- Haberler
- Faydalı Bilgiler
- Batı'nın Çifte Standardı ve Gazze'deki İnsan Hakları İhlalleri AKÜ'de Tartışıldı
Batı'nın Çifte Standardı ve Gazze'deki İnsan Hakları İhlalleri AKÜ'de Tartışıldı
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) ile Yönetim ve Siyaset Topluluğu iş birliğinde 'Günümüz Savaşlar Dünyasında İnsan Haklarını Konuşmak' temalı panel düzenlendi.
İİBF Prof. Dr. Sabri Bektöre Konferans salonunda düzenlenen etkinliğe; İİBF Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Ali Balkı ile birlikte akademik personel ve öğrenciler katıldı.
Moderatörlüğünü AKÜ Bolvadin Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı ve İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Fişne’nin üstlendiği panelde; Öğretim Görevlisi Dr. Hulusi Nusret Özsoy ve Dr. Öğretim Üyesi Atahan Demirkol konuşmacı olarak yer aldı.
“İNSAN HAKLARI, MEDENİYETİMİZİN KURUCU UNSURUDUR”
Panelin açış konuşmasını ve moderatörlüğünü gerçekleştiren Prof. Dr. Mustafa Fişne, insan hakları kavramının yalnızca modern Batı demokrasilerine veya Avrupa Birliği üyelik kriterlerine indirgenemeyecek kadar köklü bir değer olduğunu belirtti. Bölüm müfredatında insan hakları konusunun birinci sınıftan son sınıfa kadar geniş bir yelpazede işlendiğini kaydeden Fişne, bu kavramın Türk-İslam medeniyetinde de önemli bir yer işgal ettiğini ifade etti.
Fişne, “İnsan hakları, günümüz liberal demokratik rejimlerinin en temel göstergesi olmakla birlikte, bizim medeniyet kodlarımızın da üzerine inşa edildiği asli bir sütundur. İnsanı yaşatmayı devletin bekasıyla eşdeğer tutan Şeyh Edebali’nin felsefesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim anlayışında vücut bulmuştur. Dolayısıyla insan onurunu korumak ve insanı insanca yaşatmak, bizim dışarıdan ithal etmemiz gereken değil, kendi tarihimizde ve kültürümüzde halihazırda var olan bir değerdir.” dedi.
“SAVAŞLAR DÜNYASINDA YAŞIYORUZ”
Soğuk Savaş sonrası dönemde oluşan “Barışçıl Dünya” beklentisinin hüsranla sonuçlandığını kaydeden Prof. Dr. Fişne, mevcut dönemi “Savaşlar Dünyası” olarak tanımladı. Fişne, Dünya’nın, insan haklarının en ağır şekilde ihlal edildiği bir türbülansın içinden geçtiğini belirterek, “Özellikle Gazze’de şahit olduğumuz süreç, bir savaşın ötesinde soykırıma varan boyutlara ulaşmıştır. Ateşkes girişimlerine rağmen ihlallerin sürdüğü bu coğrafyada, insanların en temel yaşam hakları ellerinden alınmıştır. Benzer şekilde Sudan’da dünya gündeminden düşen ama katliamların arttığı bir iç savaş, Ukrayna’da ise üç yıldır süren ve küresel dengeleri sarsan bir çatışma ortamı mevcuttur. Yemen’deki insani dram, Suriye’deki istikrarsızlık ve Libya’da henüz tesis edilemeyen barış ortamı, insan hakları ideali ile sahadaki gerçeklik arasındaki uçurumu gözler önüne sermektedir.” diye konuştu.
“HİYERARŞİK İNSAN TASAVVURU VE BATI’NIN ÇİFTE STANDARDI”
Panelin ilk konuşmacısı Öğretim Görevlisi Dr. Hulusi Nusret Özsoy, “İnsan Haklarının Kapsamı, Tarihsel Gelişimi ve Evrenselliği Sorunu” başlıklı sunumunda, insan hakları kavramının teorik ve pratik çelişkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Özsoy, insan haklarının “evrensel” olduğu iddiasının, tarihsel süreçte ve 21. yüzyıl uygulamalarında “hiyerarşik bir insan algısı” ile zedelendiğini belirtti.
Özsoy, özellikle Ukrayna savaşı ve Gazze soykırımı süreçlerinde Batı medyasının ve siyasi karar alıcıların takındığı tutumu sert bir dille eleştirerek şunları söyledi:
“Yakın tarihimizde acı bir gerçeği tecrübe ettik. Ukraynalı mülteciler söz konusu olduğunda Avrupalı gazeteciler ve siyasiler, ‘Onlar diğerleri gibi değil, onlar bizler gibi sarı saçlı, renkli gözlü Avrupalılar’ diyerek açık bir ayrımcılık yaptılar. Buna karşın, aynı Batı dünyasının desteklediği İsrail yönetiminin, Gazze halkı için ‘onlar insan değil’, ‘insanımsı hayvanlar’ gibi insanlık dışı nitelemelerde bulunması, zihinlerdeki hiyerarşik insan tasavvurunun dışavurumudur. Bu söylemler, bir anlık öfke patlaması değil, tarihsel kökleri olan ve ‘öteki’ni insan hakları şemsiyesinin dışına iten sistematik bir bakış açısının ürünüdür.”
“BİLDİRİ İMZALARKEN KÖLE SAHİBİ OLMAK”
İnsan hakları tarihinin sadece bir “ilerleme” tarihi olarak okunmaması gerektiğini kaydeden Özsoy, bu tarihin aynı zamanda bir çelişkiler ve dışlanma tarihi olduğunu belirtti. Antik Yunan’dan Roma’ya, Orta Çağ düşünürlerinden John Locke’a kadar uzanan süreçte, insan hakları kavramının gelişimine dair Özsoy, “Tarih boyunca ‘bütün insanların eşit yaratıldığına’ dair bildirgeler imzalanırken, aynı imzayı atanların yüzlerce köleye sahip olması, Batı merkezli insan hakları anlayışının temel paradoksudur.” ifadelerini kullandı.
“İSRAİL, İNSANCIL HUKUKU SİSTEMATİK OLARAK İHLAL EDİYOR”
Panelin ikinci konuşmacısı Dr. Öğretim Üyesi Atahan Demirkol ise konuyu “Uluslararası İnsancıl Hukuk (Humanitarian Law)” çerçevesinde ele aldı. Savaş hukukunun teknik boyutlarına ve Jus in bello (savaşta uyulması gereken hukuk) kavramına değinen Demirkol, savaşın dahi bir hukuku olduğunu, ancak günümüzde bu hukukun askeri gereklilikler bahanesiyle yok sayıldığını belirtti. İsrail’in Gazze’deki soykırımını 1949 Cenevre Sözleşmeleri bağlamında analiz eden Demirkol, İsrail’in uluslararası hukuk nezdinde “işgalci güç” statüsünde olduğunu belirtti.
Demirkol, “Uluslararası hukuka göre, bir bölgeyi kontrol eden işgalci gücün sivil nüfusu koruma, temel ihtiyaçları sağlama ve demografik yapıyı değiştirmeme yükümlülüğü vardır. Ancak İsrail’in Gazze’deki uygulamalarına baktığımızda; hastanelerin ve ibadethanelerin bombalanması, sivil halkın açlık ve susuzlukla cezalandırılması (abluka), toplu cezalandırma yöntemleri ve zorla yerinden etme politikaları görmekteyiz. Bu eylemlerin tamamı, Uluslararası İnsancıl Hukuk’un ve Cenevre Sözleşmeleri’nin en az 13-14 maddesinin açık ihlalidir.” diye konuştu
ORANTILILIK İLKESİ VE SİVİL KAYIPLAR
Savaş hukukunun en temel prensiplerinden biri olan “Orantılılık İlkesi”ne dikkat çeken Demirkol, meşru bir askeri hedef söz konusu olsa dahi, saldırı sonucunda oluşacak sivil zarar ile elde edilecek askeri avantaj arasında bir denge olması gerektiğini belirtti. Demirkol, Gazze’de kullanılan silahların ve saldırı yöntemlerinin bu ilkeyi tamamen ortadan kaldırdığını, gereksiz acı çektiren ve ayrım gözetmeyen saldırıların savaş suçu teşkil ettiğini de sözlerine ekledi.
Panel, soru cevap bölümünün ardından teşekkür belgelerinin takdim edilmesiyle sona erdi.


