Afyon'da Fıkıh Ve İktisat Kavramları İstişare Edildi
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İslam İktisadı ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKİFAM) tarafından İktisadi Meseleler Özelinde Fıkıh Okumaları düzenlendi.
İlahiyat Fakültesi Seminer Salonunda AKİFAM Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Doğan Öztürk ve öğrencilerin katıldığı; İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Münir Yaşar Kaya ve Dr. Öğretim Üyesi Faruk Emrah Oruç’un konuşmacı olarak yer aldığı fıkıh okumaları gerçekleştirildi.
Terimlerin ne olduğunu bilmeden ilimden istifade edilemeyeceğini ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Faruk Emrah Oruç, “Fıkıh, hadis veya tefsir; hangi ilim olursa olsun, bütün ilimler kendi terimleri ve ilkeleriyle anlaşılır. Her ilmin kendisine ait bir terminolojisi vardır. Biz, bu terimlerin Türkçeleştirilmemesi taraftarıyız; orijinal halleriyle kalmasını arzu ediyoruz. Özellikle o terimleri kullanmak istiyoruz. Söz gelimi, Kelam ilmini düşünün; Kelam, ‘söz’ demektir” dedi.
Hanefi mezhebine göre alışveriş kavramını değerlendiren Oruç, ticari ilişkiyi “mütekavvim bir malın, başka bir mütekavvim malla değiştirilmesi” olarak tanımladı. Alışverişin hukuksal zeminini “temlik” (mülkü devretme) ve “temellük” (mülk edinme) kavramları üzerinden açıklayan Oruç, bu iki eylemin eş zamanlı gerçekleştiğine dikkat çekti. Kavramların Arapça kökenlerine ve gramer yapılarına değinen Oruç, “Temlik ve temellük kavramlarını Türkçe’ye çevirmeden, orijinal yapılarıyla ele alıyoruz. Arapça dilbilgisi açısından biri ‘tef’il’, diğeri ise dönüşlülük bildiren ‘tefeül’ babındadır. Temlik, etken bir fiil olup bir malı başkasının mülkiyetine geçirmek demektir. Bir taraf mülkiyeti devrettiğinde, diğer taraf için ‘temellük’ yani mülk edinme durumu kendiliğinden oluşur” dedi. Konuyu somut bir örnekle detaylandıran Oruç, bir telefon satışında satıcının telefonu, alıcının ise bedeli (semeni) temlik ettiğini; bu karşılıklı el değiştirme sonucunda her iki tarafın da temellük işlemini gerçekleştirmiş olduğunu belirtti.
Hanefi mezhebi perspektifinden “mal” kavramını değerlendiren Oruç, fıkıhta malın menfaat ve emekten ayrı bir statüde olduğunu vurguladı. Oruç, malı; insan fıtratının doğal olarak arzuladığı, elde etmek istediği ve ihtiyaç anı için depolanıp saklanabilen (muhafaza edilebilen) maddi varlıklar olarak tanımladı. Malların piyasadaki bulunurluğu ve niteliklerine göre sınıflandırıldığına dikkat çeken Oruç, Hanefi doktrininde malların “Misli” ve “Kıyemi” olmak üzere iki ana kategoride ele alındığını belirtti.
Konuşmasında “misli mal” kavramına açıklık getiren Oruç, “Kelime anlamı itibarıyla ‘benzer’ manasına gelen misli mal; piyasada benzerleri bulunan ve birimleri arasında ticari değeri etkileyecek düzeyde fark olmayan mallardır. Tartı ve hacim ölçüleriyle, metreyle veya (standart olmak kaydıyla) sayıyla işlem gören mallar bu kapsamda değerlendirilir” diye konuştu.
Doç. Dr. Münir Yaşar Kaya ise Batıda kullanılan ekonomi kavramıyla iktisat kavramının kastettiği şeyin aynı olmadığını ifade etti. Kaya, “Dolayısıyla da birbirinden farklı alanlarda konuşuyoruz aslında ama aynı alanda konuşuyormuşuz gibi düşünmeye başlıyoruz. Halbuki nüans bile olsa, ciddi bir ayrım var, nüans bile olsa hiçbir zaman birebir karşılamıyor. Hatta işte en çok konuştuğumuz, hocamlar arasında da en çok konuştuğumuz şeydi, iktisat kelimesi bile birebir karşılamıyor” diye konuştu.
Fıkıh okumaları soru cevap bölümün ardından sona erdi.
Bakmadan Geçme
