsine zulmeden olarak bahçesine girdi, şöyle dedi: ‘Ebediyyen bunun yok olacağını zannetmiyorum. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum, şayet Rabbimin huzuruna götürülürsem, hiç şüphem yok ki, (orada) bundan daha hayrlı akıbet bulurum.’ Konuştuğu arkadaşı ona dedi ki: ‘Sen, seni topraktan, sonra nutfeden yaratan, daha sonra seni bir adam biçimine sokan Allah’ı inkâr mı ettin? Fakat o Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç bir şeyi ortak koşmam. Bağına girdiğinde ‘MâşâAllah! La kuvvete illa Billâh’ deseydin ya! Eğer malca ve evlatça beni kendinden daha güçsüz görüyorsan (şunu bil ki): Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir, senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir. Yahut, bağının suyu dibe çekilir de bir daha onu arayıp bulamazsın.’ Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi. Böylece, bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü ellerini oğuşturup kaldı. Bağın çardakları yere çökmüştü. ‘Ah!’ diyordu, ‘keşke ben Rabbime hiç bir ortak koşmamış olsaydım!’ Dunillahi yardımcılarının bir faydası olmadı ve kendi kendini kurtaracak gücü de yoktu. İşte burada velayet Hakk olan Allah’a mahsustur. Gerçek mükâfatı veren O, akıbetin en güzelini de veren yine O’dur.”
Hud (24):”Bu iki fırkanın misali kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların hali hiç eşit olur mu? Hala ibret almıyor musunuz?”
Ayetlerde dünyanın döngüsünden verilen misalle dünya hayatının anlaşılması istenmektedir. Yunus-24, Kehf-45 ve Zümer-21 ayetlerinde aynı dünya döngüsü üzerinden farklı üç dünya hayatı misal verilmiştir. Yani üç farklı ömür şekli misalleştirilmiştir.
MİSALLERDEN ÖĞRENİYORUZ Kİ, ÖMÜR OLARAK İNSANA VERİLEN MÜHLETİ DEĞERLENDİREMEYEN HÜSRANDADIR
Yunus-24’te anlatılan ömür sahipleri dünyalık olarak güçlü imkânlara sahipler ve imkânları da zaman içerisinde artmakta ve güzelleşmektedir. Ancak böyle imkânlara sahip olarak ömür süren bu insanların imkânları kuvvetlendikçe duniHİ algı ve zann’ları dolayısıyla “müstakilen varım ve muhtarım” iddiaları kuvvetlenmiş, ilahlık hissiyatları idraklarına iyice yerleşmiş, böylece “La havle ve la kuvvete illa Billâh” idrakından uzağa düşmüşler; bu hallerinde de inatçı ve ısrarcı olup azgınlaşmışlardır. İşte böyle bir anda nimetlerin sahibi ve vericisi olan Rabbimiz bu azgınlardan verdiği nimeti geri çekmiştir. Bu durum En’am-44’de “Ne zaman ki kendilerine hatırlatılan şeyi unuttular, onlara her şeyin kapılarını açtık. Nihayet verilenle ferahlayıp şımardıklarında, onları ansızın yakaladık. Birdenbire ümitsiz kalıverdiler” uyarısıyla anlatılmaktadır.
Kehf-45 ve Zümer-21’de misallendirilen ömürlere Yunus-24’teki gibi sert müdahale olmamıştır. Ancak Kehf-45’de rüzgâr ile ifade edilen bir sürüklenme, yani avare geçen bir ihtiyarlık dönemi vardır. Bütün bunlara rağmen bu ömürler de nihayet sona ermişlerdir. İnsanların ecelleri geldiği zaman ne bir saat geri kalır ne de öne geçer (Nahl 61). İnsan nerede olursa olsun ölüm ona ulaşır (Nisa 78). Misallerden öğreniyoruz ki, ömür olarak insana verilen mühleti değerlendiremeyen hüsrandadır. Bu hüsrandan kurtulmanın yolu Billahi anlamda iman etmek, bu imana uygun bir hayat tarzı oluşturmak ve insanlara Allah’ın Hakk yolunu tavsiye etmek ve Allah’ın hükmünü edeple bekleyen sabrı önermektir (Asr 1, 2, 3).
MİSALLERDEN “MÜSLÜMANLAR DÜNYA HAYATINA KÜSMÜŞ” GİBİ BİR ANLAM ÇIKARTILAMAZ. DÜNYA HAYATI TAM DA MÜSLÜMANLARA GEREKLİDİR
Hadid-20’de ise, halifetullah vasıflı insanın esfele safiliyn formatı gereği ortaya çıkan ve onun ilahlık hislerini okşayan, kuvvetlendiren ve diğer ilahlık hissiyatlı insanlarla batıl yolda onu yarışa sokan zaafları belirtilmiştir. Dünya imtihanını kaybeden insanlar için ahirette de bir azabın varlığı, oysa kazanılmış değişimini Hakk yolda gerçekleştirenler için ise ahirette Allah’ın Rızasının olduğu vurgulanmıştır. Misaller ve anlatımlar; dünya hayatı müslümanlar için kaçınılacak bir şeydir, dünya hayatına küsmüş gibi davranmalıyız gibi sonuçlara sebep olmamalıdır. Dünya hayatı tam da müslümanlara gereklidir. Ahiret hayatındaki cennet pozisyonunu dünya hayatı imkânlarıyla bir müslüman kazanabilir. Çok tekrar ediyor gibi gözüküyor, ancak çok tekrarlamıyoruz. Çok gerekiyor ve olmazsa olmaz derecesinde de önemli olduğu için konu hep bu noktaya geliyor. Hayatın her noktasında bu böyledir. Dünya hayatı da iki türlü yaşanır: 1) “Müstakilen varım ve muhtarım” iddiasına sıkı sıkıya sahip çıkıp, duniHi algı ve zann’ları doğrultusunda hayat tarzı oluşturmak ve Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisini batıla otomatik bağlamak şeklinde. İşte tehlikeli olan ve Kur’an’ın uyardığı, kınadığı “sonunda cehennem azabı var” dediği hayat tarzı budur. 2) “Müstakilen VAR ve Muhtar” olan ancak Allah’tır. Ben “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasını reddediyorum, çünkü bu iddia Allah’a karşı ben de duniHİ bir ilahım demektir” dedikten sonra Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisini hayatın her alanında Hakk yolu tercih için kullanarak sadrımızı duniHİ algı ve zann’larından temizlemek, kalbimizde Lüb Aklını faaliyete geçirmek gerektiren bir hayat tarzıdır ki Kur’an bunu “Billahi Anlamda İman ve Salih Amel” diye tanımlamıştır…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER