Nöbetçi Eczaneler
5 Haziran 2010 Cumartesi 03:00:00 Doğum yapan kadınlardan, diş sancısının insana; doğum sancısından daha çok eziyet verdiğini duyanlarımız vardır. Uzmanlar, mide, barsak, kalp, böbrek gibi pek çok hastalığın dişten geçtiğinde hemfikirdirler.
Yeni yetişen nesle, diş bakımı ve korunması üzerinde eğitici programlar yapmak, konferans ve toplantılar düzenleyerek insanları aydınlatmak, sağlığa yapılan en büyük hizmetlerdendir.
Geçenlerde Devlet hastanesi diş polikliniğine gittim. İçler acısı. Yeterli bank olmadığı için; Yaşlı hastalar yerlere oturmuş. Herkesin canı burnunda. Kimi ağrıdan duramıyor. Huzursuzluğu, her halinden belli. Tansiyonu yükselen, beklemekten ya da izdiham ve kalabalıktan canı sıkılmış, bunalmış, burnu kanayan vb. Dayanılır gibi değil. Böyle bir ortamda hasta olmayan da hasta olur.
Tıp Fakültesi diş kliniği derseniz bir alem; o hafta tedavi olmak için; sabahın erken saatlerinde 6.00 / 6.30 gibi orda olmalısınız. Sıraya girecek; resmi olmayan bir listeye adınızı ekleyecek görevliler işbaşı yapınca, tekrar kaydedileceksiniz.
Ancak o zaman muayyene hakkını kazanarak tedavi olabileceksiniz. Yoksa; treni kaçırmış olursunuz. İçerdeki hekim, işin ehli mi değil mi bilinmez bu da şansınıza kalmış.
Eskiden diş çekimini; kerpetenle, berberler yapardı. Uyuşturma yok, doğru dürüst alet edevat yok çekilen acı ve ıstırap işin cabası. Şimdiki nesil bu yönden gene avantajlı sayılır.
Bu madalyonun başka yüzü: Zamanımızda: İlaç almak, katılım payı ve muayene ücreti ödemek de ayrı bir dert. Atalarımız, bu işin zorluğunu bildiği için: “Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek.” Sözünü boşuna söylememiş.
O bakımdan; hasta olup da çare aramak yerine; hasta olmamaya çalışmak işin en iyisi. Yoksa: “Ölmek değildir, ömrümüzün en son feci işi, müşkül o dur ki ölmeden evvel ölür, kişi.”
Allah’a emanet olun.
