Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Yaşam tarzı-2 – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 11 Mayıs 2011 Çarşamba 03:00:00
  Geçen hafta, bir kadın öğretmenin başı açıkken başörtüsü takmadığı için, başı kapalıyken de başörtüsü taktığı için iş bulamadığını yazmıştım. Ve okulların liyakattan ziyade kılık-kıyafetle uğraşmasını eleştirmiş, “Bu sorunu vicdan partisi çözecek” demiştim.
Anlaşılan o ki vicdan partisinin mesaisi çok, vicdan partisinin 12 Haziran’dan sonra da, Cumhurbaşkanlığı oylamasından sonra da, Devlet Başkanlığı referandumundan sonra da velhasıl “2023 ve sonrası”na kadar mesaisi yoğun olacak. İnsan yaşadıkça vicdan partisinin yeni ve ahlak üzerine kurulmuş beyannamelerini okumayı umuyorum.
Yine bir “yaşam tarzı” hikayesi anlatacağım. Aslında bir değil, iki tane. Ancak konular çok benzer ve yine öğretmenlere ait. İşsiz kalan kadın öğretmenin karşılaştığı durumun birazı Afyonkarahisar’da, birazı Konya’da geçmişti. Bu anlatacağım hikayelerin ise biri Eskişehir’de, biri Adana’da geçiyor.
Önce Eskişehir’den başlayayım:
Öğretmen adam, Şark Hizmeti’ni tamamlamasının ardından, askerlikte asteğmen olarak yine Şark Hizmeti’ne gidiyor. Yani 4 yıla yakın ülkemi-zin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde görevini yerine getiriyor. Askerlik hizmeti de bittikten sonra Eskişehir’e atanıyor. Bu öğretmen, başarılı. Gittiği her okulda öğrenciler de öğretmenler de onu çok seviyor. Ancak öğretmen, iyi bir öğretmen olmanın yanında iyi bir idareci olacağını da düşünüyor. Zira, ilk Şark Hizmeti’nde okuldaki birkaç öğretmenden biri olduğu için idarecilik yazışmalarını, prosedürlerini öğreniyor. Öğretmenin idareci olması için ise önce müdür yardımcısı olarak bir okula atanması gerekiyor. Konuyla ilgili “görüş alışverişi” yapmak üzere bir yetkilinin kapısını çalıyor. İşte orada şöyle bir konuşma geçiyor:
-İyi günler hocam.
-İyi günler, buyrun, hoşgeldiniz.
-Hoşbulduk. Hocam ben müdür yardımcılığı için sizi rahatsız etmiştim.
-Tamam verin özgeçmişinizi bir bakalım.
-Buyrun hocam.
-(Bir süre sonra) Hmm..Özgeçmişiniz oldukça iyi. Ancaak…
-Olumsuz bir şey mi var?
-Evet… Siz muhalif sendikaya üyesiniz…
-Yani?
-Yanisi şu: Siz o sendikadan istifa edeceksiniz. Alın size kâğıt, kalem.
-Sonra?
-Sonra da bizim gösterdiğimiz sendikaya üye olacaksınız. Alın bu da “bir” sendikanın üyelik formu…
-Başka çaresi yok mu?
-Yok hocam…
Diğer hikaye de Adana’da geçiyor. Adana’daki öğretmen de benzer süreçlerden geçmiş, ancak Eskişehir’deki öğretmenden biraz daha tecrübeli. Adana’daki öğretmenin de tek isteği, şehir dışında bulunan okulundan, şehir içinde boş kadrosu bulunan bir okula atanmak. Bu öğretmen de bir yetkilinin yanına gidiyor:
-Ooo hocam, hoşgeldiniz.
-Hoşbulduk da var mı atamada bir gelişme?
-Şöyle diyeyim, evet dediğiniz okulda boş kadro var. Ancak atama için bir işlem gerekli.
-Nedir o işlem?
-Sendikanızdan istifa edip bizim gösterdiğimiz sendikaya üye olmak…
-Size iyi günler…
-Peki o zaman, atamayı unutun.
Mayıs ayı, toplu görüşmelerde “yetkili memur sendikası”nın belirleneceği ay. Geçen sene sendikalardan transfer iddiası ortaya atılmış, ancak yalanlama gelmemişti. Yine Mayıs ayı. Bu sefer de öğretmenlerin yerine getirilebilecek taleplerini gerçekleştirmek için “sendika” kartının oynandığı belirtiliyor. Ama memurların mitingle-rine baksanız, “söz, yetki, karar, çalışanlarda…”
Yaşam tarzının kapsamına, vatandaşların giyim şekillerinden dünya görüşlerine, okuduğu kitaplardan üye oldukları sendikalara kadar her şey giriyor.
Ve yineliyorum… Vicdan partisine çok iş düşüyor…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER