Afyon'da Dijitalleşme ve Ahlak Üzerine Ezber Bozan Konferans!
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Bilim, Teknoloji, Sanat ve Spor Festivali 2025 (AKÜFEST'25) etkinlikleri programı kapsamında Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Üyesi ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Sarıoğlu, 'Dijitalleşme, İnsan ve Ahlak' konusunu anlattı.
Atatürk Kongre Merkezinde gerçekleştirilen konferansa; Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Peker, Bolvadin Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı ve Uluslararasılaşma Koordinatörü Prof. Dr. Mustafa Fişne, Sandıklı Uygulamalı Bilimler Yüksekokul Müdürü Prof. Dr. Cüneyt Akın ile birlikte öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.
“YENİ BİR AHLAK TASAVVURUNA İHTİYAÇ VAR”
“Dijitalleşme, İnsan ve Ahlak” temalı sunumunu gerçekleştiren TÜBA Üyesi ve ASBÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Sarıoğlu, 2020-2021 yılları arasında en çok ‘hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ sözünün duyulduğunu ifade etti. Sarıoğlu, “Hiçbir şey derken buna ahlak da dahil. Ahlak da eskisi gibi olmayacak; değişip, dönüşecek. Ahlakı yeniden temellendirmek lazım. Yeni bir ahlak tasavvuruna ihtiyaç var. Mevcut ahlak tanımında: birtakım kurallarımız, değerlerimiz var, biz de ona göre davranacağız. Toplum tarafından kabul görmüşse ahlaklı oluyor ama kabul görmüyorsa ahlaksız oluyor. Bence problem burada yatıyor. Bu ahlak telakkisi problemli.” dedi.
“İNSAN İÇİNDE BULUNDUĞU ŞARTLARA HIZLI UYUM SAĞLAR VE ADAPTE OLUR”
İnsanın içinde bulunduğu şartlara hızlı uyum sağladığını ve adapte olduğunu söyleyen Sarıoğlu, insanı tanımanın insanın ontolojik konumunu, yapısını, imkanlarını ve zorluklarını belirlemek olduğunu ifade etti. Sarıoğlu şunları kaydetti:
“İnsan, kendi insanlığı söz konusu olduğunda insanlıktan memnun ama ötekininki söz konusu olduğunda hiç de memnun değil. Teknoloji bir insanın ürünü ve teknolojiyi insan yapıyor.
Teknolojiyi uzaylılar yapmıyor, insan yapıyor. Dijitalden şikayetçi isek yine insandan şikayetçiyiz. Memnunsak yine insandan memnunuz. Bütün bu manzara bize, insanı yeniden analiz etmeyi, yeniden kavramayı bir mesele olarak önümüze koyuyor. O zaman nedir insan?
İnsanı tanımak demek onun ontolojik konumunu, yapısını, imkanlarını ve zorluklarını belirlemek demektir. İnsandan daha aciz varlık yoktur. Bir insan yavrusu, bir kedi yavrusu bir de yeni dikilmiş bir fidan düşünün. Yan yana koydunuz. Bütün ihtiyaçlarını karşılayıp yan yana dizdiniz. Bir odada takip ediyorsunuz. 10 gün sonra manzara; kedi yavrusu düşe kalka gider hayatta kalır; bitki su, ışık ve hava varsa hayatta kalır. İnsan yavrusu ise ağlamaktan çatlar ve ölür. Bu aciz insan, kimse bana karışmasın, kimse bana talimat vermesin, kimse bana akıl vermesin; ben kendi yolumu kendim çizer, kendi yolumda yürür giderim diyor. Ama ben herkese akıl veririm; herkes bana danışsın, her bana yapacağını sorsun veya niye öyle yaptığını izah etsin diye bekler. Diğer yandan özgürlük düşkünü insan, bir beklentisi veya hesabı varsa ve filanca sayesinde oraya ulaşacaksa ve arzu ettiğini elde edecekse dokuz takla atar. İnsan içinde bulunduğu şartlara hızlı uyum sağlar ve adapte olur. Oraya uyum sağlar ve oradan bakmaya başlar. Ahkam keser ve her şeyi oradan görür.”
“İNSAN, KARMAŞIK BİR YAPI”
İnsanı, uyum yeteneğinden dolayı istismarcı bir varlık olarak tanımlayan Sarıoğlu, “İnsanın bugün amacı olan şey yarın aracına dönüşebilir. Bugün aracı olan ise yarın amacı olabilir. Bugün ölümüne sevdiği dostu bir gün sonra ölümüne nefret ettiği bir düşmana dönüşebilir. Bu böyledir. İnsan, hemen durumu ve şartları istismar edebilir. Bunlar değer yargısı değil. Olumlu, olumsuz yükleme yapmak değil; bunlar tespittir. Fakat insanın bir yanı daha var ki o da bizim akıl yeteneğimiz ve irade gücümüzdür. İnsan olarak akıl ve irade gücümüz, hayatımızdaki her şeyi dengeleyebilecek, yükseltebilecek ya da düşürebilecek bir etkiye sahiptir; bazen bu gücü kullanırız, bazen de onun tarafından yönlendiriliriz. Dolayısıyla insan böyle karmaşık bir yapıdır ki böyle olduğu için de ahlak diye bir şeye ihtiyacı vardır. Ahlak dediğimiz şeyin zemini bu yapıdır.” diye konuştu.
“EĞİTİM, ÜRÜNÜNÜ ÜÇÜNCÜ KUŞAKTA VERİR
”150 senedir uygulanan kültür emperyalizmi nedeniyle ahlakın bozulduğunu ifade eden Sarıoğlu, “Uymamız gereken kurallar, değişti, dönüştü ve içi boşaldı. Bütün kurallar duruyor, her gün konuşuyoruz. Her şeyden önemlisi eğitim. Eğitim doğru olsa dini de doğru öğrenir, gelenek-göreneği de hukuku da öğreniriz. Her şeyin başı eğitim. Eğitim, ürününü üçüncü kuşakta verir. Bir kuşağı yetiştirdi bir kuşak, bir eğitim sistemi kurdu. O da öbürünü yetiştirecek. Bir kuşak için 20-25 sene lazım. Sağlamasını 60-70 sene sonra yaparsınız.
Çözüm, eğitimdir.” ifadelerini kullandı.
Yeni bir ahlak tanımlaması ve tarifi yapan Sarıoğlu, şunları söyledi:
“Dışarıdan bize yol gösteren, kurallar, ilkeler ve kaideler sistemi var. Bunlara din, töre ve hukuk diyelim. Peki ahlakı da biz tanımlayınca ne değişiyor? 3 tane var. Dördüncüsü de gelince de değerler sistemi enflasyonu oluyor. Ondan sonra hukuk mu din mi, hukuk mu ahlak mı diye tartışıyorsun. Ben, problemi burada görüyorum. Yeni bir ahlak tanımlaması ve tarifi öneriyorum. Ahlakı da onlar gibi bir yapı olarak görmeyelim bir başka şey diye alalım. O zaman çok şey değişecek. Ahlakı biz, dışarıdan insanlara şöyle böyle davran diyen öteki müesseseler ve yapılar gibi bir yapı almak yerine onu içten insanı yönlendiren bir şey diye alalım. Değerler üzerinden gidiyoruz. Bu değerlerin anlamını aklımız üretiyor. Anlam ve değer ilişkisi; tenasüpten, uygunluktan ve münasebetten aynı zamanda düzen ve bütünlükten çıkıyor. Bir şeyin bütünlüğünü tehdit eden bir unsur olduğunda orada ne anlam, ne değer, ne güzellik, ne ölçü, ne tat ne de huzur kalır. Küçük nüanslar her şeyi alır götürür. İnsan olarak anlam ve değer dediğimiz ilişkilerimizi, alışverişlerimizi ve bakış açılarımızı yönlendiren şeyler, çoğu zaman doğrudan gözümüzün önünde değildir. Bu anlamları biz üretiriz; çünkü bize bunu yapabilecek akıl ve yetenek verilmiştir.”
“HAYRAN OLUNAN TEKNOLOJİYİ OLUŞTURAN DA İNSAN
”Fiziki dünyada her şeyin sınırlı olduğunu ama dijital dünyada bilgi bombardımanının olduğunu belirten Sarıoğlu, dijitalleşme ve teknolojiye dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hayran olduğun teknoloji insandan çıktı. Sen de bu içerik üreticilerinden daha iyisini, daha güzelini yapabilirsin. Ama sen olursan yaparsın. Başkalarına benzeyerek, klonlanarak onun klonu haline düşerek, onu taklit ederek, ona hayran olarak yapamazsın. Deve kuşu gibi kafayı yere gömerek onun olumsuzluklarını önleme şansımız yok. Bir kere insanlığın başarısı diye teknolojiyi alkışlayacağız. Bizim aleyhimize mi işliyor işte o zaman yiğit düştüğü yerden kalkar. Akıllı, basiretli ve ferasetli insan düşmanın silahıyla donanır ve hatta daha iyisi ile donanıp onu alt eder. Felsefesi ile biz bu işe asılmak durumundayız. Yeni internet dili geliştirebiliriz. Belki de geliştirdik. Türkiye olarak bir şeyler yapıyoruz. Belki onu da yaptık. Vakti zamanı gelince ortaya çıkacak. Biz bunu yapmak zorundayız. Bundan korkmaya gerek yok, abartmaya gerek yok ama körü körüne içine dalmaya hiç gerek yok. Biz onları ikame edecek içerikler üreteceğiz. Benzer platformlar oluşturacağız. Bunları ideolojik ve politik görelim. Sadece teknoloji deyip masum görmeyelim. Eldeki imkanları sonuna kadar kullanmak; ahlaki bilincin, bir aklın, bir iradenin gereği zaten.”
Konferans, soru cevap bölümün ardından AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş’ın TÜBA Üyesi ve ASBÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Sarıoğlu’na teşekkür belgesi takdim etmesiyle sona erdi.
Konferans öncesi ise TÜBA Üyesi ve ASBÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Sarıoğlu, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette; AKÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Şuayıp Özdemir ve Prof. Dr. Murat Peker de yer aldı.
Bakmadan Geçme





