Kanunî Süleyman cedleri gibi çok dindar idi. Şark seferlerinde Battal Gazi, Konya’da Celâleddin-i Rûmî, Kayseri’de Şeyh Burhaneddin Tirmizî ve Evhaddin Kirmanı, Erzurum ’da Ebu İshak Kâzerûnî, Halep’te birçok evliya, enbiyâ ve sahabe türbelerini ziyaret âdeti idi. Yavuz’a ait Selimiye, Şehzâde, Cihângir ve Haseki camileri ve İstanbul su tesisleri, Dâr-üş-şifa, medrese, imaret ve türbeleri devrinin büyük inşaat faaliyetleri arasında idi. Ziyâret ettiği türbeleri de cami, medrese ve zâviyelerle tezyin etmişti ki İmâm -ı Â’zam, Abdulkadir Geylânî türbe ve külliyeleri bunlar arasında idi. Kâbe’nin ihtişamlı imâr ve tezyininde Ebu’s-Suûd’un fetvâsına ihtiyaç duymuştu. Şiîlerin tahribi ile İmam-ı A’zam Ebû Hanife’nin türbesi ve mezarı tamamıyla yok olmuştu. Pâdişâhın Türklerin mezhep kurucusu bu büyük insanın mezarını bulmakta keşif ve kerâmet gösterdiği ve Fâtih gibi onun da Allah’ın yardımına mazhar olduğu rivâyet edilir. Nitekim İmam-ı A’zam mezarının bulunması Eyüb’ün keşfi kadar büyük bir manevî tesir yapmış; onun ve Muhiddîn-i Arabî’nin de türbeleri inşa olunmuştur’.
Sultan Süleyman ihtiyar ve hasta olduğu bir zamanda sefere çıkmış ve o büyük seferleri 1. Murad-i Hüdavendigâr, Yıldırım Bayezid, Fâtih, Yavuz gibi sefer esnasında dünyayı değiştirmiştir. On yıldan beri cihâda çıkmadığı ve halkın tenkitleri yükseldiği bir zamanda Avusturyalılar bu kaleyi işgal edince yine ordusunun başında hareket etti. Maamafih bu sefere çıkışında Hazreti Muhammed’in bir işareti de rivâyet olunur. Gerçekten Kara-Çelebi-zâde’ye göre Şeyh Muslihüddin Kadir gecesi Hazreti Peygambere vuslat eder ve kendisine: “Süleyman’a benden selâm edüp farîze-i Cihâdı niçün terk eyledi deyü söyle” ihtarı üzerine sefere çıkmıştır. Bu da umûmî efkârın hassasiyetini ve Pâdişâhlar üzerindeki kudretini göstermek bakımından dikkate şâyândır. (İç) Kalenin fethinden bir kaç gün önce, 7 Eylül 1566’da, 72 yaşında cennete gitmiş ve nâşı Süleymaniye’deki türbesine defnolunmuştur. Milletin ta’zim duygularının mihrakı olan bu büyük insanın ölümü büyük bir matem oldu. Süleymâniye O’nun ve devrinin ihtişamını bize her gün duyurmakta; kendisini ve imparatorluğunu temsil eden bu muhteşem âbide ile hâlâ imparatorluğu muhafaza etmekte ve kendisinin de yaşamakta olduğu hissini yaratmaktadır. Büyük şâir Bâkî’nin mersiyesi saltanatı gibi ölümünün de haşmetini meydana koymuştur. Bu sebeple bundan bir kaç parça nakledelim:
Gün doğdu Şâh -i âlem uyanmaz mı hâbdan,
Kılmaz mı cilve haym e-i gerdûn cenâbdan.
Yollarda kaldı gözlerimiz gelmedi haber,
Hâk-i Cenâb-i südde-i devlet-meâbdan.
Yansun yıkılsun âteş-i hicrinle âfitâb,
Derdinle kaare çullara girsün sehâbdan.
Yâd eylesün hünerlerini kanlar ağlasun.
Tîğın boyunca kaareye batsun kılâbdan.
Aldun hezâr put-gedeyi mescid eyledün,
Nâkûs yerlerinde okuttun ezanları.
Ahir çalındı kûs-i rahil ettin irtihâl,
Evvel konağın oldu bûstanları.
Minnet Hudâ’ya iki Cihânda kılup sa’îd,
Nâm -i şerifin eyledi hem gaazi hem şehîd.
