Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

YUNUS EMRE HİÇ UNUTULMAYACAKTIR

Türk milleti şâir millettir… Yüzyıllar içerisinde milletimiz, sayısız şâirler, fikir adamları ve çeşitli sahalarda büyük insanlar yetiştirmiştir. Bu insanlarımızın büyük bir bölümü unutulmuş, kimileri ise sadece ilgili bulundukları saha söz konusu olunca akla gelmiştir.
Yunus Emre ise, 700 yıldır unutulmak bir yana, eksilmeyen bir ilgiyle sevilmiştir. O bu süreçte dilden dile, gönülden gönüle, telden tele aktarıla aktarıla yaşamaya devam etmiş, milletimizin gönlündeki sevgi, giderek daha da artmıştır.
1993 yılında UNESCO listesine alınmış olan Yunus Emre’mizin, 2021 yılında, ikinci kez UNESCO listesinde yer alması onun ne denli önemli ve ne denli büyük bir insan olduğunun kanıtıdır…
Nedir, Yunus Emre’yi böylesine unutulmaz yapan?…
Hatta nedir, onu böylesine ölümsüz kılan?,,,
Yunus’u 700 yıldır ölümsüz kılan nedenleri, 5 ana başlık altında toplamak mümkündür.
1. Arı duru bir dil. Yaşayan Türkçe.
2. İnsan sevgisi.
3. Tanrı sevgisi, güçlü iman.
4. Mezarları.
5. Bestelenen eserleri.
1. ARI DURU BİR DİL –YAŞAYAN TÜRKÇE
Yunus’u günümüze kadar yaşatan en önemli neden, dilidir. Türkmen kocasının dili, arı duru Türkçe’dir. Halkın arasında yaşamış olan ozan, daima halkın diliyle konuşmuş ve yazmıştır. Şiirleriyle daima halkın duygu ve düşüncelerini terennüm etmiş ve böyle olduğu için de halk, onu en iyi biçimde anlayarak sevmiştir. Elbette onun dizelerinde de Arapça ve Farsça kelimeler bulunmaktadır; ama o daha çok öztürkçe kullanmış ve öz diline sım-sıkı bağlı olan Türk Milleti, onu anlayarak sevmiştir.
Yunus’un şiirlerinde yer alan şu kelimeler, katıksız Türkçe’dir: Ağlak, anmak, arı, sayrı, kez, esrimek, değin, konuk, tanık, yön, yönelmek, nesne, donatmak, yalın, esenleşmek, sevi, kamu, yerinmek, yedmek, düş, tutsaklık, yeğ, güven, us, ağı, armağan, ayrıksı, ayrıksamak, balkımak, bay, berk, bezek, çulhan, danışık, danışman, dek, dekçi, dilek, dirlik, ece, em, emcek, erk, erek, gerek, gözcü, ışımak, iletmek, ivmek, kaygı, kışlamak, kıvanmak, nice, nitelik, nitekim, öğüt, ödül, ören, özge, savaş, sin, soru, üleşmek, yalıncak, yankı, yaylamak, yelmek, yel, yermek, yuymak, yumuk, yüce vb.
Dil bir milletin, millet olmasının başlıca unsurudur. Anadolu’yu Türkleştiren ve Türk birliğinin sağlanması yolunda etkili çalışmalar yapan Türk büyüklerinden Âşık Paşa ve Karamanoğlu Mehmet Bey (vb)gibi Yunus Emre de kuşkusuz dilimizin gelişmesi için titizlik göstermiş ve bunu en iyi şekilde başarmıştır. Böyle olduğu içindir ki, 700 yıl sonra da Yunus vardır ve bugünün Türk insanı onu aracısız, tercümansız okuyup, anlayabilmektedir. Hiç kuşku yoktur ki, bugün olduğu gibi, yarın da anlaşılmaya devam edecektir. İşte onun kimi dizeleri:
2. YUNUS’TA İNSAN SEVGİSİ
Yunus Emre, insan sevgisi ile dop-doludur. İnsanların birbirlerine kötülük etmeleri, çıkar kavgaları yüzünden birbirlerine düşman olmaları Yunus’u üzmektedir. Aslında onun yaşadığı dönemde Anadolu, için için kaynamaktadır. Bir yanda beyliklerin post kavgaları, öte yanda Hristiyan misyonerlerin Türk halkı üzerindeki çalışmaları, halkı bölük pörçük ettiği gibi, adeta kan gövdeyi götürür hale getirmiştir. İnsanları sakinleştirmenin, sağlıklı düşünceye yöneltmenin tek yolu, onları sözle ikna etmektir; belirli bir inanç sistemine bağlamaktır. Bunun en etkili olanı ise, son Hak dini olan İslamiyettir; Türk töresinin hayata geçirilmesidir. Mevlâna Celâleddin Rûmî, Hacı Bektaş Velî, Gülşehrî, Ahmet Fakih, Âşık Paşa, Şeyyad Hamza, Dehhanî, Sultan Veled ve nihayet Yunus Emre, işte öylesine karmaşık bir zamanda zuhur etmişlerdir. Onlar son derece önemli bir misyonu üstlenip, Anadolu’da Türk Birliğinin sağlanmasında başlıca rolü oynamışlardır.
Büyük Yunus;
“Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz”
Gibi basit, ama çok güçlü dizelerle halka yaklaşmıştır. Onun yaklaşık 700 yıl önce söylediği bu çok anlamlı dizeler, Birleşmiş Milletler Teşkilâtının kapısına asılsa yeridir.
Yunus, bugün de sık sık hatırlamamız ve uymamız gereken şu iki dizelik öğüdü ile bize mükemmel bir mesaj vermektedir.
“Ko ikiliği gel birliğe yet
Bir olan canlar ayrı dölenmez”
Koca Yunus, insanların birbirlerini sevmeleri, birbirlerini kırmamaları gerektiğini;
“Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil”
Diyerek, yüce İslâm dininin özünü, mükemmel bir şekilde öğütlemektedir. Kin gütmenin zararını, kinin öncelikle, güdenin kendisine zarar vereceğini de şu dizelerle ne kadar güçlü bir biçimde ifade etmektedir:
“Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız
Kamu alem birdir bize”
Bir toplumun alt-üst olmasında, o toplumu yönetenlerin payı büyüktür. Yunus, kargaşa içinde bulunulan zamanda, şu dizeleriyle yöneticileri uyarmış, onların bireysel hak ve hukuka uygun olmalarını öğütlemiştir:
“Sen sana ne sanursan
Ayruğa da onu san
Dört kitabın manâsı
Budur eğer var ise”
*
“Cümle yaradılmışa
Bir göz ile bakmayan
Halka müderris ise
Hakikatte asidir”

Yunus Emre’nin insancıl duyguları ve bu doğrultudaki şiirlerinin çokluğu, yabancı birçok bilim adamının da onunla ilgilenmesine neden olmuştur. Yunus, hakkında en çok araştırma yapılan, makaleler yayımlanan bir Türk şâiridir. Türk dostu İtalyan Türkolog Anna Masala Yunus için; “Yunus Emre Türk ruhudur, sonsuz süresiz Anadolu’dur…” derken, çok önemli bir gerçeği saptamış olmaktadır.
YUNUS’TA ALLAH AŞKI
Yunus Emre Allah’a inanan, iman eden, dini bütün bir Müslümandır. Araştırmaların ortaya koyduğu gerçek odur ki Yunus, çekirdekten yetişmiş bir derviş ve belki de bir evliyadır. Ancak, onun sanki dünya nimetleriyle bir ilgisi yokmuş gibi, yirmidört saatini ibadetle geçiren bir insan olarak tanımlanması, gerçeği tam olarak yansıtmasa gerektir. Zira unutulmamalıdır ki, onun toplumsal olaylar karşısında halkına önderlik ettiği, hatta bu yüzden öldürüldüğü biçiminde rivayetler de bulunmaktadır. Hatta, Cahit Öztelli’nin yayımlamış olduğu kitaptaki iddialar da bugüne kadar reddedilmemiştir.
“Şol cennetin ırmakları
Akar Allah deyu deyu
Çıkmış islâm bülbülleri
Öter Allah deyu deyu

Hakk’a âşık olan kişi
Akar gözlerinin yaşı
Pür nûr olur içi dışı
Söyler Allah deyu deyu”
Gibi dizelerin şâiri, elbette yüreği Allah sevgisiyle dolu bir insandır. Bu yönüyle Yunus, Müslüman Türk Milleti tarafından kutsallaştırılmış ve giderek onun her sözünde bir keramet aranmış ve her deyişinin Tanrıya yönelik olduğu şekilde yorumlar yapılmıştır. Halbuki Yunus da bir insandır; onun tabiatın sonsuz güzelliklerinden ve güncel olaylardan etkilenip esinlenmemesi düşünülemez.
Büyük Yunus, elbette mutasavvıf halk şâiridir. Ondaki Allah sevgisi, tüm dizeleri arasında ince ince örülmüştür. Bir şiirinde;
“Sensün Kerîm, Sensin Rahîm
Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emin
Allah sana sundum elim”
Derken, bir başka şiirinde;
“Elif okuduk ötürü
Pazar eyledük götürü
Yaradılmışı hoş gördük
Yaradandan ötürü”
Demiş, Yüce Tanrı’ya olan sevgisini ve saygısını vurgulamıştır.
4. MEZARLARI
Yunus’u 700 yıldır ölümsüz kılan nedenlerden biri de, onun Türkiye’nin birçok yerinde mezarının bulunuşudur. Kuşkusuz mezar tektir, diğerleri ise makamdır. Bu mezar-makamlardan birisi deAfyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinin Çay Mahellesindedir. Bu mahallenin ortasından akıp giden ırmağın bir yanında Yunus Emre, hemen karşısında da Taptuk Emre mezarları vardır. Daha önce köy olan bu Çay Mahallesinde doğan erkek çocuklarına ya Yunus ya da Emre adı verilmektedir. Dolayısıyla Sandıklı ahalisi, hatta tüm Afyonkarahisarlı’lar Yunus’u hemşehri bilirler. Nitekim Afyonkarahisarlı şâir Osman Attilâ, Yunus için yazdığı şiire şu dörtlükle başlamıştır:
“Yunus benim hemşerim
Sandıklı Çay Köyünde
Sakarya boyu derim
Anarım beş öğünde”
Kırşehirli Araştırmacı-Yazar Refik Soykut, yıllardır Yunus’un Kırşehirli olduğunu ispatlamaya çalışmakta olup bu amaçla bir de kitap yayımlamıştır.
Bursa, Kula-Emre Sultan Köyü, Erzurum-Tuzcu Köyü, Niğde-Aksaray, Ünye, Bandırma, Keçiborlu, Bolu, Eğridir vb.gibi kentlerde de Yunus’a ait olduğu iddia edilen mezarlar vardır. Ama bu konuda iddialı olan Eskişehir ve Karaman gibi iki büyük kentimiz daha vardır. Eskişehir’de her yıl 6 Mayısı içine alan hafta içerisinde Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası düzenlemekte; Karamanlı’lar da her yıl düzenledikleri Yunus Emre ve Karamanoğlu Mehmet Bey etkinliklerinde Yunus’u etkili biçimde anmaktadır. Eskişehir Valiliğinin düzenlediği kültürel etkinliklerine biz de yıllarca etkili bir biçimde katıldık.
Biz Yunus Emre’nin, Milletimizin gönlünde yatmakta olduğuna inanırız. Ama bu mezarlar konusundaki tüm çalışmaları incelediğimizde, büyük ozanımızın Sandıklı’da medfun bulunduğu tezini daha inandırıcı buluruz.
5. BESTELENEN ESERLERİ
Yunus Emre, eserleri en çok bestelenen şâirdir. Onun şiirleri Tasavvuf musikimizin en güzel örnekleri olan “ilâhî” tarzında bestelendiği gibi; Türk Sanat, Türk Halk ve Türk Hafif Müziği türlerinde de bestelenmiştir. O kadar ki, bir şiiri hem halk, hem de sanat müziği ve hafif müzik olarak da bestelenip icra edilmiştir. Hatta aynı şiir, çeşitli türlerde ve çeşitli bestekârlar tarafından tekrar tekrar bestelenmiş bulunmaktadır. Çünkü Yunus’un şiirleri halkın her devirde rahatlıkla anlayabileceği Türkçe ile yazıldığı gibi, dizeler anlam yüklüdür; besteye uygundur, icrası kolay olup, zevkle dinlenilmektedir.
Yunus’un 700 yıldır eksilmeyen bir sevgiyle sevilmekte oluşunun başlıca nedenlerinden birisi de, çok sayıda eserinin bestelenmiş olmasıdır. Türkiye radyolarında her gün en az üç-beş eseri, icra edilmektedir. Böylelikle mikrofondan ve TV ekranlarından dudaklara yansıyan sözleri dalga dalga yurda yayılmaktadır.
Sonuç olarak Yunus, bitmez tükenmez bir hazinedir. Onunla ilgili çok sayıda millî ve milletlerarası bilimsel toplantılar düzenlenmiş, konferanslar verilmiş, sayısız makaleler ve kitaplar yayımlanmıştır. Ama onun söylenecek sözler tükenmiş değildir. Çünkü Yunus, hâlâ aramızda yaşamaktadır.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER