Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

VEFA BÖYLE BİR ŞEY: AFYONLU ÇELİKALAY’I UNUTMAZ

Müze ya da Karayolları Kavşağı olarak bilinen kavşaktaki alt geçit dün hizmete açıldı. Alt geçidin ismi “Şükrü Çelikalay” olarak belirlendi. Dün Vali Gökmen Çiçek’in daveti ile Belediye Başkanı Mehmet Zeybek’in ağzından kavşağa Şükrü Çelikalay’ın isminin verildiğini duyduğumuzda zihnimiz bizi 2011 ve 2019 yıllarında bu köşede yer verdiğimiz 2 ayrı köşe yazımıza götürdü.
Gelin birlikte hatırlayalım; 2019 yılında şunları yazmışız bu köşede:
AYRIŞMA İÇİN DEĞİL,
BİRLEŞME İÇİN GEREKLİ
2011 yılında Milli Mücadele kahramanlarımızdan o dönemdeki ismiyle “Hoca Şükrü” ya da bugün bildiğimiz ismiyle İsmail Şükrü Çelikalay ile ilgili bir yazı kaleme almıştık bu köşede. Böylesi kahramanlarımızın unutulmaması gerektiğine işaret etmeye çalışmıştık.
O yazımızdan sonra bir büyüğümüz, “İyi, güzel diyorsun da, Hoca Şükrü hilafet yanlısı olduğu için 2’inci Meclis’e alınmamıştı. Dikkat et, bu meselelere pek girme” diye bizi uyarmıştı. Şaşırmıştık…
***
O günkü yazımızda şunları söylemiştik acizane:
1920 yılında yapılan seçimlerde Afyonkarahisar’dan mebus seçilenlerden birisi de Hoca İsmail Şükrü Efendi idi. 23 Nisan 1920 günü açılan TBMM’nin ilk üyelerinden olan İsmail Şükrü Hoca Ankara’ya gittiği zaman ilk olarak Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüştür. Paşa kendisine; ‘”Nerede kaldın hocam? Dört gözle sizi bekliyorduk” der. Bunu üzerine Şükrü Hoca da Afyonkarahisar’da yaptığı teşkilatlanma ve çalışmalar hakkında geniş bilgiler verdikten sonra Mustafa Kemal Paşa da: “Varolunuz hocam Sizin gibi alimlerin bu hususta millete önayak olması memleketin ve dinin muhafazası için elzemdir. Afyonkarahisar’da nasıl çalıştığınızı, evlerde, camilerde, köylerde halkı düşmana karşı mukavemete nasıl hazırladığınızı işittim. Memleket ve din uğrundaki bu mücadeleniz takdire şayandır. Çok memnun oldum hocam! ” sözleriyle Şükrü Hoca’nın Milli Mücadele için yaptığı çalışmaları takdir etmiştir. Yunan işgalinin genişleyip Alaşehir’in de elden çıkması üzerine durum, TBMM gizli celsesinde gündeme gelir. Hoca Şükrü Efendi görüşmeler sırasında görüşlerini meclis kürsüsünden uzun bir konuşmayla dile getirir ve konuşmasını söyle bağlar:
“Bu millet muharip bir millettir. Başında iyi bir idare gördüğü takdirde ölüme atılır, bu emsaliyle sabittir. Vatan bugün tehlikede. Ben eminim ki bu millet kurtulacaktır. Yok bu azim kabul edilmezse ben vatanımın tehlikeye maruz kaldığını görmekten ve düşman atlarının camilere ahır diye bağlandığını görmektense şehit olmaya karar verdim. Yarın sizden mezuniyet talep edeceğim…”
Meclis’teki bu tartışmalar sırasında Erkan-ı Harbiye Reisi Fevzi Paşa’nın Şükrü Hoca’ya: “Hocam ! Vaziyet tehlikelidir… Askeri bir cephe kurabilmek için bize beş ay zaman lazım” demesi üzerine de Şükrü Hoca, kendisine kırk atlı ile kırk silah verilmesi halinde Ankara’da kuracağı gönüllüler çetesiyle yola çıkacağını, yollardan toplayacağı silahlı mücahitlerle çetesini büyülteceğini ve Yunanlıları beş ay değil dokuz ay durdurabileceğini ifade etmiştir. Tekliften memnun kalan Fevzi Paşa, Şükrü Hoca’ya yardım edeceğine dair taahhütte bulunur.
İsmail Şükrü Hoca çalışmalarıyla ilgili olarak hatıralarında şu bilgilere yer verir: “Ne kadar silah ve cephane varsa derhal bana teslim edilmesi için Ankara Silah Deposu’na emir vermişlerdi.
Depoya gittim. Ne göreyim! 14 adet martiniden muaddel, tek ateşli bekçi silahından başka silah yoktu, bunları aldım. Sayının kırka iblağını istedim. Ankara Kolordu Kumandanı ve Vali Vekili Nuri Bey buna imkan olmadığını söyledi. Resmi makamlardan ümid kesilince Allah’a dayanarak bir çare düşündüm. Hemen bir gün içinde bir asker elbisesi diktirdim. Başımdaki sarığı muhafaza ederek asker elbisesini giydim. Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazından sonra kürsüye çıktım: “Ey cemaat-i müslimin ! Kapıları kapayınız. Hiçbiriniz camiden dışarı çıkmasın. Sizinle görüşülecek mühim meseleler var ! dedim, coştum söyledim. Evde duvarlarda asılı duran harp silahlarının boşuna asılı kalırsa ev sahibine lanet edeceğini anlattım. Memleket ve din tehlikede kalırsa yedisinden yetmişine kadar bütün Müslümanların cihatla mükellef olduğunu belirttim. Mustafa Kemal Paşa’nın teminatını söyledim. Cemaat ağladı, ben ağladım. Nihayet arkamdaki ilmiye cübbesini çıkararak asker elbisesiyle başımda sarık olduğu halde kürsüde ayağa kalktım; ” Ey cemaat-i müslimin ! işte ben asker kıyafetine girdim. Cepheye gidiyorum. Memleket ve din kurtuluncaya kadar cephelerde düşmanla çarpışacağım. Memleketini, dinini seven benimle gelsin ” dedim. Herkes sağa sola koştu. O gün akşama kadar 700 silah, 600 mücahit, 120 at toplanmıştı. Ankara’dan ayrıldım. Afyon’a gelince düşmanın Uşak’a girdiğini duydum, İzzettin Bey’in (Çalışlar) kumanda ettiği cepheye giderek bir müdafaa hattı tesis ettim. ”
Yukarıdaki satırlarda anılanlara, bugünleri borçlu olduğumuz onlar gibi binlercesine dualarınızı unutmamanızı diliyoruz….”
***
İşte böyle… Önceki gün (2019’da) Ankara’da yaşayan hemşehrilerimiz kadirşinazlık örneği göstererek İsmail Şükrü Çelikalay’ı anma etkinliği düzenlediler. Tıpkı Ali Çetinkaya ve Mehmet Şükrü Koçoğlu merhumlar için yaptıkları gibi.
Afyonkarahisar ve İlçeleri Dayanışma Derneği Başkanı hemşehrimiz Mehmet Ali Özerkan şahsında tüm dernek yöneticilerine Afyonkarahisar’ın bir eksiğini daha giderdikleri için teşekkür ediyoruz.
***
İçerisinde bulunduğumuz bu günler, sağcısıyla, solcusuyla, hocasıyla, askeriyle; milli duygular besleyen, din, vatan, devlet ve millet için göğsünü siper eden tüm ecdadımızın manevi huzurlarında bir ve beraber olmamız gerektiğini ortaya koyan günlerdir.
Kahraman Türk Milleti’nin tarihin tozlu sayfalarında kalan abidevi şahsiyetleri yakından tanıdıkça bugün karşılaştığı güçlükleri aşmak için kendinde güç bulacağına inanıyoruz. Tıpkı Atatürk’ün dediği gibi… Şanlı tarihimiz ayrışma değil, kucaklaşma vesilesidir, öyle olmalıdır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER