• Haberler
  • Faydalı Bilgiler
  • Afyon'da 150 Yıldır Sesiz Kalan Fay Hattı: Uzman 7 Büyüklüğünde Deprem Uyarısı Yaptı!

Afyon'da 150 Yıldır Sesiz Kalan Fay Hattı: Uzman 7 Büyüklüğünde Deprem Uyarısı Yaptı!

AKÜ İnşaat Mühendisliği Fakültesi Geoteknik Anabilim Dalı Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Süleyman Gücek, yapılan bilimsel çalışmalara göre özellikle Çukurören bölgesi ve Çobanlar İlçesi arasında da 1866'dan bu yana 150 yıldır sismik boşluk diye adlandırılan bir boşluğa dikkat çekti. Gücek, 'Bu bölgede 7 büyüklüğüne yakın bir deprem bekleniyor' dedi.

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İnşaat Mühendisliği Fakültesi Geoteknik Anabilim Dalın Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Süleyman Gücek, aktif fay hatlarında ki yapılaşma ve Afyonkarahisar’ın deprem gerçeğine göre durumunu detaylarıyla anlattı.

“ÇUKURÖREN VE ÇOBANLAR’DA 150 YILDIR SİSMİK BOŞLUK VAR”

AKÜ İnşaat Mühendisliği Fakültesi Geoteknik Anabilim Dalın Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Süleyman Gücek, dünyanın oluşumundan itibaren devam eden plakaların hareketi ile meydana gelen depremlerde Türkiye’nin de bu tektonizmanın içerisinde yer aldığını dile getirdi. 
Gücek, “Üç önemli fay mekanizmasında, deprem bölgesinden bir tanesinde bulunan Ege bölgesi içerisinde ne yazık ki Afyon’da mevcut. Özellikle 6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş depremleri ve öncesinde Kocaeli depremleri ile büyük ölçekte yıkıcı depremler bunlarla sınırlı olmayıp son yüzyılda ülkemizde 7 şiddeti ve üzerinde toplamda 16 tane deprem meydana geldi. Bu da ülkemizin depremselliğini fazlasıyla ortaya koyuyor. Genelde durum hep dünyada ki örnekleriyle karşılaştırılır. Dünya genelinden sonra 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri ve ilimize entegre ederek sonuçlara bağlayacağım. Dünyada oluşan birçok deprem aslında yüzeyin hep derinliklerindedir. Kıyaslama hep Japonya ile yapılıyor. Ama bence çok doğru bir örnekleme değil. Çünkü oradaki depremler daha derinde oluyor. Yaklaşık 50-60 kilometre mesafelerde olurken bizim ülkemizde ne yazık ki depremler 7-10 kilometre derinliklerde oluyor. Bu da çok ciddi zararlar veriyor. Özellikle ilimizden de geçtiği bilinen komşu il Kütahya-Simav‘a kadar uzanan Akşehir’den başlayan en önemli Ege bölgesinde iki fay hattından bir tanesi de ilimizden geçiyor. En son bilinen deprem 1876 yılında olmuş ve 9 büyüklüğünde meydana gelmiş. Şiddet olarak 9 olarak kayda geçse de, büyüklük olarak 6,6 6,8 civarına denk gelen bir deprem olmuştur. Özellikle Çukurören bölgesi ve Çobanlar İlçesi arasında da 1866’dan bu yana 150 yıldır meydana gelmeyen bir deprem durumu söz konusudur. Sismik boşluk diye adlandırıldığımız bir boşluk var. Bu bölgede 7 büyüklüğüne yakın bir depremin beklendiği biliniyor.” dedi.

“TÜRKİYE’NİN 536 İLÇESİ, 68 İLİ AKTİF FAY HATLARI ÜZERİNDE”

Tarihsel süreçlerden günümüze Afyonkarahisar’ın, Türkiye’de en fazla fay hattı olan 5’inci il olarak kayıtlara geçtiğini söyleyen Gücek, “31 tane diri fay hattımız var ve bu fay hatları 9 ve 33 kilometre olmak üzere boyutları 6 ile 6,8 şiddetinde deprem üretme potansiyeline sahip özelliktedir.  Afyonkarahisar il merkezi için konuşacak olursak etkileyecek olan fay hatları Çobanlar, Gecek, Gazlıgöl, Erkmen, Işıklar ve Çatkuyu faylarının olduğunu görüyoruz. Her deprem sonrası aslında bir takım çalışmalar hep ön plana geliyor. Tarihsel sürecin içerisine baktığımızda yönetmeliklerin de aslında değişmesine sebep olan şeylerden bir tanesi depremdir. Her dönem bir yönetmeliğimiz var. 1992 Erzincan depremine gelene kadar ülkemizde önemli yapısı stoku olarak 75 yönetmeliğine göre yapılmış sonrasında Erzincan depremi olmuş 97 yılında bir yönetmelik yapılmış. 97 yönetmeliğinde sonra 99 yılında Kocaeli depremi olmuş tekrardan yönetmelik değişti. 2007 yılında bir yönetmelik yapıldı. Sonrasında o yönetmelikten sonra da 2011 yılında ki Van depremi sonrası o yönetmelikte iyileştirmeye gidilerek 2018’deki deprem yönetmeliği oluşturuldu. 6 Şubat Kahramanmaraş depreminden sonra da yeni güncel bir yönetmelik bekliyoruz. Türkiye’de toplam 922 tane ilçemiz mevcut ve 81 tane il var. Ne yazık ki 922 ilçenin 536 ilçesinden ve 81 ilinde 68 ilinden ne yazık ki aktif olarak fay hattı geçtiği tespit edilmiştir. 86 milyon nüfusumuzun ne yazık ki yüzde 75’i yani 65 milyona yakın insanımız bu fay hatlarının üzerinde yaşıyor. Daha da vahimi 65 milyon kişinin içerisinde yaklaşık 22 milyona yakın vatandaşımız da savunmasız diyebileceğimiz yaşlıları ve çocukları kapsıyor.” diye konuştu.

“AFYON’UN ALÜVYONEL ZEMİNİ DEPREM ŞİDDETİNİ ARTIRICI FAKTÖR”

“Biz inşaat mühendisleri olarak özellikle depremli ve depremsiz halde genelde planlamalarımızı yaparız ve depremsiz dediğimizde işte taşıma gücü ve oturmalar devreye girer. Depremli dediğimizde ise zemin büyütmesi sıvılaşma ve çok kimsenin kamuoyunun bilmediği rezonans dediğimiz problemler ortaya çıkıyor.” diyen Gücek, “Mümkün mertebe sivil toplum kuruluşlarıyla, kamu kurum ve kuruluşlarıyla mutlaka bir araya gelinmesi gerektiği gibi mühendislik anlamında da bizlerin bir araya gelmemiz gerekiyor. Çünkü bu denklem üzerinden bir çok mühendislik anabilim dalında birlikte hareket etme zorunluluğun olduğunu belirtmek istiyorum. Bunun neticesinde de bir takım çalışmalara dem vuracağız. Kahramanmaraş’da deprem bölgesinde özellikle 90 güne yakın hizmet etmek nasip oldu. O bölgede de çalışmalarımız vardı. Birçoğumuzun bildiği üzere aslında fay hattının üzerine bina yapılır mı dediğimiz zaman buna herkes tabi ki karşı gelir. Ama her zaman yaklaşık 3,5-4 metre yer değiştirmelerin olduğu bir deprem sonrasında bu kadar şanslı olmayabilirsiniz. 6 Şubat depremlerinde öne çıkan bizim açımızdan üç önemli durum var. Zemin sıvılaşması konusundta 1998 ve 1999 yıllarındaki özellikle Kocaeli depremlerinde insanlarımız binaların gömülme olayına şahit oldu. 2011 yılındaki Van ve 2023 yılındaki Kahramanmaraş depremlerinde de aslında öne çıkan şeylerden bir tanesi zemin büyütmesi oldu. Bir diğeri de rezonanstır. Alüvyon zemin dediğimiz bizim Afyon’un da üzerinde bulunduğu ve dünyada yerleşim alanlarının yüzde 90’nın alüvyon zeminler üzerinde olduğunu düşünürsek deprem dalgasının yumuşak zeminlerde kendinin büyüdüğünü görüyoruz. Bu nedenle depremi daha fazla daha şiddetli hissediyoruz. Yerin 7-10 ile 15 kilometre altından gelen deprem dalgasının özellikle kayadaki hareketi hemen hiç değişmezken alüvyon zemine girdiği andan itibaren deprem dalgalarının büyüdüğünü, şiddetinin 2-3 katına çıktığını gösteriyor. Bu olayı hem deneysel anlamda hem de görsel anlamda Kahramanmaraş depremlerinde bizzat tecrübe ettik. Zemin büyütmesine bir örnekte Hatay ilidir. Hatay’ın Defne İlçesinde bunu özellikle gördük.” şeklinde konuştu.

“AFYON ALÜVYONEL ZEMİN ÜZERİNE KURULMUŞTUR”

Sıvılaşma sorununun zeminin sıvı gibi hareket etmesi anlamına geldiğini söyleyen Gücek, şu ifadelere yer verdi: 
“Bir diğer sorunda zemin sıvılaşmasıdır. Tabiri caiz ise zeminin sıvı gibi hareket etme durumudur. Bu duruma da Hatay ve Adıyaman illerimizde çok sık rastladık. Özellikle Gölbaşı ve Hatay’ın Havalimanı tarafında bunları da yine tespit ettik bunla ilgili de çalışmalarımız vardı. Sıvılaşmayı yaklaşık 80 santim bir metrelere ulaşan binalarda oturmaları da Adıyaman’da ve Gölbaşında gördük. Rezonans dediğimiz olay, binayı tabi caizse bir salıncak gibi düşünerek örneklendirebiliriz. Salıncak kişiye doğru gelirken ittirme hızını yavaşlatır. Fakat salıncağı aynı yönde ittirdiğiniz zaman hızını arttırmaya çalışır. İşte depremde böyledir.  Her malzemenin, her yapının bir frekansı vardır. Ahşabında, metalinde, çeliğin de bir frekansı var. Zeminlerin de yapıların da bir frekansı vardır. Tabiri caiz ise yapının ve zeminin periyodunu çakıştırdığınız zaman yani birbiriyle aynı olduğu anda salınca aynı yönde ittirilmiş gibi oluyor. Bu da alüvyonlu zeminlerde ve sağlam zeminlerde yapının salınımını etkileyecek en önemli faktörlerden bir tanesidir. Adıyaman’da yaptığımız çalışmalar neticesinde yüksek katlı binalar problemli görürken Adıyaman bölgesinde özellikle rezonanstan kaynaklı üç ve dört katlı binaların daha çok hasar aldığında tespit ettik. Afyonkarahisar’ın zemin profiline bağlayacağım. Doktora çalışmamda da yapmış olduğum çalışmamda da genel itibarıyla şehrimiz alüvyon zemin üzerine kurulmuştur. Mezarlıktan başlayıp, DSİ kaynaklarına göre de derin sondajlara göre de mezarlığın oradaki 98 metreden başlayan ana kaya bizim AKÜ’nün arkasına doğru gittikçe 165 metreleri bulan bir alüminyum tabakadan bahsediyoruz. Bu tabaka bizim için problemlidir. Genel itibari ile 20 metrelik alanda kirli zemin ve sonrasında sisli kirli kumlu zemin olarak görünüyor.”

“DEPREM BÖLGESİNDE DİNAMİK ANALİZLE BİNA 0,85’E GÖRE TASARLANMALI”

Depremsellik gerçeğinde üç önemli problemin varlığından söz eden Gücek, “Üç önemli problem var. Bunlar; Zemin büyütmesi, zemin sıvılaşması ve rezonans dediğimiz olaylardır. Zemin büyütme ile ilgili bizim yapmış olduğumuz çalışmalarda Afyon’da da zemin büyütme problemleri var. Bunlar yine açık kaynaklar doktora tezimiz de var. Zemin büyütme dediğimiz şey aslında AFAD’ın interaktif web sayfasında da aldığımız 0,33’e göre tasarım yaptırılıyor yine deprem bölgesindedir 0,46’ya göre noktasal anlamda büyüme alabiliyorsunuz. Fakat bu ivme üzerine zemin büyütme etkisini dikkate almazsanız, zemin büyütme etkisi Afyon için bir buçuk katı almanız gerekiyor. Güvenli tarafta kalabilmeniz için ivmeyi daha doğrusu yapınızı 0,33’e göre değil de 0,50’ye göre tasarlamanız gerekiyor ki olası bir depremde hasar almasın. Deprem bölgesinde olduğu gibi 0,46’ya göre yapınızı tasarlıyorsunuz bir problem yok, yönetmeliğe de uygundur. Fakat zemin büyütme problemine karşı dinamik analiz yapılmazsa zemin büyütme etkisini dikkate alıp 0,85’e göre bina tasarlanmazsa deprem bölgesinde olduğu gibi hasarlar üst düzeyde olacaktır. O yüzden bunun için de özellikle bizim çalışmalarımıza, 2020 yılında yapmış olduğum çalışmayla, 2023 yılı Kahramanmaraş depremlerinden sonraki yaptığımız çalışmalarda birebir örtüşüyor. Üzücü de olsa haklı da çıkmış olduk. İnşallah bundan sonra bu tip problemler ortaya çıkmaz. Afyon’da olası bir depremde deprem dalgalarının büyümemesi için zeminin en az 0,50’ye göre baz alınmasını tavsiye ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

“ZEMİN SIVILAŞMASI TAŞIMA GÜCÜ KAYBINA YOL AÇIYOR”

20 yıldır Afyonkarahisar’da yaşadığını belirten Gücek, şunları kaydetti: 
“Ben 20 yıldır bu ilde yaşıyorum. Düne kadar problemli diyebileceğimiz birçok bölgenin de sulak alanda olduğunu, deprem etkisinin olduğu bir ilde yeraltı su seviyesinin yüksek olup bu problemlerin, zeminimizde gevşek kumlu kirli bir zemin olduğundan dolayı sıvılaşma olabileceğini görüyoruz. Bazı bölgelerde de taşıma gücü kaybı dediğimiz sıvılaşmanın bir diğer sonucu olarak ortaya çıkıyor. Afyonkarahisar ile ilgili olarak sosyal medya hesaplarımdan da paylaştım. Akşehir’e kadar giden Kütahya tarafından başlayan özellikle Akşehir’e kadar giden bölge ne yazık ki alüvyoneldir.”

“KENTSEL DÖNÜŞÜM KADAR GÜÇLENDİRMEDE DÜŞÜNÜLMELİ”

Gücek, sözlerini şöyle tamamladı: 
“Afyon Emirdağlı olan Boğaziçi Üniversitesi’nde Deprem Mühendisliği Bölümünü kuran Mustafa Erdek hocamızla da sağ olsun istişarelerde bulunuyoruz. Bizim risk sınıfını belirledikten sonra en riskli bölgeyi belirleyip daha da mikro düzeyde en riskli binalara odaklanmayla devam edilebilir bir yapılaşmaya gitmemiz gerekiyor. Aslında her şey kentsel dönüşüm değil. Yani dönüştürmeden de güçlendirerek de daha az maliyetle biz ne yapabiliriz, bunun önüne geçebilir miyiz üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Bizim için öncelikli amaç bina değil can kaybının olmaması, can kaybını azaltmaktır. O yüzden hep kentsel dönüşüm ya da yerinde dönüşüm değil de biraz da güçlendirmeyi ön plana çıkarmak gerekiyor diye düşünüyorum.”

Kocatepe Gazetesi - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme