Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Aktif ve pasif sigara içiciliği, kanser nedeni

Aktif ve pasif sigara içiciliği, kanser nedeni
Aktif ve pasif sigara içiciliği, kanser nedeni

Afyonkarahisar Devlet Hastanesi Onkoloji Uzmanı Dr. Turgut Kaçan, sigaranın zararlı etkilerinin 1900’lü yılların başında hissedilmeye başlandığını belirtti. Kaçan, “1900’lü yılların başında tüm dünyanın sigara ile tanışmasından sigaranın zaralı etkileri görülmeye ve sorgulanmaya başlamıştır. Takip eden 20 yıllık süreçte  sigara kullanımı ve akciğer kanserindeki paralel artış dikkat çekmeye başlamıştır. 1900’lü yıllarda nadir iken günümüzde en sık görülen kanserlerden biri haline gelmiştir. Geçmişte sadece kemoterapi ile tedavi edilen akciğer kanserinde son 5 yılda çok önemli gelişmeler olmuş ve kişiye özel tedavi yöntemleri kullanılmaya başlanmıştır” dedi.
BIRAKILDIĞINDA BİLE ETKİLİYOR
Sigaranın akciğer kanserini tetiklediğini belirten Kaçan, “Akciğer kanserinin yüzde 90’nın sigara kaynaklı olduğu düşünülürse en ucuz ve en etkili yolun sigarayı bırakmak olduğu aşikardır. Uzun yıllar sigara içen kişinin bile sigarayı bıraktıktan sonraki 15 yılda kanser gelişim oranı genel popülasyona oldukça yakın hale geliyor. Son yıllarda yapılan kamu spotları ve toplum bilinçlendirme programları ile ülkemizde de akciğer kanserine yakalanma olasılığını düşeceğini biliyoruz. Ülkemizde bu oran şu için Kanser Araştırma Enstitüsü’nün verilerine göre 100 bin kişide 60. Ancak zamanla daha da azalacağını düşünebiliriz” ifadelerini kullandı.
KİŞİYE YÖNELİK TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Afyonkarahisar Devlet Hastanesi Onkoloji Uzmanı Dr. Turgut Kaçan, açıklamasına şöyle devam etti:
“Kansere bağlı ölümlerde ilk sırada yer alsada akciğer özellikle küçük hücreli dışı akciğer kanseri tedavisinde, son yıllarda çok ciddi gelişmeler oldu. Önceleri akciğer kanserlerini kabaca küçük hücreli ve küçük hücreli olmayan olarak ikiye ayırıyor iken günümüzde skuamöz ve non-skuamöz olarak ikiye ayırıyor ve non-skuamöz kanser türlerinide kendi içinde ayırır hale gelmeye başladık. Özellikle adenokanser alt tipini daha iyi öğrenmeye başladık. Tıpta ve teknolojideki gelişmeler sayesinde moleküler alttiplerine ayırabilir hale geldik. Bu bize kişiye yönelik tedavileri vermemizi sağladı. Başka bir söylemle kişinin özelliklerine göre hedefe yönelik kemoterapi denen ilaçları tedavileri kullanmaya başladık. Hedefe yönelik ajanlarla birlikte akciğer kanserinde monoklonal antikor dediğimiz ilaçlarla birlikte kansere karşı gücümüz daha da arttı. Bilindiği gibi vücutta bağışıklık sistemi kişinin hastalığa yakalanmaması, yakalandıysa üstesinden gelmesi için sön derece önemli. Daha basit bir dille anlatmak gerekirse bağışıklık sistemi gaz-fren modeli gibi nerede durup nerede hareket edeceğini bilmesi son derece önemli. Bu bağlamda kanser hücrelerinde gaz-fren modelini aktif olarak halde tutabilmek için yeni tedaviler gündeme geldi.  PD1 ve PDL1 antikorları dene bu ilaçlar akciğer kanserinin her iki tipinde iyi olduklarını gösterdi.” (Kocatepe Haber Merkezi)