Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Eyüp İMİR

ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM

Gıda insanları kontrol etmek için geçmişten bugüne kadar kullanılmıştır. Şu salgın günlerinde gıdanın ve beslenmenin önemini anlamaya çalışalım. Gıda ve beslenme üzerinde oynanan ticari ve siyasi hareketleri bilmemizde fayda vardır.
– Ordu midesi üzerinde yürür– sözünün Napolyon’a ait olduğun söylenir. ABD’nin gıdayı bir silah olarak kullandığını biliyoruz.
Emperyalist ülkeler, nüfus artışlarının az gelişmiş ülkelerde artmasını kendileri için bir tehdit olarak görüyorlar. Bu ülkelerin nüfus artışıyla birlikte politik, ekonomik ve askeri güçler olacağından her zaman endişe etmişlerdir ve gıdayı bu ülkeler için bir silah olarak kullanmaktan çekinmemişlerdir. Bu durum savaşlarda daha belirgin olmuştur. Erzakları azalan ve ikmal yolları kesilen ordular için yenilmesi kaçınılmaz olmuştur. 1973 yılında Nobel ödülüne layık görülen ABD’nin ünlü Dışişleri Bakanı Henry Kissenger hiçbir öldürücü silah kullanmadan gıdayı keserek insanları, enerjiyi bir ülkenin tamamını kontrol etmenin mümkün olduğunu söyleyebilmiştir. 2. Dünya savaşında bu taktik uygulanmış askerler ve siviller açlıktan ölmüşlerdir.
Savaştan sonra Avrupa kentlerinin çoğu yerle bir olmuş altı yıl süren savaşta ekonomik kaynaklar tükenmiş insanlar yoksul ve aç kalmışlardır. Komünizmin Avrupa’da yayılması tehlikeli olmaya başlamıştı. Komünist partilerin yükselişini durdurmak ve Avrupa’ya destek olmak amacıyla Dışişleri Bakanı George Marshall geniş kapsamlı bir ekonomik program hazırlar. Bu plan ABD Başkanı Truman tarafından imzalanır.(1948) Tam da o günlerde Sovyet lideri Stalin Türkiye’yi tehdit etmekte Kars, Ardahan ve Boğazlar üzerinde hak iddia etmektedir.
Türkiye Marshall yardımından alacağı parayla yatırımlar yaparak hem halkın yaşam seviyesini yükseltmek hem de komünizmden korunmak istemektedir.
Bu nedenlerle 1948’de İnönü ve Hasan Saka hükümeti ABD ile ekonomik ve askeri işbirliği anlaşmasını imzalar.
Türkiye 1948-1952 yılları arasında Marshall yardımı alsa da ekonomik sıkıntı büyük oranda devam etmektedir.
Ekonomik sıkıntıların yaşandığı böyle bir dönemde ABD’nin üretim fazlası soya, mısırözü yağı, buğday, süt tozu, erimiş peynir ve savaş artığı eski silahların bazen parasız bazen da ucuz şekilde vermesi yurdumuzda olumlu karşılanır.
Amerika bu yardımları bizi sevdiği için değil yerli üretimi çökertmek üretim fazlası ürünler için Pazar oluşturmak amacını gütmektedir. Bunu gerçekleştirebilmek için Anadolu halkının tüketim alışkanlıkları ve damak tadlarını değiştirilmelidir. Bunun için Amerikalı çok sayıda tarım ve gıda uzmanı yurdumuza gelir. 1960 yılında zeytinciliğimizi baltalamak için İzmir’de yapılan bir yağ seminerinde konuşan Amerikan Tarım Ateşesi, Türkiye’nin Amerika’dan TL. karşılığı ucuz soya ve mısır özü yağı ithal ederek kendi zeytinyağlarını Avrupa pazarında dolar karşılığı satılması halinde döviz kazanabileceğimizi anlatır. Amerika TL karşılığı sattığı mallardan elde ettiği Türk Lirasını Türkiye’de komünizm ile mücadele örgüt ve dernekleri için kullanmıştır. Seminere katılan Türk zeytinyağı üreticileri bu öneri büyük bir sevinçle karşılamışlardır. Amerikalılar iki yıl içinde Avrupa ve İtalya’daki firmaları harekete geçirerek Türk zeytinyağlarını aldırırlar. Bunun sonucunda iç piyasada azalan zeytinyağının fiyatları 10-12 liraya yükselir.
Böylece zeytinyağı ticareti yapanlar hem iç hem da dış pazarda milyonlar kazanırlar. Dar gelirli tüketiciler ise Amerikan yağından yapılmış zeytinyağına göre çok daha ucuz bitkisel vita ve sana yağlarını kullanmaya başlamıştır.
Hatırladığım bir olay da İtalya’ya ihraç edilen zeytinyağlarının içine motor yağı karıştırılarak bir skandal ortaya çıkmıştır. Bunun suçluları ortaya çıkarılmamış Türk zeytinyağının imajı ve fiyatı düşmüştür.
Bu arada TRT-Radyolarında
Zeytinyağlı yiyemem aman
Basma da fistan giyemem aman
Senin gibi cahile
Ben efendim diyemem aman
Türküsü yıllarca söylenmiştir. Binlerce yıl Anadolu insanının yediği zeytinyağının artık yenilmez, basma fistanların giyilmez olduğunu, milletin efendisi köylünün ise cahil olduğunu ritmik bir ezgi ile Türkiye’ye yaymıştır.
Sağlıklı zeytinyağı yerine kalp ve damar hastalıklarına neden olan vita ve sana yağı, basma fistanlar yerine naylon çoraplar pazarlanmıştır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER