Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN

YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR

Zaten var olan ekonomik sıkıntılar pandemi sürecinde iyice gün yüzüne çıktı. Kur-Faiz ikileminin bir türlü aşılamaması sonrası döviz kurlarında Cumhuriyet tarihinde görülmeyen değerlerin ortaya çıkması iktidarı ekonomi yönetiminde değişikliğe zorladı. Değişikliğe gidildi, ama 2 haftanın ardından hava yine bulanmaya başladı.
Faize karşı olduğunu, ülkenin faiz ödemeleri yüzünden iki yakasının bir araya gelmediğini belirterek halktan oy isteyen iktidarla geçen 19 yılın sonunda ne değişti? Bir bakalım. Son 18 yılda tefecilere tamı tamına 192 milyar 70 milyon dolar faiz ödenmiş.
AKP döneminde her yıl ortalama 1 milyar dolar faizi ödemişiz. Bunu kim ödüyor? “Ödenmiş” deyince sanki başkaları ödemiş gibi algılanıyor. Bunu ödeyen biziz, bu faizler bizim vergilerimizden ödeniyor.
AKP’nin iktidara geldiği 2000’li yılların başında olsak bu yüksek faiz ödemelerini geçmiş dönem borçları, eski iktidarların bıraktığı miras diyerek savunulabilirlerdi. Ancak aradan 19 yıl geçmiş. 2021 yılı bütçesinde faiz için 179.5 milyar TL bütçe ayrılmış. Aralık ayında devletin 19.3 milyar dolar ödeme yapacak, bunun 4.2 milyar doları faiz ödemesi. Borcun neredeyse dörtte biri faiz. Üstelik hazine bu ödemeyi yapabilmek için 10 milyar TL yeniden borçlanacak. Yani borcu borçla kapatacak. Yani faizin faizini ödeyecek.
Ekonomi böyle bir felaket içindeyken devletin her kademesinde israf ekonomisin devam etmesi ise anlaşılmaz bir durum.
Gazete haberine göre “Vakıfbank 5 yıl vadeli nominal tutarı 750 milyon dolar olan tahvil ihracında talep toplamayı tamamlamış” 5 yıl vadeli ve 6 ayda bir kupon ödemeli tahvillerin getirisi %6.625 olarak belirlenmiş. Yani bunun Türkçesi şu. Vakıfbank tefeciden para almış. 100 bin dolar için 5 yılın sonunda 33 bin dolar faiz ödeyecek. ABD de verilen kısa vadeli tahvil getirisinin tam 73 katı bedelle borçlanabiliyoruz. Ülkeye güven yok. Ancak bu faiz oranlarıyla borç para veriyorlar.
Bu oranlarda alınan kredinin banka karı, masrafları sonrası tüketiciye ya da sanayiciye neye mal olacağını tahmin etmek se hiç zor değil. Bu faizleri ödeyebilmek için bankaların kredi kartı, tüketici ve sanayiye verdiği kredilere uygulayacağı faiz oranlarını artık siz düşünün. Bu faiz oranlarıyla sanayicinin ayakta durması çok zor.
Diğer yandan, 3 çeyrekte 6.7 oranında büyüme gerçekleştiği açıklandı. Ancak en çok büyüyen iki sektör %41.1 ile finans ve sigorta sektörü. Paradan, para kazanan sermaye sahipleri büyüyor da, ya gariban halk?
Faizlerin artması en az döviz fiyatlarının artması kadar vatandaşa zarar veriyor. Sonuçta yüksek faiz nedeniyle yatırımlar azalır, alışveriş azalır, devletin topladığı vergiler azalır, işsizlik ise artmaya devam eder. Yakın dönemde bizi sorunlu kredilerde artış, enflasyonda artma ile büyümede azalma ya da küçülmenin beklediği çok açık.
Bu kısır döngüden çıkmanın yolu yok mu? Elbette var. Kendinizi düşünün, ailenizin ekonomik durumu bozuldu. Borçlarınız ödemekte sıkıntı çekiyorsunuz. Taksitlendirdiniz, ama olmuyor. Sonunda borcu borçla kapatmaya yani borca takla attırmaya başladınız. Ancak öyle bir noktaya geldiniz ki artık bankalar da sizi riskli görüp para vermiyor. Üstelik haciz işlemleri başlatıyor. Ne yaparsınız? Gidip tefeciden çok yüksek faizle para almanın neye mal olacağını da biliyorsunuz. Yapacağınız şey belli. Önce aile fertlerine kemer sıkılması gerektiğini anlatır, yaşamsal işler hariç harcamaları kısarsınız. Ardından uygun faizle ve uzun vadeli borç bulmaya çalışır, borçları zamana yayar, bu arada yeni iş kapıları arar, daha çok çalışıp, daha çok üretip, daha çok kazanmayı istersiniz. Türkiye için de bu krizden kurtuluşun yolu harcamaları azaltıp, ülkeye taze para girişini sağlamaktır.
Taze para girişi sağlamanın yolu her şeyi hesapsız kitapsız Katar’lılara satmak değil elbette. Katar’ın Borsa İstanbul için ödediği tutar, Ocak-Ekim döneminde yapılan örtülü ödenek harcaması kadar.
İktidarın biran önce demokrasi, adalet ve ekonomi alanında yapılan yanlışlardan dönmesi, itibardan tasarruf başta olmak üzere tasarruf tedbirlerini alması ve İMF ya da başka, büyük ölçekli dış yatırımcılarla masaya oturması gerekir. Krizden çıkışın reçetesi buysa daha önce tapılan “U dönüşleri” gibi yeni bir “U dönüşüne” ihtiyaç var.
Halkın nefes almasını sağlayamayan iktidar için, türkü de söylendiği gibi “yolun sonu görünüyor”
Son Söz; “Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur.” Atasözü

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti