Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Ve Allah Bir Misal Verdi 15

Rabbimiz ayetlerde verdiği misallerle bize şunu da öğretiyor: Korku ve Umut imanın güvencesidir. Ra’d (12, 13), Rum (24), Nahl (112), Haşr (21) ayetlerine bunun tefekkürüyle bakalım inşaAllah:

Ra’d (12, 13): “Size havf (korku) ve tama’ (umut) olarak şimşeği gösteren, yüklü bulutları meydana getiren O’dur. Ra’d (gök gürültüsü) O’nun hamdı ile tesbih eder. Melaike ise O’nun korkusundan (tesbih eder). Onlar Allah hakkında mücadele edip dururlarken, O yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır.”

Rum (24): “O’nun ayetlerindendir ki, havf (korku) ve tama’ (umut) için size şimşeği gösterir. Sema’dan bir su indirir de o (su) ile ölümünden sonra Arz’ı diriltir. Muhakkak ki, bunda akleden bir kavim için elbette ayetler (dersler) vardır.”

Nahl (112): “Allah bir şehri misal verdi: Bu ülke güvenli ve huzurlu idi. Ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku libası giydirdi.”

Haşr (21): “Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik; muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.”

Şimşek misalinin korku yanını Ra’d-12, 13 ele almışken umut yanını Rȗm-24 ortaya koymaktadır. Ra’d-12, 13 ve Rȗm-24 korku ve umut için aynı misali vermiş ve şimşek ile konuyu anlamamız istenmiştir; ancak görülüyor ki, aynı misalin tekrarı değil de bir konunun tamamlanması söz konusudur.

Korku ve umut konusunu işlemek üzere şimşek misalinin kullanılması da akıl sahipleri için çok manidardır ve çok ders vericidir…

Dünya hayatı gereği insanoğlunun yaşadığı korkular Kur’an’ın inananlara öğretmeye çalıştığı korkudan çok farklıdır. Konuyu yeterince incelemeden ve meselenin ne olduğunu merak bile etmeden “insanlara din diye korku anlatmayın, insanları dinden soğutmayın” diyenler tamamen yanılmaktadırlar. Ta-Ha (3)’de “(Kur’an’ı) ancak Allah’tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik”, Zümer (16)’da “… işte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey, kullarım! Yalnızca BENden korkun” buyrulmaktadır. Ayrıca İbrahim (14)’de de “…işte bu, makamımdan korkan ve tehdidimden sakınan kimselere mahsustur” buyrulmaktadır.

Allah indinde Hakk diyn İslam’dır (Al-u İmran 19) ve İslam’ın kitabı Kur’an müttakiler (sakınan ve korunanlar) içindir (Bakara-2). İslam sistemini yaşayabilmek en alt rütbe olan müttaki olmaya yani; sakınan ve korunan olmaya dayanır. Korkulacak bir şey yoksa müttaki olmayı gerektirecek bir şey de yoktur.

Deprem riski yüksek bir yerde yaşadığınızı varsayalım. Depreme karşı ne tür tedbirler almak gerekli diye açıklamalar yapan birisine “insanları niye korkutuyorsunuz?” diye çıkışmak kimsenin aklından geçmez. Salgın bir hastalık yaşanıyorsa, korunma tedbirleri ve hastalığın tehlikeleri anlatılınca birisi kalkıp da “bizi niye korkutuyorsun?” diye çıkışmaz. Depremi veya hastalık tedbirlerini anlatanlar ilgili insanları tehlikelere karşı korkuturken hatta biraz da abartabilirler ki, insanlar önemsesinler, tedbirler alsınlar. Lütfen dikkat ediniz; deprem veya salgın hastalık konusunda iki türlü korku yaşanır; birincisi deprem veya hastalıktan önce olayın vahametini bilerek, sakınarak ve korkarak gerekli önlemleri mümkün olduğunca noksansız almak, ikincisi depremi veya hastalığı önemsemeyip, tedbirlere hiç başvurmayıp insanın bir anda, ansızın kendisini depremin veya hastalığın tam ortasında bulması, çaresizliği yaşaması, ne yapacağını şaşırması, yüzünün simsiyah kesilmesi korkusudur. Bu iki korku birbirinden çok farklıdır. İşte anlattığımız örneklerdeki birinci tip olan korku; yani felaket, zorluk gelmeden önce kişiyi tedbir almaya, korunmaya sevk eden korku İslam’da bahsedilen korkuyu anlayabilmemize yardımcı olabilir. Örneğimizdeki ikinci tip korku ise insanın ölüm sonrası ve hesap günü korkusunu izah edebilir.

Dünya hayatının, kıyamet günlerinin, hesap gününün gerçekleri ve cehenneme gidebilme ihtimali sebebiyle olan bir korku çok insanca bir korku olarak inananda başlarsa da bütün korkular tek bir korkuya dönüşür ve Allah korkusu olarak yaşanmaya başlar ki, kişinin bilinci arttıkça Allah korkusunun temelini Allah’tan utanmak oluşturur. Allah’tan bu şekilde korkmayanın dünya hayatında korktuğu şeylerin listesi çok kabarıkken, Allah’tan korkan artık başka şeyden korkmaz. Allah inananı korktuğundan emin kılar, korur ve böylece inananın, inkârcılarda olan korkular gibi korkuları olmaz. İnkârcıların korkuları iticidir. İnkârcı ve korkulan şeyler birbirlerinden kaçarlar. Allah korkusu inananı Allah’tan kaçıran bir korku değildir, tam tersine hakkıyla Allah korkusunu yaşayan Allah’a ulaşabileceği yolların delisidir.

Kur’an inananlara korku ile birlikte umut etmeyi tavsiye eder ve öğretir. Kur’an inananlara nelerden korkup tedbir almaları gerektiğini öğrettiği gibi “neleri umut etmelidir?”i de öğretir. İnanana hayr getirmeyecek umutlardan da sakınması gerektiğini tembihler. Korkusu olmayan umut, umudu olmayan korku yoktur inanan için. Bir kuşun iki kanadı gibidir; kanadın birisi korku ise, diğer kanat umuttur. Kuşun sağlıklı uçabilmesi ve yol alabilmesi için işte bu iki kanat ne ise, inanan için de korku ve umut böyledir. Allah korkusu işte bu korku ve umudu birlikte içerir. Korku ve umut için bir denge söz konusudur. Bu denge nasıl oluşturulur? Bu soruyu cevaplayabilmek hemen hemen mümkün değildir. Ancak bu denge şarttır, bu dengeyi inanana Allah ikram eder.

İşte bu yüzden korku ve umut için şimşek örneği vardır. Şimşek parlak bir ışıktır, etrafı aydınlatıcı ve görkemli bir çakması vardır. Ancak şimşek, şimşek hızıyla insana korku ve umudu aynı anda yaşatır ve düşündürür; insan hiç planlamadan bunları şimşek süresinde hisseder. Şimşek ne tür tehlikelerin habercisidir, bu Ra’d (12, 13)’de verilmişken, ne tür nimetleri haber veriyor, müjdeliyorsa bunları da Rum (24)’de misallendirmiştir. Ancak önemli olan husus korku ve umudun aynı anda hissedilebilmesi, cem edilebilmesidir. Bu bir manalar çakıştırılması ve bir üst manaya ulaşılması yöntemidir. İşte bu üst manayı ayetlerdeki misallerde şimşek temsil etmektedir.

“Ben ahirete inandım, hesap gününün dehşetinden korktum ve Rabbimin öğrettiği tedbirleri de almaya çalışıyorum” diyen müttakiyi Rabbimiz müjdeler, bu yüzden Rasulullah (SAV) Efendimiz şahit olarak öğretici, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir (Fetih-8). Haniyf vasıflı müttakiler korku ve umut dengesinin lezzetini tatmışlar ve hayatları anlam kazanmıştır. Bu müttakiler korkuyla ve umutla Rablerine secde etmek ve yalvarmak üzere gecenin bir vakti ve seherde yataklarından uzak kalırlar (Secde-16).

 

 

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER