- Haberler
- Siyaset
- 2026'da Her Şey Değişecek! Afyon'da Uyarı Gibi Açıklama: Almanya'ya Ve AB'ye Vergi Mİ Ödeyeceğiz?
2026'da Her Şey Değişecek! Afyon'da Uyarı Gibi Açıklama: Almanya'ya Ve AB'ye Vergi Mİ Ödeyeceğiz?
AK Parti Çevre ve Şehircilik Politikaları Başkan Yardımcısı Av. Yaşar Baş, 2026'da başlayacak iklim muhasebesi sistemine dikkat çekerek, Türkiye'nin gerekli düzenlemeleri yapmaması halinde ihracatçının Almanya başta olmak üzere AB ülkelerine emisyon maliyeti ödemek zorunda kalacağını söyledi.
AK Parti Çevre ve Şehircilik Politikaları Başkan Yardımcısı Av. Yaşar Baş, 11 Aralık 2025 Perşembe akşamı AK Parti Afyonkarahisar İl Başkanlığı Konferans Salonunda teşkilat mensupları ile bir araya geldi. Toplantıya; AK Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Av. Turgay Şahin, AK Parti Afyonkarahisar Merkez İlçe Başkanı Serkan Mumyakmaz, Afyonkarahisar Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Emin İntepe, Belediye Başkanları, İl Genel Meclis Üyeleri ve teşkilat mensupları katıldı.
“KÜRESEL ISINMA MI YOKSA KÜRESEL ALDATMA MI?”
Toplantının açış konuşmasını AK Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Av. Turgay Şahin yaptı. Gelecek için yeşil kalkınmayı önemsediklerini dile getiren Başkan Şahin, “Tarihte entropi yasalarının aslında iklim değişiklikleriyle nasıl uygulandığını ve birçok medeniyetin nasıl yok olduğunu hepimiz biliyoruz. Günümüzde bütün dünyanın gündemini teşkil eden küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunu hepimiz tartışıyoruz. Aslında itiraf edelim ki bu konuda hiçbirimizde fikir birine varmış değiliz. Gerçekten bir iklim değişikliği var, evet ısınma var. Ama bu bir iklim değişikliği mi? Küresel ısınma mı yoksa küresel aldatma mı? Bu bilimsel bir veri mi yoksa ideolojik, dogmatik bir yaklaşım mı? Anlatım tartışması yine bu anlatım bir dogmatik metottan mı geliyor yoksa gerçekten iyi analizler yapılıyor mu? Mesela sadece bugün yaşadığımız karbon salınımı ile mi ilgili? Bugün yaşadığımız şey nedir? Yoksa evrensel birçok değişkenin güneş fırtınaları, dünyanın yörüngesi gibi pek çok daha büyük bir birleşene mi bağlı? Yine acaba bu doğal iklim döngüsü mü yoksa çizgisel olarak ilerleyen bir felaket senaryosunun başlangıcı mı?” dedi.
“İKLİM KANUNU MİLLİ BİR DİRENİŞTİR”
“İklim değişikliği ve iklim krizi konusuyla ilgili sunulan raporlar ve barınan neticelerin yüksek belirsizlik taşıdığının verileri hazırlayanlar tarafından itiraf edilmiştir. Buna rağmen hakikaten bilimsel olarak bir değer karşımıza mı getiriliyor?” diyen Başkan Şahin, “Aslında bu konuşanlar, dünyada yaşananlar bir politik ve kar amacı güdüyor olabilir mi? Yani küresel çete bu veriyi, bir kar amacı güderek kullanıyor mu? Bir an düşündüğümüzde küresel ısınmayı veri olarak kabul edebiliriz. Ama gerçekten bir iklim değişikliği var mı ve bugün yaşadıklarımız acaba neyi amaçlıyor? Tabi bütün bunlar aslında belki bugün tartışarak bitiremeyeceğimiz bir tartışma konusu. Biz bu konunun aslında girişini yönetim konusunda çok kıymetli Başkanım Yaşar Baş’dan dinlemiştik. Özellikle ben teşkilatımıza sahada çok soru gelen bu konuyu mutlaka Yaşar Baş, üstadımızdan dinlenmesi gerektiğini kararlılıkla ifade etmiştim. Konuyu aslında başka bir başkanımız anlatacaktı. Ama rahatsızlığı nedeniyle program aksadı. Ona Allah'tan şifalar diliyorum. Ama bu konuyu Yaşar Baş’dan dinlemek durumunda olduğum için çok bahtiyar olduğumuzu düşünüyorum. Yaşar Baş beyefendiye ait iki cümle ile açılış konuşmasını bitireyim. Bir kere, şunun çok iyi bilinmesi gerekiyor. İklim Kanununu milli bir direniştir. Bu cümle Yaşar Baş’a aittir. İklim Kanunu, milli bir direniştir, küresel çetelere teslim olmak falan değildir. Ve yine İklim Kanununu, bir cümle ile izah edecek olursak, milli iklim muhasebe sistemini kurmak demektir. Bu millete, bu devlete, göz bebeğimiz gibi bakarak titizlikle büyüttüğümüz, sanayimizi, ekonomimizi küresel çetelere teslim etmemek için kontrolü elinde bulundurma faaliyetidir ve bu sistemi milli olarak kurmak demektir.” şeklinde konuştu.
“DEĞİŞİM KARŞISINDA TUTUMUMUZ NE OLACAK?”
AK Parti Çevre ve Şehircilik Politikaları Başkan Yardımcısı Av. Yaşar Baş, Afyonkarahisar’da Türkiye’nin çevre ve şehircilik alanındaki geleceğini yakından ilgilendiren konularda bilgiler verdi. Baş, kurtuluş mücadelesinin ilham kaynağı olan Afyonkarahisar topraklarında olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Baş, “AK Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Av. Turgay Şahin’in konunun girişini yaptı. Spor tarihine merakı olanlarınız var mıdır bilmiyorum. Hollanda asıllı İngiliz vatandaşı Simon Kuper’ın futbol tarihi ve rekabeti üzerinde bir kitabı vardı. Kitabın Türk ismini söyleyince hatırlayacaksınız, ‘Düşmana karşı futbol.’ Futbolun aslında toplumlardaki rekabetin bir aracı, bir aparatı haline nasıl dönüştürüldüğünün hikâyesini anlatan bir kitaptır. İnsanlık böyle bir hayat tarzı üzerine kuruluyor. Hangi araca, hangi hassasiyete sahip olursa onu rekabetin bir aracı haline dönüştürüyor. Bu kitap Türkçe'ye çevrilirken ‘Futbol asla sadece futbol değildir.’ başlığıyla çevrildi. Bu başlık bize şunu da hatırlatıyor. Tartıştığımız konular hiçbir zaman sadece kendi bağlamından ibaret değildir. İklim konusunu tartışırken de sadece küresel ısınma istatistikleri, küresel iklim politikalarının tek dayanak noktası değildir. Tek dayanak noktası olmadığını gösteren veriler de elimizde var. Bir ısınma sürecinin yaşadığı zaten malumdur. Bu bir hesaplamaya, raporlamaya da ihtiyaç gösteriyor. Yazlar artıyor. Sıcaklıklar yükseliyor. Su kaynaklarımız azalıyor. Ekstrem iklim olaylarıyla daha sık karşılaşmaya başlıyoruz. Bir değişim var. Bu değişimin mevcut olup olmadığı hususunda değil tartışma. Bu değişim karşısında tutumumuz ne olacak? Bu temel eksende bir küresel hassasiyetin mevcut olduğu konusunda da bir tereddüt yok. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünya böyle davranmaya başladı. Hangi küresel hassasiyet ortaya çıkarsa dünya o küresel hassasiyet temelinde mutlaka iki kutuplu bir rekabete sahne olur. Askeri açıdan iki kutuplu bir dünya var. Rusya ve Amerika siyasi açıdan iki kutupludur. Ekonomik açıdan iki kutuplu bir dünyadan söz ediyoruz. Dolayısıyla küresel hassasiyetler aslında küresel rekabetin birer parçası haline gelmiş durumda. Türkiye olarak biz bu küresel güç mücadelesi içinde kendi rolümüzü, kendi pozisyonumuzu nasıl şekillendireceğiz? 2. Dünya Savaşı'ndan sonra uzun süre Türkiye küresel vesayetin kıskacında bağımsız politikalar üretmekten mahrum kaldı. Özellikle son 25 yılda Türkiye'nin küresel rekabet koşullarında askeri rekabet, siyasi rekabet, ekonomik rekabet koşullarında kendisini nasıl konumlandırdığına tanıklık ediyoruz. Küresel güç merkezlerinin tamamıyla ilişki içinde o küresel güç merkezlerinden bağımsız ama bu güç merkezlerinin tamamıyla rasyonel Türkiye'nin çıkarına ilişki kurmayı savunuyoruz. Askeri açıdan Amerika ve Rusya ile askeri iş birliklerini yapıyoruz. Ekonomik olarak Avrupa Birliği'ne girişle ilgili mücadelemiz sürüyor, Şangay örgütüne de bir taraftan üye olmak için girişimlerde bulunuyoruz. Dolayısıyla Türkiye bağımsızlığını küresel güç merkezlerinin tamamıyla rasyonel bir ilişki düzeni kurmak üzerine oluşturmuştur.” diye konuştu.
“İKLİM KANUNU KÜRESEL İKLİM HASSASİYETİMİZİ TAYİN EDİYOR”
İklim konusundaki tercihlerin Türkiye'nin genetik siyasi kodlarından farklı olmadığını belirten Baş, “Türkiye için iklim konusundaki küresel rekabetin bütün unsurlarıyla ve bütün merkezleriyle rasyonel bir ilişki kurmak neyi gerektiriyorsa ancak bunu yapıyor. İki tarafla birden aynı anda ilişki kuramadığınız takdirde rasyonelite kaybolur. Rusya'yla tüm ilişkilerinizi kestiğinizde artık Amerika'yla rasyonel bir ilişki düzenini savunamazsınız. Niye? Rusya opsiyonumuz bizim Amerika karşısındaki pazarlık gücümüz olmuştur. Keza Amerika ile ilişkimiz olmasa da Rusya ile ilişkimizi kurmamız mümkün değildi. Dolayısıyla seçenekleri ne kadar artırırsanız, artırdığınız seçenekler sizin strateji masasındaki gücünüzü arttırıyor. Dolayısıyla İklim Kanunu'nun hangi ihtiyaçlardan doğduğunu anlamak için, önce küresel iklim politikalarının önümüze neler getirdiğini, hangi riskler ve fırsatlarla yüz yüze olduğumuzu da anlamamız gerekir. İklim kanunu, bizim küresel iklim hassasiyeti konusundaki temel perspektifimizi tayin eden bir kanuni düzenleme. Ama şundan emin olabilirsiniz, küresel paylaşımda güç merkezlerinin tamamıyla, küresel rekabet merkezlerinin tamamıyla rasyonel bir ilişki düzeni kurulmasının koşulları neyi gerektiriyorsa bu iklim kanunu bize bu fırsatı veriyor. 2026 yılından itibaren küresel ticaret, ticarete bağlı olarak üretim ve tüketim ilişkileri bir iklim muhasebesi düzenine bağlanacak. 20206 yılına üç hafta kaldı. Henüz regülasyonların detayları Türkiye'de de dünyada da bir ürüne girmedi. Bu bize belki bu uygulamaların bir yıl daha ertelenebileceğine dair bir ihtimal edinimi sağlıyor. Bu yıl olmasa önümüzdeki yıl artık küresel ticarette emisyon yükü izlemesini sağlayacak bir düzene geçeceğiz. Biz bu muhasebe düzenine uyum sağlamadığımız takdirde dış ticaretimizin ortaklarıyla aramızda bir asimetri meydana gelecek. Örneğin Avrupa Birliği üretici ülkede muhasebe eşit ürünlere denkleştirmesi yapılmayan emisyon maliyetini ihracatçı firmadan tahsil edecek. Biz emisyon maliyetlerini milli sınırlarımız içinde denkleştirmezsek bunun belgesini örneğin Almanya'ya, örneğin Belçika'ya, örneğin İspanya'ya ödemek zorunda kalacağız. Bu iklim kanunu ihracatçılarımızı, ithalatçı ülkelerin uygulayacağı vergi baskısından kurtarmayı amaçlayan iç modellerini getiren bir düzenleme. Ana fikirlerden söz ettikten sonra soru cevap yoluyla ihtiyaç olan bilgiler neyse onları cevaplandıracağım.” ifadelerini kullandı.
Bakmadan Geçme



